• $32,3302
  • 35,0909
  • 2296.43
  • 8988.37
11 Temmuz 2014 Cuma 00:36 | Son Güncelleme:

Hepimiz biliyoruz o katili...

Hepimiz biliyoruz o katili...

Yusuf Çopur
copuryusuf@gmail.com

Öyle eserler var ki okuyunca toplumsal hafızaya yolculuk edersiniz. Toplumsal belleğin zindanlarına. Ne acılar, ne zulümler, ne gerçekler hapsedilmiştir, tek tek girersiniz hücrelerine. Utanarak. Utanırsınız çünkü gerçeğin unut(turul)makla yok olmadığına şahitlik eder onunla yüz yüze gelirsiniz. Ve acılarla, zulümlerle, işkencelerle… Derviş Şentekin’in Beş Parasızdım ve Katilimi Arıyordum romanı tam da böyle bir kitap. İlk romanı Beş Parasızdım ve Kadın Çok Güzeldi’yle toplumsal hafızanın zindanlarına yolculuğa başlayan yazar ikinci romanında da toplumsal belleğin hücrelerinde gezinmeye devam ediyor. Şentekin’le son kitabını konuştuk.

İsimsiz bir kahramanla yazılan bir polisiye. Bu tercihinizin nedeni nedir?
Kahramanın bir isminin olup olmamasını uzun süre düşündüm ilk kitap Beş Parasızdım ve Kadın Çok Güzeldi’yi yazarken. Polisiyelerdeki o klasik klişeyi oldum olası sevmedim: Muhtemelen komiser olan kahraman tüm muammayı çözer. Üstelik bu adamlar yarı süper kahramanlardır. Benim isimsiz kahramanımın ise bir tek silahı var; aklı. Türkiye’nin son otuz yılına bakınca “akıl”ın hiçbir öneminin olmadığını görürüz. 

Her iki romanınızda da akıl ile silahın karşı karşıya geldiğini ve bu karşılaşmanın öne çıktığını görüyoruz.
Evet, iki romanda da derdim kahramanın öne çıkması değildi; Türkiye’nin son otuz yılındaki “akıl”sızlığa ve bu dönemde bize okutulmaya çalışılan “yalan romanlar”a itirazdı. İsimsiz bir kahramanın başrolünde olduğu bir Türk polisiyesi hatırlamıyorum. Fakat işin bu yanını Erol Üyepazarcı’ya bırakmakta fayda var derim…

Akıl ve silah arasında ilginç bir bağlantı kurulmuş. Aklı silah olarak kullanmayanlar silahı akıl olarak mı kullanıyor?
Türkiye’de 70’li yılların ortasından itibaren aklın yerini silahlar aldı. Bugün çok daha sıcak bir şekilde yaşadığımız Yeni Dünya Düzeni’nin başlangıcı “Sağcılarla solcular birbirini öldürüyordu” günleridir. Sonradan öğrendik ki durum hiç de darbeci paşaların söylediği gibi değilmiş. Gladyo’nun Türkiye’deki işbirlikçileriyle kurduğu kanlı bir tuzak, dönemmiş. “Aklı silah olarak kullanmayanlar silahı akıl olarak kullanıyorlar” sözün durumu tam olarak anlatıyor. Bizim gibi üçüncü dünya ülkelerinde muktedirler akılla baş edemeyince işi silahla çözerler. Bizden çok ilerideler deyip durduğumuz Avrupa akıl aydınlanmasını iki yüz yıl önce yaşadı. Bizde durum ne? Hâlâ silahla çözmeye çabalıyoruz, aklı ara ki bulasın…

