Rumelihisarı'nın mimarisi 'Hz. Muhammed' yazısına göre tasarlandı
Orta çağı kapatıp yeni çağı açan Fatih Sultan Mehmet'in hocası Akşemseddin'in arzusu üzerine inşa ettirdiği Rumelihisarı'nın duvarlarının 'Muhammed' kelimesi şeklinde olmasını istediğinden planını da ona göre tasarlandığını biliyor muydunuz?
Osmanlı İmparatoru Fatih Sultan Mehmet 29 Mayıs 1453 tarihinde İstanbul'u fethetti. Doğu Roma İmparatorluğu'nun 'son kalesi'nin düşmesiyle Orta Çağ kapanmış, Yeni Çağ başlamış oldu. Ayrıca İstanbul'dan kaçan aydınlar İtalya'ya giderek orada yeni bir dönem olan Rönesans'ın fitilini ateşlemişlerdir.
2/26
UZAKTAN BAKILDIĞINDA 'MUHAMMED' OKUNUYOR
Fatih Sultan Mehmet, İstanbul'u fethetmek üzere yaptırdığı Rumeli Hisarı,
uzaktan bakıldığı zaman "Muhammed" biçiminde okunacak şekilde inşa edilmiştir.
BİZZAT PADİŞAH TASARLADI
Fâtih Sultan Mehmed, hisarın duvarlarının "Muhammed" kelimesi şeklinde olmasını istendiğinden planını da ona göre tasarlamıştı. Buna göre her "Mim" (M) harfinin yerinde bir kule bulunmasını arzuluyordu. Kulelerden ikisi, birbirinin yanında ve burunun eteğinde idi. Üçüncüsü denize daha yakındı. "H" ve "D" harflerinin bulundukları yerlerde istihkamlar yapıldı. Pâdişah, bunların yapılmasına özen gösteriyor ve bizzat nezâret ediyordu. Gerçekten üç köşeli olarak düşünülen hisarın projesi, bizzat Sultan Mehmed tarafından tasarlanmıştı.
HOCASI BÖYLE İSTEDİ
Bir rivayete göre ise Fatih Sultan Mahmed'in hocası Akşemseddin'in arzusu üzerine Hz. Muhammed'in adı yazıldı.
Bu güzel hisarın planlarını Sultan Fatih çizmiş ama yalnız onun eseri değilmiş. Mimar Muslihiddin’le birlikte hazırlamışlar. Plan belliydi: Koskaca hisar olacak ve kufi yazısı ile de Muhammed yazılacak! Bu elbette kolay bir şey değildir.
Altı bin işçinin gece gündüz çalıştığı bu muhteşem eserde: ‘Mim’ harflerinin olduğu yerde kuleler, ‘Ha’ ve ‘Dal’ harflerinin olduğu yerde istihkâmlar yer almıştır...
4/26
HATTI KÛFİ İLE YAZILMIŞ
Tarihçi Enveri, ‘Düsturname’ adlı manzumesinde:
“Nice kal’a-i incilayın bir hisar görmedi âlem içinde rüzigar Hüsrevani küp gibi çok toplar Atılur göhlere andan küpler Ne gemi kaçamaz andan kelebek Kim ururlar topla geçse sinek”
Rumelihisarı'nın 500 metre yükseklikten bakıldığında Osmanlıca bir
tür el yazısı şekli olan Hattı-Küfi ile yazılmış ‘Muhammed’ kelimesi görülüyormuş.
5/26
EN GÜZEL OTAĞTEPE'DEN GÖRÜLÜYOR
Beykoz-Anadoluhisarı sırtında bulunan Otağtepe (Otağ padişah çadırı demek. Sefere çıktıkları zaman konakladıkları yer. Tarih boyunca burayı kuşatan birçok güç burayı kontrol merkezi olarak görmüş. Çünkü Otağatepe Boğaz'ın en dar yani kentin kuşatılacak en stratejik noktası) Rumelihisarı'nın tepeden görülebildiği tek yer...
6/26
ÇIPLAK GÖZLE BİLE FARK EDİLİYOR
Otağtepe sırtlarından Rumelihisarı'ndaki 'Hz. Muhammed' tasarımı çıplak gözle bile farkedilebiliyor.
