Bu yazı pazar sabahı yazıldı.Yunanistan, siz bu yazıyı pazartesi günü okurken son sekiz ayda üçüncü defa oy vermiş olacak. Eğer Alexis Tsipras tekrara seçilmezse de kazanan kişi 2009 yılındaki kriz başlangıcından bu yana seçilen yedinci Başbakan olacak. Ancak bu sefer sokaklarda afiş nerede ise yok gibi, kampanya toplantılarına da nerede ise kimse katılmıyor. Çünkü seçim çok kısa bir süre içinde ilan edilmiş bulunuyor, siyasi partilerde para kalmamış durumda ve zaten Yunanistan yaz aylarında seçim yapmayı da hiç sevmez.
Kaldı ki Syriza’nın ocak ayındaki seçimde kazanmasından sonra dramatik şekilde sola dönen ve ondan sonra temmuz ayındaki dramatik kemer sıkma karşıtı referendum sonrasında da, ne azalan kemer sıkma ne de reform göremeyen seçmenler politikacılardan iyice bıkmış hale geldiler.
Bir de buna Türkiye sahillerinden Yunan adalarına, oradan da Avrupa geneline göç hayali ile gelen (daha doğrusu gelebilen) Suriye vatandaşları da Yunanistan’ı daha da zor durumda bırakmış bulunuyor. Türkiye yakınındaki küçücük Leros Adası’nın Belediye Reisi Yardımcısı Y.Konstantinides adanın her gün 1500 göçmen almak zorunda kaldığını vurguluyor, ve de kimsenin, bu yazının yazıldığı pazar günü (yani seçim günü) seçimle ilgilenmediğini BBC’ye verdiği beyanatta belirtiyor.
Tabii altı yıldır işlerini kaybeden veya gelirleri iyice azalan Yunan vatandaşları bu yaz turist mevsiminin iyi gitmesi nedeni ile biraz nefes almış bulunuyorlar. Bir yıl evvel yüzde 27.8 olan resmi işsizlik oranı da bu hafta ilan edilen verilere göre 24.6 düzeyine inmiş. Gene de yapılan kamu oyu araştırmaları Tsipras’ın Syriza partisi ile Evangelos Meimerakis’in Yeni Demokrasi adlı partisinin seçim öncesinde kafa kafaya oy durumuna geldiklerini ama ikisinin de tek başına hükümet olamayacaklarını ve koalisyon kurmak mecburiyetinde olduklarını gösteriyor.Vatandaş artık politikacılardan bıkmış durumda ama ulusal iflas veya Avrupa tek para sisteminden çıkma gibi alternatiflerin çok daha fazla felaket anlamına geldiğini , kolay alternatif hiç olmadığını da artık biliyorlar. Yeni hükümete gelecek parti hangisi olursa olsun da, Tsipras tarafından imzalanan ve Troika ile yapılan son kemer sıkma anlaşmasına uyulmasının gerektiğini vatandaş artık anlamış bulunuyor.
Yani şu anda bilinmeyen tek şey işbaşına gelecek yeni hükümetin sorunları temelden çözmeye yarayacak ek reformlar yapıp yapamayacağı konusu.Yunanistan’da artık deregülasyon, ekonominin liberalleştirilmesi ve vergi kaçağı, hemşoculuk ve populism gibi olgulardan boşanma gerektiği açıkça analaşılıyor gibi galiba.
Atina’nın siyasetten bağımsız ve popüler Belediye Reisi George Kaminis, “Peş peşe seçimlerin tek faydası gücü elde etmek için veya elde tutmak için gerçekleştirilemeyecek vaatler yapan siyasetçileri elimine ediyor olması!” demiş.
Tabii Yunanistan’ın kriz öncesindeki milli gelirin yüzde 12’si civarındaki bütçe açığı/GSYİH oranı dev boyutta bir ulusal saçmalıktı, hatta günah bile de denilebilir. Yunanistan sık sık yaptığı bu tür saçmalığın bedelini iki defa ödedi. Birincisi 2009 yılında euroya girmek için yaptığı kemer sıkma sürecinde kıstığı devlet harcamaları idi (yapabildiği demek daha doğru). İkincisi ise 2009-2015 arasında kamu harcamaları/GSYİH oranını yüzde 11.1 kadar azaltabilmek için yaptığı yüzde 25 boyutundaki kamu harcaması azaltması idi. Son gelinen durumda Yunanistan faiz ödemeleri çıkarıldıktan sonra yapılan hesapta , toplam yüzde 17. 2 kadar kamu harcaması/GSYİH azaltması gerçekleştirmiş bulunuyor.Yani kimse Yunanaistan’ın kemer sıkmadığını söyleyemez ama kriz döneminden önce yaptıkları dev bütçe açıkları da esas dev boyuttaki günahları idi.
Şimdi Yunanaistan’da bu günahları tekrar etmeyecek bir hükümete ve reformlara gereksinme var!