İstanbul Oyuncak Müzesi koleksiyonunda Sunay Akın'ın 20 yıl boyunca 40'tan fazla ülkede satın aldığı oyuncaklar yer alırken müzenin dekoru sahne tasarımı sanatçısı Ayhan Doğan tarafından yapıldı.
Akın, 23 Nisan'ın Atatürk tarafından dünyadaki çocuklara armağan edilen tek bayram olduğunu belirterek, "Bu anlamlı günde kapılarımızı ziyaretçilerimize açmak istedik. Bana göre oyuncaklar Sunay'ın tarihi anlatmasının bir başka yolu. Çünkü tarihi çok seviyor, tarihi aydınlatmayı, yorumlamayı ve sevdirmeyi çok seviyor. Bu nedenle müzede oyuncakların diliyle tarihi anlattı. Müzenin bence hikayesi bu" dedi.
Akın, 2005'te özel müzelerin sayılarının az olduğunu, onların da büyük şirket ve vakıflar tarafından kurulduğunu anlatarak, şöyle devam etti:
"Bir şairin müze kurma fikri bana bile hayal geldi. Ama tabii ki inandım. Müzenin binası Sunay'ın ailesine ait. O nedenle bu bizim için büyük bir avantajdı. Ailesini de ikna ettikten sonra ki, müze kurma fikrinden sonra bir de çevrenizdekileri ikna etme süreci başlıyor. Müzeyi burada 2005 yılında hayata geçirdik. Müzeyi kurduğunuzda hep şunu düşündük: Bizim çocukluğumuzda müzeler gerçekten çok sıkıcı mekanlardı. Müzeye gitmek okul gezilerinin içine sıkıştırılmış anlardan ibaretti. 40-50 kişilik sınıflar halinde bir odaya girer ve neye baktığımızı anlamadan diğer kapısından çıkardık. Gerçekten çok sıkılırdık. Daha sonra yurt dışındaki diğer müze örneklerini gördüğümüzde müzeciliğin gerçekte böyle olmadığını, mutlaka ziyaretçiyle iletişim halinde olması gerektiğini ve yaşayan mekanlar olması gerektiğini düşündük ve müzeyi kurgularken de hep buna özen gösterdik. Bu nedenle Sunay, sahne tasarım sanatçısı Ayhan Doğan'la çalıştı"
Akın, oyuncakların insan hayatında önemli bir yeri olduğuna dikkati çekerek, "Bizim kültürümüzde ne yazık ki oyuncak çocuğun eline oyalansın diye verilen ve bir süre sonra da bir sürü anıyı içinde taşımasına rağmen atılan, değeri bilinmeyen bir şeydi maalesef. Sunay bu müzeyi kurduktan sonra toplumumuzda bunun algısı değişti ve insanlar bence elindeki eski objelere daha farklı gözle bakmaya başladılar" ifadelerini kullandı.
İnsanların önce hayal kurduğunu, bundan sonra toplumdaki gelişmeleri hayata geçirdiklerini aktaran Akın, şunları kaydetti:
"Mesela savaş odasına çıktığınızda İkinci Dünya Savaşı ile ilgili objelere, oyuncaklara baktığınızda Hitler'in oyuncaklarına rastlarsınız ve Hitler'in oyuncağı İkinci Dünya Savaşı'ndan çok önce üretilmiş. Çocuklar önce Hitler'in oyuncağıyla oynamış, ondan sonra da onun askeri olmuşlar. Ya da uzay odasına girdiğinizde uzaya giden araçları görürsünüz. Bunların hepsi insanlar uzaya gitmeden aslında tasarlanmış. Bunları hayal etmiş insanlar, ondan sonra bununla ilgili gelişmeleri de hayata geçirmişler. O yüzden hayal kurmak çocukların dünyası ve hayal kurma yeteneğini kaybetmemek için çok önemli. Burada biraz da bunu yapmaya çalışıyoruz. Yani insanların çocukluklarına dokunmak istiyoruz. İçindeki çocuğu harekete geçirmek istiyoruz. Sanırım başarıyoruz da. Çünkü insanlar gerçekten gülümseyerek bir elinde çocukları, diğer elinde çocuklukları müzeden ayrılıyorlar"
Akın, müzede 4 binden fazla oyuncağın yer aldığını, bu envanterin sürekli yenilendiğini, Almanya, Japonya ve ABD başta olmak üzere çok sayıda ülkeden 1700'lü yıllardan bugüne kadar her dönemin oyuncağını ziyaretçilerin beğenisine sunduklarını dile getirdi.
