• $32,381
  • 35,0496
  • 2326.35
  • 9100.99
21 Şubat 2019 Perşembe 14:04 | Son Güncelleme:

Türk Edebiyatı nereye gidiyor: Entelektüel Çöküş

Türk Edebiyatı nereye gidiyor: Entelektüel Çöküş

Son dönemde bir magazin figürünün kitap çıkaracağını açıklaması ve bir başka kişinin alıntılarla dolu bir kitap çıkarmasının akıllarda oluşturduğu “Türk Edebiyatı nereye gidiyor?” sorusunu, üç başlıktan oluşacak bir röportaj serisiyle masaya yatırıyoruz. Serinin ilki olan “Entelektüel Çöküş” başlığını, konunun uzmanlarından Yalvaç Ural ve Süleyman Seyfi Öğün ile konuştuk.

(aksam.com.tr)

Türkiye’nin yayıncılık dünyasında yaşanan entelektüel çöküş, hızla yayılan popülerlik arayışı ve bütün bunların getirdiği vasatlaşma eğiliminin oluşturduğu “Türk Edebiyatı nereye gidiyor?” sorusunu masaya yatırıyoruz. Üç kısımdan oluşacak röportaj serisi kapsamında masaya yatırdığımız ilk çerçeve olan “Entelektüel Çöküş” başlığını, konunun önde gelen uzmanlarından Yalvaç Ural ve Süleyman Seyfi Öğün ile konuştuk.

Varoluş eksikliği çeken insanların kendilerine çıkar yol olarak sanatı seçtiklerini anlatan Yalvaç Ural, yayıncılık dünyasında kötü gidişata karşı bir direnç olduğunu belirterek, "Yayıncının bir çizgisi olması gerekir. Çünkü yayıncılık, nalburluk değildir." dedi.

Entelektüellik için "çöküş kavramını uygun bulmadığını" belirten Süleyman Seyfi Öğün ise, dünyadaki her şeyin vasatlar üzerinden geliştiğini ve her neslin kendi tarihini inşa etmekte olduğunu anlatarak, "Popülerlik arayışındaki insanlar hızla medyaya yöneldiler. Bugün bir hukukçu soğan üzerine de konuşabiliyor. Alanlar birbirine karıştı. Derin bir kavrayış yok." diye konuştu.

YALVAÇ URAL KİMDİR?

“KENDİLERİNE ÇIKAR YOL OLARAK SANATI SEÇİYORLAR”

Konuyla ilgili olarak aksam.com.tr’ye değerlendirmelerde bulunan Yalvaç Ural, bir toplumdaki varoluş eksikliği çeken pek çok insanın kendilerine çıkar yol olarak sanatı seçtiğini anlatarak, “Gerekli bilgi donanıma sahip olmadan, dilini geliştirmeden, yazı yeteneği olmadan sözcük darlığındaki kısırlığıyla ve kafalarında bir dünya görüşünü geliştirmeden insan karakterleri oluşturup ya da başkalarının yazdıklarından esinlenerek, hatta intihalde bile bulundukları ürünlerle dışarı çıkıp yazar oluyorlar.” diye konuştu.

Buna “kimlik arayışı ve varoluş eksikliği” dendiğini aktaran Yalvaç Ural, şöyle konuştu:

“İnsanlar varoluş kavgasında var olmayı değil, popüler olmayı yeğliyor. Esas hedefledikleri şey, yazarlık değildir. Popülerliğin altına yazarlığı yerleştirmek ya da popülerliğin önüne yazarlığı koyup öyle açığa çıkmak istiyorlar.”

Türkiye’de hiçbir zaman psikolojik bozuklukların ve kimlik arayışların bu kadar çok olduğu bir dönem görmediğini anlatan Yalvaç Ural, “Bu duruma toplumsal geçiş dönemi olarak bakıyorum. Dünyada olan bir rüzgârın etkisiyle kimlik arayışı içine giren insan toplulukları var. Bu pek çok yere yansıyor. Televizyonda spiker olmaya, yazar olmaya, ressam olmaya ve hatta bunların hepsini birden gerçekleştirdiğini söyleyen insanlar var. “Ben neyim ve ben kimim?” sorusuna en kolay cevabı uydurmacılıkla veriyoruz.” dedi.

