• $32,3449
  • 35,029
  • 2322.47
  • 9079.97
8 Ağustos 2014 Cuma 02:04 | Son Güncelleme:

90’lı yılların alegorisi

90’lı yılların alegorisi

Rüyası Bölünenler
Yavuz Ekinci
Doğan Kitap, 2014
142 sayfa

FERAH KURT
kitap.eki@aksam.com.tr

Literatürde konu, kurgu, hayal, hakikat, anlam, işlev gibi polemiklerle edebiyatın niteliğini sorgulayan kütüphaneler dolusu kuram ve yaklaşım vardır. Bu kuram ve yaklaşımların niceliği bile edebi metnin çoğul okumalara imkân tanıyan çok katmanlı yapısını ispat edecek mahiyettedir. İster psikolojinin karanlık dehlizlerine, ister tarihin puslu labirentlerine, ister sosyolojinin karnaval geçidine, metne hangi çerçeveden bakarsanız bakın yepyeni bir bağlama mihman olursunuz. Yavuz Ekinci’nin Rüyası Bölünenler adlı romanı da böyle işte. Yazarın kurgusal alanı “gündelik” olanın ötesine taşımayan yalınlığına, semantik çekirdeği koruyan hassasiyetine, toplumsal acıyı sanat nesnesi hâline getirmeyen itinalı anlatımına rağmen Rüyası Bölünenler çok çeşitli okuma biçimlerine açık bir roman. Yazarın spekülatif gücü, gerçeklik dünyasını başkalaştıran yaratıcı dehası bir yana, romanda kullanılan söz varlığı bile tanığı olunan bir çağın, hani o meşum, meşhur yılların yani 1990’ların birer alegorisi olarak zihnimize doğuveriyor: “Camlarına filtre çekilmiş Renault araba önümden geçince nefesim kesildi” Birkaç kez daha tekrar edilse leitmotiv olmaya hak kazanacak bu ifadeyi 90 kuşağından duymayanımız kalmış mıdır acaba?

İsmail’in iz bırakan macerasına geçmeden önce anlatı Tevrat’tan bir kıssa ile başlıyor; Yusuf kıssası. İlk bakışta kıskançlık temini çağrıştıran bu alıntı, biraz ilerledikten sonra yerini tamamlayıcı bir unsura bırakıyor. Yusuf-rüya arasındaki tenasüp sadece bir söz sanatından ibaret kalmıyor, bizi Yusuf’un baba için ifade ettiği anlama, kalbî bağlılığa ve İsmail’in içine gireceği yeni bir maceraya da hazırlıyor.
Kardeşi Yusuf’un dağa çıkmasından sorumlu tutulan ve bu yüzden babasının cennetinden kovulan İsmail’in Almanya’daki soğuk kış gecelerinin, yalnızlığının, iç salgılarının tek teselligâhı hatıralarla yüklü çocukluğudur. On sekiz yıl bir ay on bir gün önce kaçtığı memleketi, memleketinin sokakları, oradaki anıları tıpkı bir yaşam ünitesi gibi İsmail’i hayata bağlamaktadır: “O geceden sonra her sabah ilk işim Google Earth’ten evimize ve mahallemize ve şehre bakmak oldu. Daraldığım, bunaldığım zamanlarda telefonu cebimden çıkarıp Google Earth’ten evimize ve sokağımıza, mahallemize bakarak ferahlıyordum.” 
Roman kahramanlarının çetin hikâyesi bazen metni tıkayabiliyor. Bunun farkında olan yazar bunalan, havasız kalan bağlama hemen bir menfez açıyor. Ustalık gerektiren bir zaman tasarımıyla şimdi ile geçmişe sık sık yer değiştirtiyor, çocuklukla orta yaşı birbirine ulayan zamanlararası geçişlerle kahramana nefes aldırıyor. Böylece kahramanla özdeşlik kuran okur da birazcık olsun rahatlıyor. 
İsmail’in geçmişle arasındaki vasıl hatlardan biri de yerel gazetelerdir. Daha evvel “Kim bu gazeteleri okur!” diyerek küçümsediği yerel gazetelerin arşivleri -işkenceden salıverildiği ve arkadaşı Sabri’nin vurulduğu iki sayı hariç- İsmail’in uğrak yerlerinden biri olur. Kahramanın merkezinden çevreye, geniş bir anlatı sahrasında yol alan yazar, 3 Kasım 1994 Perşembe tarihli ve 2581 sayılı Batman Çağdaş gazetesi örneğinde 90’lı yılların rutini hâline gelen faili meçhul cinayetlerin yarattığı toplumsal travmayı bir kez daha manşete çekiyor... 