İkinci romanınız“Beş Parasızdım ve Katilimi Arıyordum”da kendi yaşanmışlıklarınızdan toplumsal yaşanmışlıklara bir genişleme bir ilintileme var desek, yanlış mı söylemiş oluruz?
Tam da bu. Her iki romanda da hem benim, hem de bu ülkenin otuz yıllık döneminde bende biriken tortuları. Beş Parasızdım ve Katilimi Arıyordum’da Oğuz Sipahi “1 Mayıs 1977 bu ülke için milattır” der. O gün, az önce sözünü ettiğim Gladyo’yla el ele veren derin devletin dişlerini fütursuzca gösterdiği gündür. Sonrasında Kahramanmaraş, Çorum katliamları ve peşi sıra gelen aydın katliamları. Bir korku imparatorluğu kurulmuştu. 12 Eylül faşist darbesi, bu korku imparatorluğunun başladığı yerdi. Karşı çıkanlar işkence tezgâhlarından geçirildi. 90’lara geldiğimizdeyse derin devlet, devlet olmuştu. Bir başka korku imparatorluğu kurulmuştu. Yer bu kez Güneydoğu’ydu. O dönemde öldürülen, “kaybolan” insanların sayısı bugün bile bilinemiyor… Benim de otobiyografime tüm bu dönemler dahildir. Her iki romanda da kayıtsız kalamadım, bundan sonrakilerde de kalmayacağım…

Özellikle Ahmet Ümit’te gördüğümüz ve bence sevdiğimiz polisiyede “vicdan”, “toplumsal yüzleşme” iki romanınızda da kendini hissettiriyor. Yakın tarihimizin kara deliklerine kıvılcımlar gönderiyor romanlarınız. Ne çok karanlığımız varmış öyle?
Tüm bunların tek nedeni hukuksuzluğumuz. Yıl 2014. Hangi anayasayla yönetiliyoruz? 12 Eylül faşist darbesini yapanların yazdığı anayasayla. 12 Eylül darbesinin neden yapıldığını bugün bilmeyen yok. O günlerin yönetim anlayışıyla 2000’lere kadar geldik. 70’lerden günümüze muktedirler bizi koyun gibi gördü. Astığı astık, kestiği kestikti. “Ben devletim” diyen çeteler arkalarında kapkara günler bıraktılar. Gözlerini kırpmadan insan öldürdüler. Cumartesi Anneleri yıllardır devlet tarafından kaybedilmiş çocuklarını bekliyor. Ey devlet, benim çocuğumu nerede öldürdün bari onu söyle, diyor bu anneler… Karanlıklarda öldürülmüş o delikanlıların bir mezarını bile o annelere çok görüyorlar. Ama o karanlıklar dağılacak. Pırıl pırıl bir ülke olacak burası…

Tek bir olay veya isimsiz bir kahraman ama acıyla yoğrulmuş bir toplumun kabuk bağlayan yaraları. Yeni romanınız sosyal duyarlılığı yüksek bir kitap. Arayan isimsiz olsa da aranan belli sanırım?
Herkesin şahit olduğu bir cinayetten söz ediyorum romanlarımda. Tüm ülke gördü o cinayeti, cinayetleri. Uğur Mumcu’dan Hrant Dink’e kadar katledilen aydınlar… Onları kimin katlettiğini hepimiz biliyoruz. Katil ortada yani. Tek yapmamız gereken o katili ensesinden tutup adalete teslim etmek.

Bu kadar “sakin” bir polisiye romanına gelen okur tepkilerini merak ediyorum doğrusu?
Açıkçası Beş Parasızdım ve Kadın Çok Güzeldi benim beklediğimden de büyük bir ilgi gördü. Ondan üç yıl sonra yazdığım Beş Parasızdım ve Katilimi Arıyordum’da ilgi daha da arttı. Her iki kitap da sevildi. Başka da ne isterim ki…

Deprem uzmanlarından korkutan İstanbul uyarısı! Riskli ilçeleri açıkladılar
Deprem uzmanlarından korkutan İstanbul uyarısı! Riskli ilçeleri açıkladılar

Deprem uzmanlarından korkutan İstanbul uyarısı! Riskli ilçeleri açıkladılar

Çin, 'Türkiye rekor kırdı' diyerek duyurdu! 'NATO ülkelerinden Ortadoğu'ya kadar...'
Çin, 'Türkiye rekor kırdı' diyerek duyurdu! 'NATO ülkelerinden Ortadoğu'ya kadar...'

Çin, 'Türkiye rekor kırdı' diyerek duyurdu! 'NATO ülkelerinden Ortadoğu'ya kadar...'

Türkiye'den Gazze'ye yardım eli: Bugün yola çıkacak
Türkiye'den Gazze'ye yardım eli: Bugün yola çıkacak

Türkiye'den Gazze'ye yardım eli: Bugün yola çıkacak