İnkaya Mahallesi'nde farklı alanlarda yapılan yüzey araştırmasında Bizans İmparatoru 1. Anastasius dönemine ait sikke bulunmasının ardından bölgede Diyarbakır Müze Müdürlüğünce 2021'de başlatılan kazılar, 15'i uzman, 35 kişilik bir ekiple sürüyor.
Mezarların etrafında kireç taşından sanduka yapılmış
Diyarbakır Müze Müdür Vekili Müjdat Gizligöl, AA muhabirine, 2018'de Devlet Su İşlerinin destekleri, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğünün izni doğrultusunda kırsal İnkaya Mahallesi'nde çalışmalara başladıklarını söyledi.
Geçen yıl eski taş ocağı olarak değerlendirdikleri alanda çalışmalara başladıklarına işaret eden Gizligöl, şunları kaydetti:
"Burada yaptığımız kazı çalışmalarında şu ana kadar 50 mezar bulduk. Bugün de 4 mezara ulaştık. Şu anda kaldırma işlemleri devam ediyor. Yani toplamda 54 mezarın olduğunu biliyoruz. Bu bakımdan bizim için çok ilginç bir sonuç. Muhtemelen burası taş ocağı olarak kullanıldıktan sonra bir nekropol (toplu mezarların bulunduğu yer) alana dönüştürüldü ve sadece çocuklar buraya gömüldü."
Bazı mezarlara birden fazla çocuğun gömüldüğünü tespit ettiklerini dile getiren Gizligöl, "Mezarların etrafında kireç taşından sanduka oluşturulmuş ve kireç taşıyla üzeri kapatılmış. Mezarlar, doğu-batı doğrultusunda, gelişigüzel bir gömülme yok." ifadelerini kullandı.
"Ölüm sebepleri hakkında ayrıntılı çalışma yürütülecek"
Toplanan kemikleri kazı evine götürdüklerini belirten Gizligöl, "Kemiklerin yaş, cinsiyet ve ölüm sebepleri hakkında ayrıntılı bir çalışma yürütülecek. Tamamının çocuk bireylere ait olduğu mezarlık bir alan, çok karşılaşılan bir durum değil." dedi.
Gaziantep Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde araştırma görevlisi ve antropolog Dr. Nazlı Akbaş da daha önce alanda yapılan kazılarda kilise kalıntısı bulunduğunu hatırlatarak, kilisenin erken Bizans Dönemi'ne ve yaklaşık 1500 yıl öncesine tarihlendirildiğini düşündüklerini ifade etti.
Mezarlar 0-6 yaş arası bebek ve çocuklara ait
Akbaş, kilisede mezarlar tespit edilmesine ilişkin şunları söyledi:
"Erken Bizans'ta 'aziz' ve 'şehit' kültürü olduğu için kiliselerde yerleşim içi gömüler söz konusu olabiliyor. Taş ocağı ismini verdiğimiz bu alanda 0 ile 6 yaş aralığında sadece bebek ve çocuklara ait mezarlar bulundu."
"Henüz Hristiyan olmayan bebek ve çocuklar"
Ön incelemelerde bazı hastalıklar tespit ettiklerini dile getiren Akbaş, şunları kaydetti:
"Bu dönem ve bu coğrafya için anemi oldukça yaygın bir hastalıktı. Fakat hepsinde gözlemlediğimiz bir salgın hastalık belirtisi yok. Bebeklerin söz konusu alana gömülmesinin Hristiyanlığın erken Bizans dönemindeki vaftiz kültürüyle ilişkili olduğunu düşünüyoruz. Erken Hristiyanlık döneminde vaftiz edilenler genelde yetişkinler oluyordu. 10'uncu yüzyıldan sonra çocukların vaftiz edilmesi gerektiği yasallaştı. Bunların erken Hristiyanlık dönemine ait olduklarını düşünüyoruz. Bu nedenle vaftiz edilmemiş yani henüz Hristiyan olmayan bebek ve çocuklar. Vaftiz edilmediği için de kilise içine değil de kilise dışına gömülme ihtimali üzerinde duruyoruz."
Çocukların gömüldüğü mezar örneğinin Afyonkarahisar'daki Amorium kazılarında da bulunduğunu ifade eden Akbaş, orada 10'uncu ve 11'inci yüzyıla tarihlendirilen mezarlığın belli bir alanında sadece bebek ve çocukların gömülü olduğunun ortaya çıktığını, mezarlığın yakınında da bir vaftizhane tespit edildiğini ancak Kulp'taki kazıda vaftizhaneye rastlanmadığını söyledi.