• $32,3837
  • 34,9835
  • 2325.7
  • 9079.97
14 Mart 2014 Cuma 03:19 | Son Güncelleme:

Kadınların penceresinden Çin

Kadınların penceresinden Çin

YASEMİN OLUR
yaseminolur@yahoo.com

Modern Türk edebiyatı yüzünü Avrupa’ya dönmüştür. Bizim ilk modernlerimiz oradan beslenirler ve bizim edebiyat okuyucumuzda da bundan ötürü “Avrupa edebiyatı iyidir, başka da edebiyat yoktur” gibi bir algı oluşmuştur. Hâlbuki dünya sadece Jüpiter’e kıyasla küçük. “Hey dostum!” dünya sadece Batı’dan ibaret değil; biz ufak “İnsancıklar” için burası kocaman bir yer ve hepsini tanımaya ömrümüzün yetmeyeceği farklı kültürlerle dolu. 
Ne mutlu ki günümüzde artık yüzünü tüm dünyaya çeviren meraklı bir insan var. Edebiyata dönecek olursak, ciddi bir “dünya edebiyatı okuyucusu” mevcut. Puebla’da Orhan Pamuk okunurken, İstanbul Avcılar’da Juan Rulfo okunuyor. Dünyanın farklı yerlerinde yazılanlara karşı büyük merak içindeyiz, okuyucular çıldırmış durumda. Özellikle büyük kültürlere sahip Çin, Japon edebiyatları uzun zamandır sadece Avrupa’dan beslenen bizler tarafından büyük ilgi görüyor. Altın Kitaplar da bu meraka kulak vermiş olacak ki Çin’in önemli çağdaş yazarı Tie Ning’in Yıkanan Kadınlar’ını dilimize kazandırdı.
Nobelli yazar Kenzaburo Oe’nin “Son on yılda çıkanlar arasından on edebi eser seçmem istenseydi, kesinlikle Yıkanan Kadınlar’ı aralarında sayardım” dediği eser, modernizm sancıları çeken Çinli kadınların hikâyesini anlatıyor.
Çin medeniyeti, bilindiği gibi dünyada süreklilik gösteren en eski medeniyetlerdendir. Uzun zaman hanedanların yönetiminde kalır ve1912’de milliyetçilerin yönetimi ele geçirmesiyle hanedanlar devri son bulur. 1949’da milliyetçileri yenmeyi başaran Komünist Çinliler, Mao liderliğinde ülke yönetimini ele geçirir. Mao, sosyalist bir devlet kurmak için çalışır. Zamanla eleştirilere kapalı ve birleştirmeyi öngören düzenlemeleri büyük başarısızlığa uğrayan Mao, politik açıdan zor durumda kalır ve bu başarısızlığı 1960’larda partinin ikiye ayrılmasına neden olur. Zamanla onun devrimleri yerini küreselleşmeye bırakır.
Antik zamanların Çin’i dünyanın düzenine uyup “modernizm” çarkına girer. Yıkanan Kadınlar’ın kahramanı Çiao da Mao’nun devrimlerinin gölgesinde büyümüş bir kadındır. 
Sevgilisi Çen Zai ile evlenme arifesinde olduğu bir gece, hayatını gözden geçirir. Eski aşk mektuplarını ortaya döker. Feng Ying adlı eski sevgilisinden gelen mektuplardır bunlar. Onları okudukça geçmişini aralar. Çocukluğunun geçtiği Pekin ve Fuan’daki anıları canlanır.
