Mehmet Ali Erbil vasıtasıyla hayatımıza giren Tuğba Coşkun'un kardeşi Şeyda Hanım. Şeyda Coşkun ya da Şeyda Masrafçı olarak anılır TV'lerde, gazetelerde... Bir de bir bey yanında. Şapkalı, gözlüklü, fazlaca korumalı... Bu şekil İstanbul'da da aynı, Bodrum'da da... Geçen günlerde Bebek Happily Ever After'da otururlarken magazin muhabirleri görüntülemişler. Vay efendim, sen misin görüntüleyen. Korumalar müdahil olmuşlar, itiş-kakış, tehdit falan derken, iş karakolda bitti. Benim takıldığım nokta ise biraz farklı. Şeyda Hanım, 'Ben ünlü değilim, sanatçı değilim. Neden benim fotoğraflarımı çekiyorlar, üstüme geliyorlar anlamıyorum?' demiş ifadesinde. İlk etapta haklı görünüyor belki de ama öyle değil. Davetlerde kapı girişlerinde gülerek poz veriyorsanız, kardeşinizin evliliğinin akabinde yaptığınız işle ilgili boy boy fotoğraflı röportajlar veriyorsanız, birçok ünlü isimle çalıştığınızı söylüyorsanız, bu çocuklar sizi çeker... Gelelim adının ne olduğu 'bence' çok da önemli olmayan Bey'e... Mevzu asla soyadının ne olduğu değil. Barzani olur, başka bir şey olur fark etmez... Bebek'in göbeğinde, yanında çalışan kişilerin söylemleri ve hareketleri bu Bey'i istese de istemese de bağlar. Bunlar şık hareketler değil. Şayet bir de söylendiği gibi bir işadamıysa hiç yakışmıyor...
Meğer 'yeri dolmayacak' demek buymuş...
Geçtiğimiz hafta bir kez daha '1 Şubat'ı' geride bıraktık. Tam 13 koca yıl olmuş Barış Manço'yu uğurladığımız günden bu yana... Manço'nun ölümü zamansız, şoke edici bir ölümdü. Uzun bir müddet kimse inanmadı, inanmak istemedi. Cenazesi hala dün gibi aklımda... Devlet büyüklerini, makam-mevki sahibi birçok insanı kıskandıracak bir törendi. 7'den 77'ye herkes onun için hazırdı. Bir ömrü iyiliğe adamış olan adamın son yürüyüşüydü. O gittikten sonra ne kadar çok şey değişti, bir düşünsenize. Müziği, televizyonculuğu bir yana insanlığı başkaydı. Manço'nun. Neredeyse her ölenin ardından denir ya 'yeri dolmayacak, doldurulamayacak' diye... İşte bunu çok net görüyorum onda... Manço'nun yeri dolmadı. Arabada arkaya oturmayı, diş fırçalayıp ıspanak yemeyi kimse öğütlemiyor şimdi çocuklara.
Kaplan'ı tatmalısınız!
Ata Demirer'in uzun zamandır beklenin filmi 'Berlin Kaplanı' oldukça sesli geldi. Kimileri diğer filmleriyle karşılaştırdılar, kimileri filmi yere göğe koyamadılar. Bu hafta ilk izleyici rakamları geldi. 510 bin 542 kişilik ilk üç gün sonucu, Ata Demirer'in başarısının net bir kanıtıdır. Beklenti düzeyi makul seviyede tutulduğunda ve tarzı dışındaki 'Eyvah Eyvah'larla karşılaştırılmadığında nasıl bir film olduğu çok daha iyi anlaşılan 'Berlin Kaplanı' okulların tatil olduğu şu günlerde, iyi bir film alternatifi... Kaplan'ı tadın!
Haftaya görüşmek üzere...
twitter.com/bariskocaoglu66