• $32,3966
  • 35,1612
  • 2303.26
  • 9079.97
3 Ağustos 2014 Pazar 02:02 | Son Güncelleme:

Yaşamak uğruna bile bile ölmek...

Yaşamak uğruna bile bile ölmek...

‘Uluslararası İstanbul Sözleşmesi’nin yürürlüğe girdiği bu günlerde, geçtiğimiz yıl kocası tarafından öldürülen Muhterem Göçmen’in ablası Çiğdem Evcil ve ‘Kadın Cinayetlerini Önleyeceğiz Platformu’ Genel Temsilcisi Gülsüm Kav’la bir araya geldik ve Kav’ın da dediği gibi cinayetin geldiğini adım adım gören, buna rağmen kendi hayatını kurma kararlılığından vazgeçmeyen cesur kadınların saygıdeğer direnişine bir selam gönderdik.

ARZU AKYOL
arzu.akyol@aksam.com.tr

Geçtiğimiz Cuma günü kadına karşı şiddetle mücadelede önemli bir adım atıldı ve Türkiye’nin ilk imzacısı olduğu ‘Uluslararası İstanbul Sözleşmesi’ yürürlüğe girdi. Mayıs 2011’de Avrupa Konseyi ülkelerince İstanbul’da imzaya açılması nedeniyle ‘İstanbul Sözleşmesi’ adını taşıyan sözleşme şiddete uğrayan kadınlar için uluslararası bir zırh sağlamayı amaçlıyor. 2013 yılında 189, 2014’ün ilk altı ayında ise 129 kadın öldürüldü. En son Adana’da yaşanan Fatma Ünal cinayetiyle bir kez daha yakıcı bir şekilde gündeme geldi konu ve hepimize ‘artık yeter’ dedirtti. ‘Uluslararası İstanbul Sözleşmesi’nin yürürlüğe girdiği 1 Ağustos’un kadına şiddet konusunda bir milat olmasını dileyerek geçen yıl yine boşanmak istediği kocası Serdar Göçmen tarafından öldürülen Muhterem’in hikâyesini ablası Çiğdem Evcil’den dinledik. Muhterem ‘kadın cinayeti’ne kurban giden yüzlerce kadın gibi ardında acılı bir aile ve iki evlat bıraktı.  İşte bir kadının ucunda ölüm olduğunu bile bile vaz geçmediği hayat mücadelesi…

MUTLU BİR ÇOCUKLUK

6 kardeşiz. Muhterem benim küçüğüm. Aramızda 5 yaş vardı. Öldüğünde 30 yaşındaydı. Ekonomik olarak şartlarımız öyle ahım şahım değildi ama çok mutlu bir aileydik. Anne babamız bizi sevgiyle büyüttü. Asla şiddet yoktu. Babam kız çocuklarına çok düşkündü. Özellikle de Muhterem’in onun için yeri başkaydı. Bir dönem babamın memleketi olan Gaziantep’te yaşadık ve Muhterem orada doğdu. Babam onu “O benim hem kızım hem hemşehrim” diye severdi. Allah’tan ölümünü görmedi. Daha önce kaybettik babamızı. Bizim ilişkimiz de kardeşlikten çok öteydi. O benim diğer yarım, en yakın dostumdu. Çok güzel günler yaşadık abla kardeş. Şimdi artık hayat eksik. 

BAŞINDAN BELLİYDİ

Muhterem bayan kuaförüydü. Bu şahıs da el arabasında köfte satıyormuş. Öyle tanışmışlar. Araştırdık biraz. Karakollara düşmesi, kavgası gürültüsü, alkol problemi vardı. İstemedik tabii. Muhterem öldükten sonra aslında bizim yakın çevremizden bir insanı sevdiğini öğrendim. O kişiyi akşamları iş yerinden alırken Serdar bu çocuğa silah çekip tehdit ediyor ve ayırıyor onları.  Daha sonra iş yerini değiştirdi. O zaman bile kurtulmak istedi ama olmadı. Tanıştıklarında 17 yaşındaydı. 18 yaşını doldurduktan 3 gün sonra kaçırdı. Muhterem o gece kendisini silah zoruyla götürdüğünü söylerdi hep. 

