• $32,3871
  • 35,11
  • 2326.51
  • 9121.71
14 Şubat 2015 Cumartesi 12:35 | Son Güncelleme:

Gurme cazkolik: Serdar Barçın

Gurme cazkolik: Serdar Barçın

Sahnede her zaman solistin ilgi görmesine alışkınızdır ama söz konusu Serdar Barçın olunca, onun biraz daha fazla ön plana çıktığını görmek mümkün. Genç yaşında yakaladığı başarı, çok yönlülük ve azimle müzikte çok daha iyisini yapabilmek için uğraşırken, kendisine müziğin günümüzdeki yerini, oluşumunu, gelişimini sorduk.

MELTEM ÖZBEY / meltem.ozbey@aksam.com.tr

1977'de İzmir'de doğan Serdar Barçın, daha öğrencilik yıllarında Sertab Erener'le çalmaya başlamış ve okulunun son yılında bir üst sınıfa atlayarak, Hacettepe Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Flüt Bölümü'nden mezun olmuştur. Çeşitli klüplerde çalan Barçın, İstanbul’a gelerek Soul&Stuff adlı soul r&b cover grubunda çalmaya başladı. İlk kez Yeni Türkü'yle bir konsere çıkan, ancak kazandığı sınavla birlikte Eskişehir Senfoni Orkestrası'na dahil olan Barçın, bu memuriyet düzeninin ona göre olmadığını düşünerek İstanbul'a tamamen yerleşir ve 2001 yılında fiilen Yeni Türkü'yle çalmaya başlar. O gün bugündür, grubun değişmez üyesi olan Barçın, grupta flüt, EWI, soprano ve alto saksafon çalmaktadır. 

Sertab Erener, Işın Karaca, Ajda Pekkan, Zuhal Olcay, Sezen Aksu gibi isimlerle çalışmış, 2010 yılında ise kendi Jazz albümü olan Barbun'u yapmıştır. Halen Sertab Erener ve Şebnem Ferah'la da enstrümantist olarak sahne alan Barçın, aynı zamanda Robert College'de eğitmendir. 

FOTOĞRAFLAR İÇİN TIKLAYINIZ: 

Türkiye'deki müzik eğitim sistemi hakkında ne düşünüyorsunuz?

Armoni, solfej, şan ve enstrüman tekniklerini iyi öğreten okullarımız, konservatuarlarımız vardı, fakat son 10 yılda çok değerli hocalarımızı kaybettik, sonraki jenerasyonda da daha çok hocalık yerine performans artistleri yerini aldı, bu yüzden bir eksiklik yaşanıyor devlet okullarında. Diğer olumsuz yönler ise, orta, lise ve üniversiteyi ayni branş hocası ile okumak, ayni binada ve şehirde eğitim almak, ki 10 yıldan söz ediyoruz, bence dezavantaj. Farklı hocaların tekniklerini farklı, atmosferlerde öğrenmek çok önemli veya okullar bir sure sonra yurt dışında zorunlu eğitim planı sağlamak zorunda, aksi takdirde vizyonal olarak, öğrenci eksikler ile mezun oluyor. Özel okullardan Bilkent Sahne Sanatları Akademisi bu eğitimleri mümkün olduğunca vermeye çalışıyor. 4 yıllık müzik akademilerinin ise çok eksiği olduğunu düşünüyorum. Köklü müzik eğitiminin yolu, erken yaşta konservatuarlardan geçiyor. 

Günümüzde alaylı müzisyenlerin sayısı dikkat çekmekte. Eğitimli müzisyen olmak ne gibi artılar katar?

Göreceli bir soru… Hiç eğitim almadan, çok iyi yerlere gelmiş çok fazla müzisyen var tabii ki. Ama eminim eğitimli olmamalarının eksikliği hep karşılarına  çıkıyor ve bunu kapatmak için değişik çabalar harcanıyordur. Küçük yaşta gazete okur gibi nota bilmek, armoni ve teori öğrenmek, elbette ki yaklaşımınızı akademik yönde etkiliyor. Hiç eğitim almamış bir adam, senfoni orkestrasına veya konservatuarda hoca olarak, hiçbir kuruma giremiyor. Ama girmeye çalışmıyor da olabilir. (Gülüyor)

Dünyada müzik anlamında en iyi eğitim veren ülke neresidir?

Klasik Batı Müziği ve Çağdaş Müzik Okulları: Almanya, Fransa, Rusya, Avusturya, Hollanda gibi ülkelerde çok iyi seviyelerde. Çağdaş müzik, film scoring, jazz: Amerika, Kanada ve Avustralya' da çok iyi durumda, şan ve pperada ise, İtalya, Viyana, Almanya'da çok ileri eğitim verilmekte. Romanya ve Çekoslovakya'da da çok iyi okullar olduğunu duydum. 

Türkiye'de pek çok sanatçıyla çalıştınız, ancak çoğu sanatçı yurt dışına açılamıyor. Sizce bunun sebebi nedir?