Berlin’den Batman’a

Gece yarısı üst üste çalan bir telefon, doğum günü kısmından kırk bir yaşına bastığını öğrendiğimiz İsmail’in Almanya’daki ölgün yaşamına dirimsellik katar. Telefondaki ses kendisini çorak bir yalnızlığa, baş edilmez bir suçluluk duygusuna mahkûm eden babasının ölüm döşeğinde olduğunu haber verir. Bu haber İsmail için yeni bir başlangıç noktası olur. Romanın durgun, kasvetli, umutsuz haletiruhiyesi bir anda canlanıverir. İsmail senelerdir bu ânı bekliyormuş gibi hiç vakit kaybetmeden kendisini neyin beklediğinden habersiz, Berlin’den Batman’a yola koyulur...
İsmail nihayet kaderin hayatına zar attığı şehre geri dönmüştür. Kendisini yıllar evvel “Mezarıma bile gelme!” diyerek evlatlıktan kovan babasıyla, hayır aslında sadece babasıyla değil, sevgilisi Zeynep’i bırakan korkaklığı, arkadaşı Sabri’nin ölümünden duyduğu suçluluk duygusu, kardeşi Yusuf’un yarattığı vicdan azabıyla da yüzleşecektir. 
Yazarın daha evvel bir bölümü sinemaya uyarlanan Cennet’in Kayıp Toprakları adlı romanında olduğu gibi bu romanda da asıl hikâyenin başlamasıyla anlatı sinematik bir forma bürünüyor. Kahramanın eve gelişinden itibaren hareketlilik kazanan roman, kişi ve atmosfer betimlemeleri ve diyalojik unsurlarıyla bir senaryo metni gibi gözümüzde canlanıyor. İsmail odadan içeri girer. Babasının hastalıktan bitkin, yatağa bir ceset gibi yığılan cılız gövdesiyle karşılaşır. Onca zaman, belki hastalık… Babasının öfkesi hasta bir insanda eğreti duracak kadar büyüktür: “Kardeşim bir yandan babamı sakinleştirmeye çalışırken bir yandan da beni tutmuş dışarı doğru sürüklüyordu. ‘ Onu zorlama. Odadan çık! Çık dışarı!”
Kavramsal zıtlıklar, insanda bazen şaşılacak etkiler yaratır. Kaçış-dönüş, ihanet-sadakat, yaşam-ölüm, günah-sevap ve daha nicesinden nasibini ziyadesiyle alan İsmail için artık bütün bunlar onu onaracak, yeniden var edecek, en önemlisi de babasına affettirecek devrimci bir enerjiye dönüşür. Bir hamle odaya girip kapıyı babasıyla üzerlerine kilitleme cesaretini de bundan alır. Nihayet odada babasıyla yalnızdır.
“Yusuf’a, Yusuf’a gidiyorum dediğimde babamın azap içindeki yüzü biraz olsun yumuşadı ve nefes alışverişi düzeldi. Yusuf’u bulmalıydım. Babama Yusuf’tan bir haber getirmeliydim.”
Sırtında taşıdığı utanç yüklü kamburu babasının odasında bırakıp Yusuf’a doğru yola çıktığında kuşkusuz kendisine yeni bir yazgı biçtiğinin farkındaydı İsmail. Ama zannettiğinden daha fazlasıyla karşılaşacağını hiç düşünmüş müydü acaba? 

Murat Kurum, BAYKAR'ı ziyaret etti: Türkiye'nin geleceğine olan inancım arttı
Murat Kurum, BAYKAR'ı ziyaret etti: Türkiye'nin geleceğine olan inancım arttı

Murat Kurum, BAYKAR'ı ziyaret etti: Türkiye'nin geleceğine olan inancım arttı

Vatandaş, 'Bize neyin sözünü verebilirsiniz?' diye sordu... İstanbul'a yeni metro müjdesi!
Vatandaş, 'Bize neyin sözünü verebilirsiniz?' diye sordu... İstanbul'a yeni metro müjdesi!

Vatandaş, 'Bize neyin sözünü verebilirsiniz?' diye sordu... İstanbul'a yeni metro müjdesi!

Deprem uzmanlarından korkutan İstanbul uyarısı! Riskli ilçeleri açıkladılar
Deprem uzmanlarından korkutan İstanbul uyarısı! Riskli ilçeleri açıkladılar

Deprem uzmanlarından korkutan İstanbul uyarısı! Riskli ilçeleri açıkladılar