Bütün dünyada edebiyatı küçülten tek bir neden olduğunu vurgulayan Yalvaç Ural, “Bu da algı operasyoncularının, sanatın gücünü, işlevini ve sanatın insan üzerindeki etkisini kırmaya çalışmasıdır. Dünyaya Andy Warhol’un post-modernizm anlayışıyla bakıyorlar. Çünkü Andy Warhol, herkes 15 dakikalığına meşhur olabilir diyor. Şimdi herkes diyor ki bir gün için şair, bir ay için yazar, bir seneliğine herhangi bir şey olabilirim.” ifadelerini kullandı.

“ENTELEKTÜELLER HIZLA MEDYAYA YÖNELDİLER, ÇÜNKÜ POPÜLERLİK ARAYIŞINDAYDILAR”

Türk Edebiyatı’nın entelektüel çöküşüyle ilgili olarak, tarihin bir birikim işi olduğunu ve üretilen şeyler üzerinden yeniden birikim yapıldığını anlatan Süleyman Seyfi Öğün ise, aksam.com.tr’ye yaptığı değerlendirmesinde, “çöküş kavramını uygun bulmadığını” belirterek şu ifadeleri kullandı:

“Kitap kültürü, sözel kültürün yerini almıştır. Eskiden sözle aktarılan düşünce, yazıyla aktarılmıştır. Kitap, matbaa devrimiyle beraber demokratize olmuştur. Herkes bir anda kitaba ulaşabilir hale geldi. Bu durum da kültürel anlamda yeni bir saltanatı başlattı.”

19. yüzyılın dünya için bir “kitap yüzyılı” olduğunu belirten Süleyman Seyfi Öğün, “Kitap, çok karmaşık ve çileci dünyayı anlatır. Şimdi ise online devrim geldi ve demokratikleşme sürecini katladı. Çünkü burada herkes yazardır. Bugün kimsenin kalemle yazı yazma deneyimi yoktur ama herkesin tuş deneyimi vardır. Demokrasi dediğimiz şey vasatlık üzerine kuruludur ve vasat insanları doğurur. Kültür, popüler kitle aracılığıyla demokratikleşiyor.” dedi.

Entelektüellerin hızla medyaya yöneldiğini, çünkü popülerlik arayışında olduklarını belirten Süleyman Seyfi Öğün, “Bugün bir hukukçu soğan üzerine de konuşabiliyor. Alanlar birbirine karıştı. Derin bir kavrayış yok. Kapitalizm dünyayı ucuzlaştırarak sunuyor.” diye konuştu.

SÜLEYMAN SEYFİ ÖĞÜN KİMDİR?

“BU İŞ NALBURLUK DEĞİLDİR, YAYINCININ BİR ÇİZGİSİ OLMALIDIR”

Okumaların, yapılan ve üretilen işlerin toplumsal bir yapıyı ortaya koyduğunu anlatan Yalvaç Ural, hayatımızın her alanının derme çatma bir halde olduğunu belirterek, “Bu sosyolojik bakıştan sonra söyleyeceğim şey şudur; bütün kötülüklerin ve yetmezliklerin altında güdülenmek diye bir şey var. Güdülenmek; bazı kültürlerin rüzgârlarıyla toplumun biçimlendirilmesi, evrensellik tadında yerel kültür ve kimlikten uzaklaştırıp dillerinin değiştirilmesidir. Başka dillere özen gösterilmesi, başka bir ülkenin bireyi olma eylemi gibi toplumdan pek çok insanın kaçışının altında bu evrensel rüzgâr yatıyor. Birçok bireyin toplumdan kaçmasının nedeninin altında bu evrensel rüzgâr yatıyor.” sözlerini kullandı.

Yayınevleri içerisinde seçkinci davranan çok az yayıncı olduğunu belirten Yalvaç Ural, çoğu yayıncının bizleri kendi kültürümüze yaklaştırmadığıyla ilgili olarak şöyle konuştu:

“Hiç kimse kendi kültürümüz içindeki yazarların öykülerinden çizgi roman oluşturmuyor. Onları çizgiye döküp gençlere öğretmiyor. Kendi kültünü bilmeyen ama dünya kültüründen haberi olan bir gençlik var. Bu yüzden yayıncının bir çizgisi olması gerekir. Çünkü yayıncılık, nalburluk değildir.”