13 ÇİLELİ YIL 

13 yıl evli kaldılar. 2 çocukları oldu. Melis 13, Emir 4 yaşında. 13 yıl boyunca eziyet gördü kardeşim. 3 kere boşanma davası açtı. 4. defa dilekçe verdi boşanmak için ve öldürüldü. 6-7 yıl İstanbul’da yaşadılar. Burada geçinemediğini, memleketinde çalışabileceğini söyleyip Eskişehir’e yerleşti. Muhterem orada da işe girmiş. Yıllarca annesinin ve ablasının sırtından geçinmiş bir insan. 13 yıl boyunca da Muhterem’in sırtından yaşadı. Orada da haftanın 3 günü karakoldaymış kardeşim. Şiddet devam etmiş. Bir sene sonra Muhterem oğluyla geri geldi. Öyle bir şiddet uygulamış ki dişi dudağını parçalamıştı. Sonra barışıp döndü ama giderken “Bu son gidişim, bir daha gelirsem dönmeyeceğim” demişti. 

SON ÇIRPINIŞ

2013 yılının Şubat ayında tekrar geldi Muhterem. Evinin elektriğini kesmişler. Sabah işe giderken 50 lira bırakıyor ve “Elektriği açtır. Doğalgaz çalışmıyor, çocuklar üşür” diyor. Oğlunu yanına alıyor kızını da okula yolcu ediyor. Akşam işten döndüğünde bakıyor ki Serdar, kardeşi ve yaşça kendilerinden oldukça büyük bir kadın, içki masası kurmuş alem yapıyorlar. Tartışıyorlar. Bu olaydan birkaç gün sonra Muhterem’in facebook hesabı olduğunu görüp işyerine telefon açıyor ve “Bu akşam seni öldüreceğim” diyor. Muhterem o gece kayınvalidesine gidiyor. Ertesi sabah eve gittiğinde o kadınla Serdar’ı yarı çıplak buluyor evde. Birkaç parça eşyasını alıp çıkıyor. Buradan biletini aldık ve İstanbul’a geldi. Pazartesi günü 4. kez boşanma davası açmaya gittik. Barodan avukat istedik ama 5 avukat Muhterem’in anlattıklarından korkup “Bu adam psikopat” dediler ve davayı kabul etmediler. En sonunda bir avukat kabul etti ve koruma kararı çıkaracağını söyledi. Mart’ın sonuna doğru da hem çocuklar için hem de Muhterem için koruma kararı çıktı. Haziran ayına kadar telefonla tehditler, küfürler, hakaretler devam etti. Haziran ayında okullar tatil olunca çocukların halası ‘Babaları çocukları özledi, görmek istiyor’ diye aradı. Avukatı, “Koruma kararı var, gönderirsen suçlu duruma düşersin” diye karşı çıktı. Ama Muhterem “Ben anneysem o da baba” dedi ve gönderdi. 10 gün sonra 26 Haziran’da adam aradı ve İstanbul’da olduğunu söyledi. “Özledim” dediği çocuklarını Eskişehir’de bırakıp İstanbul’a gelmiş.  “Ev tutacağım, iş bulacağım, düzene gireceğim” diye sözler veriyordu yine. Ben de “Bu dediklerini yap. 2-3 ay kendini Muhterem’e kanıtla. Ellerimle kardeşimi sana getireceğim” dedim. Ama sonrasında hakaretler, küfürler, tehditler devam etti. 

KARDEŞİMİ 24 SAAT YAŞATAMADILAR

Cinayetten 2 gün önce işe gitti. 
Kızım da okul tatil olduğu için teyzesiyle gidiyordu. İş yerinden aradı ve 
“Abla Serdar burada, polisi aradım, karakola gidiyorum” dedi. Ben de gittim. Polisin yanında aradı ve hem bize hem polislere bir dolu hakaret etti. Ertesi gün yine gelmiş iş yerine. Bu defa polis yakalamış. Muhterem “Polis yakaladı, 10 gün yok” diye sevindi. Koruma Kanunu’nu ihlal ettiği için 10 gün hapis cezası var diye biliyoruz. 10 gün içerisinde kaçıp kurtuluruz dedik. Niyetimiz uzak bir yere taşınmaktı. Yarım saat geçmeden savcının ‘Darp yok’ diye bıraktığını öğrendik. Perşembe günü saat 13.30 gibi serbest kaldı ve Cuma günü 13.30 gibi kardeşimi katletti. 24 saat yaşatamadılar kardeşimi. Öleceğini biliyordu aslında. 
O gece sabaha kadar oturduk. Hep geçmişte yaşadığımız güzel günleri konuştuk o son gece. O gece o adam da evimizin etrafındaymış, komşular görmüş. 

TAKIM ELBİSE GİYİP KRAVAT TAKMAK İYİ HAL Mİ?