Bence yeteri kadar donanıma sahip değiller. İlk olarak dil sorunları var. Yabancı dili konuşamıyorlar demiyorum, şarkı söylerkenki İngilizce'de olan artikülasyonu uyduramadıklarını görebiliyoruz. Indieli bir şarkıcı çok güzel İngilizce şarkı söyleyebiliyor ama! Belki de kulağı daha çok geliştirmek ve bu işe kafayı takmak lazım. Bizim şarkıcılar müzikteki armoni, solfej ve teoriden bihaber. Kolay yoldan zirve meselesi yani... Çok çalışmak, çok dinlemek ve canlı konser izlemek lazım. Bir de tembellik var tabii, şöhret sonrası "ben oldum" diyen yüzlerce şarkıcı var, bunlar da artık her şeyi hallettiğini düşünerek çalışıp kendini geliştirmiyor. (İstisna birkaç isim dışında)

Barbun isimli bir albümünüz var. İsmi neden Barbun ve bir sonraki projeniz ne olacak?

Balık kutsal bir canlı öncelikle. Sadece soframızı şenlendirdiği için değil, denizdeki hali, renkleri, zekası muhteşem bir hayvan. Lezzetinin dışında, denizde yüzerken görmüşseniz gökkuşağı gibi renkleri ile denizi ışıtır, mükemmel bir görüntüye tanık olursunuz. Yeni iki üç projeyi birden kayıt edeceğim, ama isim belli değil henüz.

Kendi müziğiniz dışında neler dinlemekten hoşlanıyorsunuz?

Bu çok uzun bir cevap olmalı tabii. Ben bir odyofil olduğum için öncelikle mp3 hayatımda yok! Plak ve orijinal kayıtlar dinliyorum her zaman. Bu söylediğim, mikro detaylar için çok çok önemli. Sıkıştırılmış bir müzik, press edilmiş duygulardır bir yandan! Orada çok şeyi kaçırır ve duyamazsınız. Müzik tarz veya stillerine gelince, benim için müzik tektir! İyi müzik... Burada çölün ortasında kayıt edilmiş Tinariwen Tassili albümünden, Dave Binney'in Balance albümü, Aydın Esen'in ultra modern Timescape albümünden, Hector Berlioz'un Fantastic Symphony'sine kadar benim için aynıdır, çünkü iyidir.
Yazılacak çok şey var, müziği arşivleyip elimle tutmayı seviyorum ben. Bir projede prodüktör, düzenlemeci (aranjör) kim, hangi ülkede ve stüdyoda kayıt edildi, hangi müzisyenler çaldı, mix, edit ve masteringi kim yaptı v.s. bu gibi detayları bilmeden müziği yaşayabilmem mümkün değil. Dinlemeye de emek harcamak şart yani. Olmaz öyle 500 gb hazır müzik, tek tuşla 2 ay hiç durmadan çalsın. İyi melodi her şeydir, ritm ve armoni diye sıralanır iyi müzik.

Size bir fırsat verilse, kendi hayatınızı da etkileyecek bir devrim ne olurdu?

Birebir kendim için bir şey istemem ama bu ülkede bu kadar çok futbolun konuşulup, adına yüzlerce televizyon programının yapılması beni çok rahatsız ediyor. Biten bir maçın ardından bir sonraki maça kadar yorumlar, televizyon münazaraları, gazeteler, dergiler, pes artık! O yüzden diyorum ki, futbola ayrılan bütçenin ve zamanın %1'ini sanat için kullansanız, bakın neler oluyor!

Bazı dönem yazarlarının, müzisyenlerinin hayatına giren kadınlar ve eserlerine yansıttıkları, onları günümüze kadar taşımıştır. Aşk ve kadın sizin hayatınızda ne ifade ediyor? Müziğinizi etkiliyor mu?

Bu işler ile uğraşanların hassas duyguları olduğu bilinir. Kadınsız ve aşksız asla olmaz. Ama körü körüne aşk da bizim meslekte çok zarar getirebilir, gözünüz boyandığında süper bir üretim süreci olabilir, sonrasında olan hüsran ise belki sizin mesleğinizde bir daha asla o döneme yakın hiçbir şey üretemeyeceğiniz anlamına gelebilir. Yani burada önemli olan istikrardır. Müzik üretim sürecinde biraz kadın, biraz doğa ve deniz sevdası, güzel içkiler, sesli ve sessiz yaşantı daha aklı başında işler yaptırır size diye düşünüyorum. Bu arada müziklerimi yalnızken yazmak daha iyi oluyor.

 

Dış ticaret açığı yüzde 44,2 azaldı
Dış ticaret açığı yüzde 44,2 azaldı

Dış ticaret açığı yüzde 44,2 azaldı

Emeklilere indirimli bilet müjdesi!
Emeklilere indirimli bilet müjdesi!

Emeklilere indirimli bilet müjdesi!

Tam 1,5 milyar... Dış kaynak akışı bu yıl da hız kesmedi
Tam 1,5 milyar... Dış kaynak akışı bu yıl da hız kesmedi

Tam 1,5 milyar... Dış kaynak akışı bu yıl da hız kesmedi