Her oyuncağın müzede yer alacak kritere sahip olmadığına dikkati çeken Akın, "Belirli bir yılı doldurması gerekiyor. Belli oyuncak firmaları tarafından tasarlanıp yapılması gerekiyor. Hikayesi olması gerekiyor. Bunun gibi kriterlerimiz var. Çok da zengin bir oyuncak koleksiyonuna sahibiz. Oyuncak müzesi kurduktan sonra çocuklarımızla birlikte Nurnberg Oyuncak Müzesi'ne gittiğimizde çok üzülmüştüm. Çünkü o kadar zengin bir oyuncak koleksiyonu var ki onların. Ama şu anda gerçekten oradaki oyuncak müzesiyle yarışabilecek durumdayız" dedi.
"MÜZELER İNSANLARA, TOPLUMA FAYDALI OLMAK İÇİN, TOPLUMU AYDINLATMAK VE EĞİTMEK İÇİN KURULMUŞ TOPLUMLARDIR"
Mekanın yaşayan bir müze olmasına çok önem verdiklerini belirten Akın, atölye ve eğitim faaliyetleriyle tarihi anlatmak, gelecek kuşaklara aktarmak ve sosyal mirasa sahip çıkmak gibi misyonları yerine getirmeye çalıştıklarını ifade etti.
Akın, pandemi döneminde diğer müzeler gibi büyük sıkıntılar yaşadıklarını kaydederek, "Bu çok zor bir dönem bütün müzeler için. Maalesef arkamızda bir güç hissetmiyoruz. Alınan kararların çok sağlıklı olduğunu açıkçası düşünmüyoruz. Bazı sektörler gerçekten çok yara aldı. Kültür, sanat ve müzecilik de bunlardan biri" değerlendirmesini yaptı.
Akın, kısa çalışma ödeneğinin devam ettirilmesini ve müzelerden vergi alınmamasını talep ederek, "Müzelerin işlevi gerçekten ticari değil. Hiçbir müze para kazanmaz ve para kazanmak için de var olmaz. Özel müzeler de dahil olmak üzere bütün müzeler insanlara, topluma faydalı olmak için, toplumu aydınlatmak ve eğitmek için kurulmuş kurumlardır. Bu kurumlara destek olmak gerekir ki toplum ayakta kalabilsin" değerlendirmesinde bulundu.
Akın, oyuncak müzesiyle ilgili bir hatırasını ise şöyle anlattı:
"Müze ilk kurulmaya başladığında Sunay bir gün eve bir uzay oyuncağıyla geldi. Ben çocukken hep arabalarla oynardım. Kız çocuğu olarak bebeklerle çok ilgi göstermezdim. Arabalar, uzay oyuncakları vesaire, onlarla oynardım ve bizim de bir uzay oyuncağımız vardı o zaman. Böyle yerde sürüldüğü zaman arkasında kıvılcım çıkarırdı. Ben ona bayılırdım. Sunay bunu bilmez tabii. Bir baktım o oyuncakla geldi. İnanamazsınız ben gerçekten o ana döndüm. O an ne hissediyorsam. Hatta burnuma böyle yaşadığım evin kokusu bile geldi. O kadar mutlu oldum ki anlatamam. Yani 'İşte zamanda yolculuk dedikleri herhalde bu olsa gerek' dedim ve ondan sonra bütün ziyaretçilerimizde de ben onu görüyorum. İnsanlar neden burayı seviyorlar? Çünkü gerçekten kendi çocukluklarına dönüyorlar. Ben kendime ait bu anıyı gerçekten çok özel buluyorum. Bunu herkesin hissettiğini düşünüyorum"