“DÜNYADAKİ HER ŞEY VASATLAR ÜZERİNDEN GELİŞİYOR”

Dünyadaki her şeyin vasatlar üzerinden gelişmekte olduğunu anlatan Süleyman Seyfi Öğün ise, “Vasatı ne kadar içerirseniz, o kadar çok insanın varlığını kapsama şansı elde edersiniz. Bu da tamamen kapitalizm mantığıyla alakalı bir şeydir, çünkü kapitalizm en fazla şeyi, en kısa zamanda satmanın derdinde olan bir sistemdir. Dünyayı nasıl Çin malları istila ettiyse, kitap dünyasını da o tarz mallar istila edecektir.” ifadelerini kullandı.

Kitabın çok özel ve seçkinci bir şey olduğunu belirten Süleyman Seyfi Öğün, “Bu seçkinlik vasatla uyuşmayınca, kitaplar vasatlaşmaya başladı. Bugün dünyada derin dediğimiz şeylerin el ayak çekmesi veya çökmesinin insana sorduracağı bazı sorular olabilir. İnsan o soruların peşine düşebilir.” dedi.

“YAYINCILIK DÜNYASINDA KÖTÜ GİDİŞATA KARŞI DİRENÇ VAR”

Türk edebiyat ve yayıncılık dünyasının gelecek nesillere ne bırakacağıyla ilgili olarak konuşan Yalvaç Ural, bugün değeri olan şeylerin süzgeçten elendikten sonra hiçbir değerinin kalmayacağını şu sözlerle anlattı:

“Fakat Kemal Tahir’in Devlet Ana’sı her zaman bir kurgulanma emeği olarak okunmaya devam edecek. Bir Sait Faik, Sabahattin Ali okunacak. Telifler kalkınca satışlar da hızlandı ama bu da şöyle bir durumu ortaya çıkaracak. Kimi yayınevi kitabı özenli hazırlayacak, diğeri de başkalarının yaptıklarını kopyalayarak belki bir redaksiyondan bile geçirmeyerek yalan yanlış kitaplar basacak.”

Yayıncılığın bir ekip ve vasıf işi olduğunu anlatan Yalvaç Ural, “Yayıncılık dünyasındaki kötü gidişata karşı bir direnç var. Bizim yayıncılığımızın en kötü tarafı “tüket at, oku at”a dönüşmüş olmasıdır. Kitapların saklanma niteliği kalmadı. Her yayıncı, işe çeviri kitapla başlıyor. Çünkü yeni ürünler bulmak ve onu yazdırmak çok zordur. Şu anda bütün yayıncılık portföyünü sadece çeviri yayınlarla götüren bin tane yayıncı vardır.” sözlerini kullandı.

“HER NESİL KENDİ TARİHİNİ İNŞA EDİYOR”

Nitelikler hiyerarşisi kurarak hayata bakıldığında yaşamın çekilmez bir hal alacağını söyleyen Süleyman Seyfi Öğün ise, Türk edebiyat ve yayıncılık dünyasının gelecek nesillere ne bırakacağıyla ilgili olarak, “Nitelikler savaşı çok kötü bir şeydir. İnsanın kendi dünyasını serbest bırakması gerekir. Dünya değişiyor ve demokratikleşiyor. Tarihte miras kavramının hafiflediğini düşünüyorum. Her nesil kendi tarihini yaşıyor ve kendisi inşa ediyor.” diye konuştu.

Tam 1,5 milyar... Dış kaynak akışı bu yıl da hız kesmedi
Tam 1,5 milyar... Dış kaynak akışı bu yıl da hız kesmedi

Tam 1,5 milyar... Dış kaynak akışı bu yıl da hız kesmedi

Bakan Uraloğlu tarih verdi: İki ili birbirine bağlayacağız
Bakan Uraloğlu tarih verdi: İki ili birbirine bağlayacağız

Bakan Uraloğlu tarih verdi: İki ili birbirine bağlayacağız

Murat Kurum, BAYKAR'ı ziyaret etti: Türkiye'nin geleceğine olan inancım arttı
Murat Kurum, BAYKAR'ı ziyaret etti: Türkiye'nin geleceğine olan inancım arttı

Murat Kurum, BAYKAR'ı ziyaret etti: Türkiye'nin geleceğine olan inancım arttı