Son haftalardaki bir iki gelişme, ilişki ve iletişim yönetimi arasındaki temel farklılıkları daha iyi anlamamı sağladı. Biri UEFA Başkanı Michel Platini'nin gelişi, diğeri Serdar Erener'in bir konuşması sırasında ortaya koyduğu çok somut bir tespit. Aralarında nasıl bir ortak nokta keşfetmiş olduğumu anlatacağım.
Platini, bizimkilerle bir dil birliği kurmaya çalışmaya da özen göstererek, aslında futbol kuruluşlarıyla UEFA arasındaki ilişkilerin nasıl olması gerektiğini, 'finansal fair play' kavramının altını da çizerek gayet net biçimde anlattı. Aslında UEFA Başkanı'nın açıklamalarının bir tür 'corporate governance' (kurumsal yönetişim) dersi olduğunu da rahatlıkla söyleyebiliriz. Platini, şeffaflık, her daim hesap vermeye açık olmak ve sorumluluklar da dahil olmak üzere 'kural' olarak ortaya konulmuş ne varsa, her birinin milimi milimine tanımlandığı; yanı sıra kurumsal verimliliğin de artırılmasına yönelik bir spor kültürünün içinden geliyor.
***
Platini'nin açıklamalarının özünde yatan 'tanımlanmışlık' duygusunu, kapitalizmin sistemleşen tüm organizasyonlarında görmek mümkündür. Aynı duyguya, süreçlerdeki pası temizleyecek ve bir tür 'havalandırma' işlemiyle oksijen veren bir başka 'tanımlanmışlık' duygusuna Kıbrıs'ta tanık oldum. Japon İklimlendirme (Klima) devi Daikin'in toplantısı için Kıbrıs'a gittiğimizde reklam dünyamızın başarılı ismi Serdar Erener'in konuşmasını dinledikten sonra işaret ettiği gerçekliğe iki sözcükle katkıda bulunabilirim: Feodalite iletişemez!
O çok renkli sunumunda diyordu ki Serdar Erener:
'Sevmediğim müşteri almamaya çalışıyorum. Allah mecbur ve muhtaç etmesin!'
Ne büyük laf değil mi? Bir o kadar da heyecan verici. Tercümesi şöyle:
'Bizim kültür ve değerlerimize uymayan kurum ve kişilere hizmet vermemeye çalışıyoruz.'
Aslında 'veremiyoruz' dese daha doğru olurmuş.
Serdar, aylardır üzerine kafa yorduğum bir konuya son noktayı koymama yardımcı oldu: Feodalitenin Ortaçağ zihniyeti ile günümüz dünyasında herhangi bir sektörde iletişimi yönetebilmenin mümkünatı yoktur. Çünkü Ortaçağ zihniyeti, iletişimi değil 'ilişkileri yöneterek' yol alabileceğini zannediyor. Eş, dost, tanıdıkla veya ahbap çavuş ilişkileriyle iş süreçlerini yönetmeye odaklanan feodal zihniyet, örneğin Platini'nin anlatmaya çalıştığı 'finansal fair play' ya da 'kurumsal yönetişim' zemininde 'süreçleri tanımlanan' aksiyonların hepsini bir kenara itiyor ve içinde soluk alıp verdiği kapitalizmin hayatı kolaylaştırıcı reçetelerini birbirine karıştırıp anlamsızlaştırıyor.
***
Kapitalizmin içinde yaşadığımız yüzyılda, özellikle son yıllarda üzerine bir meteor taşı gibi düşen küresel krizle birlikte dikişlerinin patladığını düşünsek de, bu sistemin gayrimeşru çocuğu 'finans kapitalin' bunalımıyla rayından çıktığına hükmetsek de fikir düzeyindeki tüm yorumlar, mevcut sistemin devam ettiği gerçeği üzerinden yapılmaktadır. İş dünyası, hangi sektörde olursa olsun, 'kurumsal hafıza'dan başlayarak, üretim, operasyon, İnsan Kaynakları, lojistik hizmetler, mali ve bilişim alt yapısı gibi temel süreçlerini yerliyerine oturtmadan; kurumsal yönetişim zihniyetini içselleştirmeden tek bir adım bile atamaz. Tüm bunlar kapitalizmin 'olmazsa olmaz' süreçleridir. Bu süreçleri taşıyan çarkın dişlilerine feodal ilişkileri sokuşturmaya çalışırsanız mekanizma stop eder.
İşte tüm bu nedenlerden ötürü Serdar kardeşime ve herkese, sağlıklı bir iletişim için, Platini'nin sözünü ettiği centilmenlik (fair play) duygusundan nasiplenmiş iş ortaklarıyla çalışma talihine erişmelerini diliyorum.