Başkan Mao’nun, Tiananmen Kulesi’nde durup aşağı bakarken “Gelecekte buradan bakılınca her yerde bir baca görülmeli” dediği gelir aklına. Anne ve babası da bu ideal doğrultusunda yüksek eğitimli insanlar olmalarına rağmen çalışma kamplarına gönderilirler. Çiao ve kız kardeşi Fen evde tek başlarına kalırlar ama bu durum devletin önemsediği bir şey değildir. Çiao’nun annesi Vu, zorlu çalışma şartlarından kendine bir hastalık bahane ederek kurtulur ve evine döner. Evine dönmesi de çocuklar açısından pek bir şey değiştirmez. İlgisiz bir annedir ama onun tarafından olaya bakıldığında da kadınlığını asla yaşayamayan mutsuz bir yüz görürüz. Kocasıyla bile doğru düzgün bir ilişkisi yoktur. Böyle bir ilişkinin kurulmasına devlet de izin vermez. İşçi sınıfının liderliği ve idaresi altına girmişlerdir ve kendilerinden istenen ilk şey ayrılmaları olmuştur. Kampta çiftleri ayırırlar. Buna gerekçe olarak da işçi sınıfına bağlılığı güçlendirmek gösterilir. Bu devrimden çocuklar da nasiplenir ve okullarda okudukları sırada hava baskınlarına karşı sığınak kazmaya götürülürler. Bu durumu herkes benimsemiştir. Sosyalist Çin’de kadın, erkek, çocuk herkes işçidir. Yaşlılar bile evde Mao’nun sözlerinin yer aldığı kitabın cilt işini yaparak devrime katkı sağlarlar. Bütün bunların yanı sıra, insanlar yaşamak ister. Çiao’nun babası Yişun yetenekli bir tasarımcıyken tuğla taşıyarak gençliğini harcar; Vu, kadınlığını yaşayamaz. Makyaj, perma, süslü giysiler yasaktır. Bunlar burjuva işi sayılıp kınanır ama kamptan dönen Vu tüm bu baskıcı ortama rağmen kocasını aldatır ve gizli bir ilişki yaşamaya başlar. Bu durum kızları ve kocasıyla ilişkisini daha da çözülemez bir hale getirir. Çiao’nun kız kardeşi Fen, Çin’den kurtulmak için Amerika’ya yerleşir; ardından Çin’in değişmesi üzerine çılgına döner. Çin’i terk edip yalnızlaşmasına lanet eder. Çin’de de dünyada olan her şey vardır artık. Çin eski Çin değildir. 
Yıkanan Kadınlar’da Tie Ning, Çin’in bu değişimini kadınlarının penceresinden anlatıyor. Ele aldığı kültür ve coğrafyayla yeni bir dünya kurarken heveslerimizin, arzularımızın, acılarımızın ortak olduğunu dile getiriyor. Hepimizin sadece “insan” olduğunu gösteriyor. Farklı devrimleri geçirsek, farklı savaşları görsek de canlarımız aynı acıyor ve mutluluğumuz da yine aynı şeylerden oluyor. İşte bunu görmek ve Çin’i biraz daha yakından tanıyabilmek için Yıkanan Kadınlar, üzerinde durularak okunulması gereken eserlerden biri.

Murat Kurum, BAYKAR'ı ziyaret etti: Türkiye'nin geleceğine olan inancım arttı
Murat Kurum, BAYKAR'ı ziyaret etti: Türkiye'nin geleceğine olan inancım arttı

Murat Kurum, BAYKAR'ı ziyaret etti: Türkiye'nin geleceğine olan inancım arttı

Diyarbakırlı Saliha Gündüz'ün Başkan Erdoğan sevgisi: O anları 24 TV'ye anlattı
Diyarbakırlı Saliha Gündüz'ün Başkan Erdoğan sevgisi: O anları 24 TV'ye anlattı

Diyarbakırlı Saliha Gündüz'ün Başkan Erdoğan sevgisi: O anları 24 TV'ye anlattı

Belçika'dan terör provokasyonlarına ilişkin açıklama: PKK Avrupa'da tanınmış bir terör örgütüdür
Belçika'dan terör provokasyonlarına ilişkin açıklama: PKK Avrupa'da tanınmış bir terör örgütüdür

Belçika'dan terör provokasyonlarına ilişkin açıklama: PKK Avrupa'da tanınmış bir terör örgütüdür