Ağırlaştırılmış müebbet cezası ‘iyi hal’den müebbet cezasına çevrildi. Muhterem’in 13 yıl çektiği işkenceyi ve katledilişini dikkate almayan mahkeme heyeti, katilinin karşılarında el bağlamasını, takım elbise giyip kravat takmasını ‘iyi hal’ olarak gördü ve cezasını indirdi. Sorarım size takım elbise giyip kravat takmak ‘iyi hal mi’dir? Ona karşı içimde öfkenin en büyüğü var. O benim en büyük düşmanım. Benim canımdan can koparmış. Nasıl affederim? 

‘DAYI ANNEMİ ÇOK ÖZLEDİM’

Karşı tarafın açtığı davalara rağmen mahkeme Muhterem’in çocuklarını bize verdi. Kız 13 yaşında ve yaşanan her şeyin farkında. O da şiddetin içinde büyümüş. Şimdi “Biz hayatı yeni görüyoruz, yaşamak böyleymiş demek ki” diyor. Cıvıl cıvıl bir kız. Tıpkı annesi gibi… Dersleri de çok iyi. 2 senedir bizimle ve teşekkür alıyor. Ne kadar mutlu etmeye çalışsak da annelerinin boşluğunu dolduramayız ama… Hala çok acı çekiyoruz.  Annem bitti. Muhterem’den sonra 3 kere kalp krizi geçirdi. Şeker, tansiyon hastası oldu. Kardeşlerim bitti. En büyük abim bundan 2 hafta önce oğlu Emir’e banyo yaptırırken çocuk “Dayı ben annemi çok özledim biliyor musun” demiş. 41 yaşındaki adam bu sözle yıkıldı. Koskoca adam sabahlara kadar af edersiniz hayvanlar gibi bağırarak ağladı. Mezara giderken seviniyor ‘Anneme gidiyoruz’ diye, mezarının taşını öpüyor. Dayısının aldığı oyuncak arabaları götürdü mezara, “Anneme göstereceğim” diye. Bunları yaşamak hiç kolay değil inanın. Ama bir yandan da Muhterem’in emanetleri çocukları için güçlü olmak zorundayız. 

ŞİDDET GÖREN KADINA İLTİCA HAKKI

İstanbul sözleşmesinin temel amacı, kadınları her türlü şiddetten korumak, kadına yönelik ve aile içi şiddeti önlemek, kovuşturmak ve ortadan kaldırmak. Sözleşmede yer alan hükümler ise özetle şöyle:
- Kadınların güvenliği Avrupa Konseyi merkezli bir birim tarafından uluslararası düzeyde denetlenecek. GREVIO adı verilen bu birim 6 ay içinde Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi tarafından belirlenecek.
- Sözleşmeye taraf devletler, şiddet gören kadınlara mülteci olma hakkı verecek. 
- Devlet, her türlü önlemi alacak. Kolluk kuvvetlerinin, mağdurlara yönelik her türlü şiddete acil ve yerinde müdahale etmesi için çok daha etkin önlem almaları sağlanacak. Emniyet, savcı ve mahkeme arasında etkin bir işbirliği oluşturulacak.
- İhbar mekanizmasının işleyişi hızlandırılacak. Yargı, polis ve sağlık birimlerinin eğitimine bütçe ve zaman ayrılacak.
-Şiddet mağduruna ikametini değiştirmesi için destek verilecek. 
Mağdur korunacak ve psikolojik destek alacak. Mağdurun faille temas etmemesi sağlanacak. Şiddet mağduru kadına asgari ücretin günlük tutarına göre devlet tarafından geçici maddi destek verilecek.
- Kadına yönelik şiddete yataklık edenler cezalandırılacak.
- Devlet radyo ve televizyonlarında her ay en az 90 dakika toplumsal cinsiyet eşitliğine dair yayın yapılacak.
- İlk ve ortaöğretim müfredatına, kadının insan hakları ve kadın erkek eşitliği konusunda eğitime yönelik dersler konulacak.
- Zorla evlendirmelerin suç sayılması için gereken hukuki, idari ve cezai önlemler alınacak.
- Şiddet üreten geleneksel rol modellerinin değişmesi için çalışılacak.
- Mağdurların faillerden tazminat talep etmesi konusunda gerekli yasal düzenlemeler yapılacak. 

