Türkler, Orta Asya'dan başlayıp Anadolu'nun fethi ve devamında, Selçuklu ve Osmanlı İmparatorluğu ile devam eden süreçte her biri birbirinden çok farklı toplumlarla kültürel olarak etkileşime girdi. Bu etkileşim, iletişim ve alışveriş doğal olarak mutfaklara da yansıdı.
Osmanlı mutfağı; Anadolu'nun bereketli toprakları, tarihi zenginlikleri ve yaşayan birçok halk kültürünün etkileri sayesinde dünyanın en büyük füzyon mutfağı haline geldi. İstanbul'u ya da Osmanlı'nın hüküm sürdüğü coğrafyayı ziyaret edenler tanıştıkları mutfak ve onun derinliği karşısında hayranlıklarını gizleyemedi.
Kırım Savaşı sonrası İstanbul'a gönderilen Fransız bir şef olan Alexis Benoist Soyer , mutfağımızı çok beğenerek pilav, bamya, lokum, muhallebi, dolma, köfte, şiş kebap, baklava, kadayıf, şerbet, kahve ve daha birçok yiyecek ve içeceğin Avrupa mutfaklarına alınması gerektiğini söyler.
Bugün de Amerika'dan Çin'e, Rusya'dan Afrika'ya dünyanın birçok bölgesinde Osmanlı mutfağının izlerini görmek mümkün. Osmanlı İmparatorluğu günümüzde fiilen var olmasa da Osmanlı mutfak imparatorluğu dünyanın birçok mutfağında gerek teknikleri, gerek yemekleri, gerekse kültürü ile yaşamaya devam ediyor.
Abdigör Köftesi : Etin sabit bir ritimle saatlerce dövülerek, sinirlerinden ayıklanmış macun gibi bir kıvama getirilmesinden sonra ince kıyılmış soğan ve baharat ile yoğurularak yuvarlak parçalar halinde suya atılıp haşlanması yoluyla yapılır. Püf noktası ise dövülmesidir. Zor olmasının yanı sıra dikkatsiz yapılırsa etin