Her zaman söylediğim gibi, 'Savunma silahımızı' iyi kullandığımız her maçı, bu genç Devler kazanır. Dün ilk iki periyotta, savunma kelepçesini güçlü şekilde taktığımız İtalyanları, darmadağın ettik ama Pianigiani, tıpkı ilk maçtaki gibi, devrede savunma formülümüzü iyi analiz edip, çözdü. Çok zor olsa da, maçı yine galibiyetle kapatmayı bildi.
Bu maçta, Emir, Ender ve Doğuş, yani 3 gardımız, zaman zaman mükemmel oynadı. Maçın kırılma periyodu, 3. periyottu. Orada savunma direncimiz, kolayca kırılınca, fark yedik. Son periyotta da, o farkı kapatamadık.
İlk yarıda topa o kadar sıkı baskı yaptık ki, İtalyanlar bunalıp, oyun kuramadılar. Potadan dönen toplarda hücum ribaunduna dalıp, adamlara savunma ribaundu yüzü bile göstermedik. İtalya'nın oyun kurgusu kalmadı. Pianigiani'nin planları iflas etti.
SUÇ BİZDE DE VAR
Bu yarıda sadece 3 top kaybı yaptık. 3.periyotta ise Devleri tanımak, ne mümkün... Savunmayı unuttular! İtalyanlar, böylece hücumlardan boş dönmedi. Başta Aradori olmak üzere 'Patır-kütür!' basketler atıp, ilk 7 dakikada 53-54 öne bile geçtiler. Sonra sahneye Doğuş çıktı. Sanki, Devleri ateşleyen fitildi ve periyotu 62-56 önde tamamlamamıza yol açtı. Bana göre, 7.20 kala Gallinari'nin boyalı alanda İlkan'ın burnunu tıraşlayan kol hareketi, bal gibi centilmenlik dışı fauldü. Hakemler, fiyasko bir kararla vermediler. Maçın kırılma noktası da bu oldu. Oysa 11'lik fark bir anda, daha da artabilirdi. Hakemler, bu andaki mükemmel ritmimizi, sinirlerimizi kaldırarak, bozdular ama suçu yine kendimizde arayalım. Sık sık üçlük sallayan, şu Aradori'ye dış atışlarda yapışacak, kimse yok muydu?