Hanzala bir çizgi karakter.
Elleri arkasında, sırtı hepimize, tüm insanlığa dönük...
Filistinli ünlü karikatürist Naci El Ali'nin "10 yaşında doğdu ve hep 10 yaşında kaldı" dediği çizgi karakteri Hanzala, İsrail'in bitmek bilmeyen katliamlarına sessiz kalan, elinden gelen çabayı göstermeyen herkesi protesto ediyor.
Filistin yine büyük bir acı yaşıyor.
İsrail hiçbir şeyi umursamadan, havadan ve karadan, ambulansları, kadınları ve çocukları da vurarak katliamlarını sürdürüyor.
Umursamamak...
Tek bir kelime olanı biteni anlatmaya yetiyor.
Katliamı, öldürmeyi biliyor sadece...
Fark etmiyor, çocuk ya da kadın.
Hanzala'nın çizeri Naci El Ali de 1987'de Londra'da kimliği belirsiz bir saldırgan tarafından öldürüldü!
Filistin'in yaşadıklarına toplumumuzun çok farklı kesimlerinin duyarlılığını ve desteğini daha önce de yazdım.
Şükürler olsun ki, bu konuda ülke olarak tam bir mutabakat halindeyiz.
Türkiye’nin çeşitli illerinde binlerce insanın katıldığı yürüyüşler, her kesimden insanın hiç zaman kaybetmeden tepkisini net bir şekilde ortaya koyuyor olması kimseyi şaşırtmamalıdır.
Filistin ile geçmişten gelen tarihi bağlarımız o kadar güçlüdür ki, bazı konularda birbirimizden farklı düşünsek bile Filistin ortak hassasiyet noktalarımızdan biridir.
ABD Beyaz Saray sözcüsü aracılığıyla, "İsrail'in Gazze'de orantısız güç kullandığına dair bir kanıt göremedik" dedi.
Almanya, açıkça İsrail'in yanında olduğunu deklare etti.
Fransa ülkesinde İsrail'i protesto eylemlerini yasakladı.
Söz konusu Filistin ya da bir başka mazlum halk olunca, dünyaya demokrasi dersi verenlerin, insan hakları ahkamı kesenlerin maskeleri düşüyor.
Yüzyıllardır karşımıza uygarlık ve çağdaşlık modeli olarak dikilenlerin gerçek yüzleri ortaya çıkıyor.
Filistin için en açık ve net destek, hükümeti aracılığıyla Türkiye Cumhuriyeti devletinden gelirken, İngiltere, Yunanistan, Almanya, Danimarka, İsveç’ten ABD’ye ve Güney Afrika’ya kadar dünya halkları ve sokakları da -devletlerinin tüm tepkisizliğine rağmen- destek olmaya devam ediyorlar.
Yüreğimize az da olsa su serpen şu ki, toplumlar olaylara diplomatik dengeler üzerinden değil hakkaniyet ve vicdan üzerinden bakıyorlar.
Hiç olmazsa sokaklar bu katliama karşı seslerini yükseltiyorlar.
Bu satırları Avrupa Birliği Bakanımız ve Başmüzakerecimiz Mevlüt Çavuşoğlu ile birlikte İtalya'ya giderken uçakta yazıyorum.
Yan koltuğumda uzun, çileli bir yolculukla Filistin'den Ürdün'e, oradan Türkiye'ye, THY ile İtalya'ya ve oradan da Brezilya'ya gidecek olan Filistinli Meryem oturuyor.
Üç gündür yollarda.
Uzun bir gün daha onu bekliyor.
Yaşananları birinci elden dinlemek çok daha sarsıcı.
Bazen basit gibi görünen bir tonlama bile bambaşka anlamlar içeriyor.
Brezilya'da henüz yeni evlendiği eşinin yanına gidiyor ama aklı ülkesinde.
Seneye ve takip eden her sene Filistin'e mutlaka geleceğim, gelmeliyim diyor.
Gelmez ise, havadan, karadan, denizden İsrail'in gardiyanlığında hapishane hayatı yaşadıkları ülkelerinde yaşama hakkını kaybedeceğini anlatıyor...
Filistin'in sesine ses, gücüne güç katmak insan olmanın gereğidir.
Unutmayın ki, her yolu mubah; terörü, şiddeti, eşkıyalığı meşru gören İsrail devletinin saldırılarına karşı onları dirençli kılan, öncelikle sağlam bir inançları var.
Sonra, siz varsınız.