* Bazen Acun falanca yarışmacıya ayrıcalık yapıyor gibi yazılar okuyorum. Eleştiriye de açığım. Şöyle bir şey var. Kimin neye ihtiyacı varsa ben oradayım. Bu fiziksel de olabilir, mental de... Nisa durumunu toparlayamayıp, yansıtan bir
yarışmacı olduğu için, ekrana taşan bir kısmı var. Bu sene bir çok yarışmacı ile konuşup, onlara hep destek verdim. Çünkü benim görevim yarışmacıyı oyunda tutmak...
* 'Onu elemiyorsun, bunu elemiyorsun...' Elememeye çalışıyoruz zaten. Bizim eleme sebeplerimiz belli. Biz çok nadir
yarışmacı eledik. Semih'in senesinde oldu mesela... Biz o hareketi kaldırmayız!
* Her şeyi yayınlamıyoruz. Türkiye'de yayının beli kuralları var. 'Niye yayınlamıyorsunuz?' Yayınlayamam zaten! 500 bin liradan başlıyor cezalar, 1 milyon diye gidiyor... Yayınlıyorsun, 1 milyon ödüyorsun. Bir yayın, 1 milyon! Bu cezaların
da bir mantığı ve matematiği var. Genç kardeşlerimiz bizi seyrediyor. Orada bazı davranış şekillerini yayınlayamayız.
* Baktığın zaman yarışmacı kaybetmemeye çalıştık hep. Elimden geldiğince yarışmacılara destek olmaya çalıştım. Bunu her zaman da yaparım. Sema çocuğunu görmek istedi. Ertesi gün çocuğunu bağladık. Ben Sema'yı orada kaybetmek istemem. Elimden geleni yaparım. Defalarca bu tip destekte bulundum.
* Nisa kısmı şu: Genç bir kardeşimiz 1, İkincisi Türkiye'de büyümemiş. Onun verdiği bir kültür farkı var. Herkes aynı olmak zorunda değil ama dünyanın en zor yarışması. Devam etmek çok zor. Herkes kaldıramaz. O yüzden bununla ilgili
inanılmaz zorluklar yaşadı. Orada ben 2-3 stratejiyi birlikte uyguladım. Bazen yeri geldiği yerde 'gidersen git' dedim. Çünkü bazen o kartı atmak zorundasın.
*Yarışmacıya seni birinci gün iyi hoş edelim, ikinci gün iyi hoş edelim dersek üçüncü gün buna alışıyor... Öyle bir şansımız da yok. Bir yerden sonra Nisa'ya 'iyi git' dedik. İyi bir dönüş aldık mesela... Bunlar bizim hep tecrübelerimiz... Zor bir yarışmacı mı, evet... Bizi zorladı mı, evet... Ama kötü niyet yok. Kötü niyetin olmadığı yerde bende sonsuz tölerans var.
* Biz bir ara Nisa'ız bir Survivor düşünüyorduk. Biz yapılan her şeyi yaptık. Hasta hayata döndü ama dönmeye de bilirdi. Biz acil durum toplantısını yaptık. 'Ben son konuşmamı yaptım' dedim. Nisa'yı bizim elememiz gibi bir şey hiç olmadı.