Hazırlık maçlarındaki ‘Görünen Köy, kılavuz istemedi!’ ve daha ilk maçta, ‘Fin Hamamı’nda eridik!’, devrildik. Öyle ki, şampiyona öncesi, oyun kurucu pozisyonu, bunalım yaratmıştı. Şut yüzdemiz de çok kötü seyretmişti. Tek iyi yaptığımız savunmamızdı. O da maç geneline istikrarla yayılamıyordu. Bu yüzden endişelerimiz vardı. Nitekim Slovenya’da korku dağları yarattı!
İstatistikler, ribaunt ve üçlükler hariç, neredeyse aynı. 19/60 ile 31.7’lik şut yüzdemize karşı, Finliler 19/61 ile 31.1’lik yüzdeye ulaştı. Serbest atışlarda biz 13/24, onlar 12/19 yaptı. Asistler 13-12, top kayıpları 14’er. Ribauntlarda 47-39 ile 8 farkımız var. Onların farkı ise üçlüklerde... Tam 11 tane... Biz 4/22’lik isabet oranımızla, 18 boş sallarken, Fin takımı 11/31’lik isabet ile gardımızı dağıttı!
Hücumlarımız, ‘Sert Fin Duvarı!’na çarptı. Sert ve yardımlaşmalı savunmaları karşısında, ‘Şut konsantrasyonu’ sağlayamadık. Birçok zaman pozisyonu kaybederek, acele atışlarla, ‘Boş’ladık. İşte ispatı: İlyasova 1/9, Hido 2/12, Emir 2/9, Sinan 0/4, Serhat 1/7... Aşık’ın şut denemeye fırsatı bile pek olmamış. İkisini atsa da sadece 2 şut kullanabilmiş. Bu yüz karası tabloyla, maç mı kazanılır? Kerem ve Ender’in son periyottaki müthiş performansı olmasa, büyük fark yerdik. Onların çabasıyla, 25,9 saniye kala, 55-57’lik skora ulaşıp, kazanma noktasına yaklaşmak, ardından da üçlük yiyerek ayarımız olmayan bir takıma kaybetmek, önümüzdeki maçlar için, asla umut vermez. Devler, son yıllarda bir türlü yenemediğimiz İtalya’yı mı yenecek? Doğrusu, dünkü ‘Fin Hamamı bunalımıyla!’, inanasım gelmiyor.