Günümüz basketbolunda, kesin favori kalmadı. Eskiden İspanya, Yugoslavya, İtalya, SSCB diye net favoriler vardı. Madalyaları kaparlardı. Sadece, altını kimin alacağı konusu, biraz zorlardı.
Şimdi kesin favori yok. Madalya şansı olan çok. 24 takımdan, en fazla 5-6’sı diğerlerine göre çok zayıf. İspanya, Fransa, Sırbistan, Yunanistan, Litvanya, İtalya, Rusya ve ev sahibi Slovenya ise madalya adayları. Rusya’da çok eksik olsa da bir ekolün temsilcisi ve her zaman sert savunma ve takım oyunu ile iş yapar. Zaten takımlarda 1-2 as oyuncu eksiği yaşanıyor.
Son kurbanlar, Sırp Teodosic ve bizim Ömer Onan. Anlayacağınız, İspanya’nın finale en yakın takım olarak dikkat çekmesi dışında, herkes birbirini yenebilir.
Hatta bu takımların dışındakiler de grup maçlarında, birilerini devirebilir.
Bizim takım mı?..
Playmaker sıkıntımız var. Tanjevic, Hido ve Emir’le ‘Playmaker’lara destek veriyor. Hatta bazen ‘Playmaker rolü’ veriyor. Hazırlık maçlarında, Hido’yu ‘Asist Makinesi!’ olarak iyi kullandığı anlar oldu. Hido, ‘Drive’larıyla rakip savunmayı dağıtarak, özellikle Ömer Aşık’a, rakip pota altında mükemmel paslar attı. Ani gelen bu paslarda, Aşık zaman zaman topa hakim olamadı. Garantili basketler kaçtı. Bizim uzunların, rakip pota altını iyi kullanması şart. Aslında, büyük silahımız ‘Savunma.’ Mükemmel de yapıyoruz ama maç geneline yayamıyoruz. Yayarsak, ‘Her takımı kısırlaştırır!’ işi bitiririz. İşte, İlk 6’ya girerek, dünya şampiyonası vizesi almanın, madalyaya ulaşmanın sırrı burada...
Playmaker’ından, pivot’una Devlerin, ‘Savunma arsızı olmasında...’