ASLA YALNIZ YÜRÜMEYECEKSİN

Kadın cinayetlerini önlemek ve cinayete kurban gitmiş kadınların ailelerine özellikle de adli süreçlerde destek vermek üzere yola çıkmış kadınlardan oluşan ‘Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’ bu konuda önemli bir işlevi yerine getiriyor. Platformun Genel Temsilcisi Gülsüm Kav amaçlarının katledilen kadınların ailelerinin acısını paylaşmak ve onlarla beraber adalet aramak olduğunu söylüyor. “Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu 2010 yılında kuruldu. Platformun izlediği ilk dava Münevver Karabulut cinayeti davası. Yıllar içinde pek çok dava izledik. Çözümler konusunda da görece yol aldık. Ancak Ceza Kanunu’ndaki boşluk devam ediyor. O boşluk da ‘indirimler’… Verilen cezalarda ‘haksız tahrik’ ya da ‘iyi hal’ indirim uygulanmasını istemiyoruz. Mesela cezanın ağırlaştırılmış müebbetten müebbete çevrilmesi demek katilin ileride çıkabilecek bir aftan ya da indirimden yararlanabilecek olması demek. Cezaların ne kadar caydırıcı olabileceğini Ayşe Paşalı davasında da gördük. Delil taramada katilin google’da ne kadar ceza ne kadar indirim alacağını araştırdığı ortaya çıktı. Tasarlıyor, araştırıyor, indirim alacakları yöntemleri buluyorlar ve cinayet işliyorlar. ” Siyasilere bu konuda büyük görev düşüyor Kav’a göre. “Siyasiler toplum karşısına çıkıp kadını öldüren erkeği kınamalı ve kadına güç vermeli. Bu gerçekten çok önemli…” Kadın cinayetlerinin temelinde kadının hak arayışı olduğunu söyleyen Gülsüm Kav, “Modernleşen Türkiye’de kadınlar artık haklarını daha çok kullanmak istiyor. Buna direnen bir erkek profili var. Erkek bu hak arama mücadelesi sonunda avantajlarını kaybedeceğini biliyor. Bu aslında bir geçiş süreci ve bu cinayetler de bu geçiş evresinin bir sonucu.” Gülsüm Kav’a göre cinayete kurban giden kadınların en çarpıcı ortak özelliği kararlılıkları. “Öldürülen kadın kardeşlerimize bakın hepsi ekmek parası peşinde, güçlü, ayakları üzerinde duran, hayat dolu kadınlar. Erkekler ise daha istismar eden, asalak yaşayan bir profil çiziyorlar. Kadın boşanma kararıyla aslında ölümün adım adım geldiğini görüyor. Tehditler alıyor. Ama kendi hayatını kurma kararlılığından da vaz geçmiyor. 
Bu çok önemli… Bir tür ‘uğruna ölüm’ ve beni en çok etkileyen şey. Ölümü sevdiğinden değil, kendi hayatına sahip çıkma direncini gösteriyor. Bu direniş çok saygı değer. Böyle bir hayata bağlılıkla ölüme gidiyor olmaları gerçekten çarpıcı.” Gülsüm Kav’ın avukatlara da bir çağrısı da var. Onları, kadın cinayetleri davalarında platforma destek vermeye ve gönüllü olmaya davet ediyor. Kamuoyu cinayet davası takibiyle tanısa da aslında platformun kadını korumak ile ilgili de ciddi bir mücadelesi var.  “Tehdit alan kadın kardeşlerimiz asla yalnız değil” diyen Gülsüm Kav bu konuda sıkıntısı olan kadınların kendilerini aramasını istiyor.  

Platforma; 
0536 698 93 97 numaralı telefondan ya da  kadincinayetlerinidurduracagiz@gmail.com adresinden ulaşmak mümkün. 

Vatandaş, 'Bize neyin sözünü verebilirsiniz?' diye sordu... İstanbul'a yeni metro müjdesi!
Vatandaş, 'Bize neyin sözünü verebilirsiniz?' diye sordu... İstanbul'a yeni metro müjdesi!

Vatandaş, 'Bize neyin sözünü verebilirsiniz?' diye sordu... İstanbul'a yeni metro müjdesi!

Deprem uzmanlarından korkutan İstanbul uyarısı! Riskli ilçeleri açıkladılar
Deprem uzmanlarından korkutan İstanbul uyarısı! Riskli ilçeleri açıkladılar

Deprem uzmanlarından korkutan İstanbul uyarısı! Riskli ilçeleri açıkladılar

Çin, 'Türkiye rekor kırdı' diyerek duyurdu! 'NATO ülkelerinden Ortadoğu'ya kadar...'
Çin, 'Türkiye rekor kırdı' diyerek duyurdu! 'NATO ülkelerinden Ortadoğu'ya kadar...'

Çin, 'Türkiye rekor kırdı' diyerek duyurdu! 'NATO ülkelerinden Ortadoğu'ya kadar...'