7/26
İSTANBUL'UN UNUTULAN KALELERİ
Gelin görün ki, İstanbul'da Rumelihisarı gibi şanslı olmayan diğer kaleler de var. İşte onlardan birkaçı:
8/26
İSTANBUL'UN EN YÜKSEK TEPESİNDEKİ KALESİ VE ÜNLÜ SÜRGÜNÜ
Denizden yüksekliği 537 metre olan
Aydos Dağı, Pendik ve çevresinin en
yüksek tepesi olmakla birlikte zirvedeki
manastır kalıntıları ve kuzeydoğusundaki
Aydos Kalesiyle dikkat çeker. En geniş
yeri 50 metreyi bulan ve uzunluğu 120
metre olan kalenin elips şekilli yapısı
bulunduğu tepenin zirvesini tamamen
kaplar. Bizans Döneminden kalma kale,
yöre halkı tarafından Keçikalesi olarak da
adlandırılır. 1328’de Orhan Gazi Döneminde
Kara Abdurrahman Gazi tarafından
fethedilmiştir. Bakım ve onarımı devam eden kalenin 'ünlü sürgünü'ne gelince...
9/26
KENDİSİNİ MESİH İLAN EDİNCE
İzmir’de kendini Mesih ilan eden Sabatay Sevi, Osmanlı Devleti’nin azınlıkların dinine müdahale etmeme prensibini suistimal edip bir de kendini tüm Yahudilerin kralı ilan etmiştir. Dönemin Sadrazamı Ahmet Paşa bu olayı öğrenince Sevi'nin İstanbul'a getirilmesini emretmiştir. 1668'de İstanbul'a getirilip önce Çavuşbaşı'nın önüne çıkarılan Sevi iddialarından inkar yoluyla kurtulmaya çalısmıştır. Bu arada İstanbul'daki Yahudiler "mesih geldi." diye büyük heyecan içindedir. Hatta bazıları, Sevi'nin mahkumiyetini protesto etmek için dükkanlarını açmamıştır.
10/26
SEVİ, AYDOS KALESİ'NE SÜRÜLÜYOR
Osmanlı isteyenlerin Sevi’yi ziyaretine izin vermiştir. İşte bu ziyaretçilerden biri, sarayda etkili sadrazam sarrafı Mordehay Kohen'in oglu Yuda Çelebi’dir. Oğlunun ısrarlarına dayanamayan sarraf, sadrazama Sevi'nin sıkıntılı hayatını anlatınca, Ahmet Pasa Sevi'yi daha rahat olan Aydos Kalesi'ne sürmüştür. Sevi, müritleri ve sekreteri Samuel Primo'yla birlikte Aydos'a gönderilmiştir. Aydos'ta yaşayan Sevi'nin ziyaretçileri gün geçtikçe artmış, Aydos'u ziyaret Yahudiler arasında adeta Kudüs'e hacca gitmiş kadar makbul addedilmeye başlamıştır. Sabatay Sevi bir düre sonra Aydos’tan Edirne’ye gönderilmiştir.
11/26
RUMELİHİSARI'NIN ÖNCÜLÜ
Anadolu Hisarı 1395 yılında Yıldırım Bayezid tarafından İstanbul Boğazının en dar yerinde yaptırılmış surlardır. İstanbul Boğazını ele geçirmek ve Rumeli yakınlarında yapılabilecek bir savaşta orduyu karşı kıyıya güvenli bir şekilde geçirmek için yapılmıştır. Dış taraftaki kale, sur durumundadır. Doğu-batı çapı 65 m., kuzey-güney çapı 80 m. olup, surların kalınlığı 2-5 m. arasındadır. Surların üzerinde mangallar vardır. Hisarı korumak için surun üzerine silindir şeklinde üç kule yapılmıştır.
12/26
HİLALİN ÜSTÜNDEKİ HAÇIN SIRRI
İstanbul'un Asya yakasında Bizans döneminden günümüze ulaşmış en önemli yapılardan biri de Anadolukavağı'nda bulunan Yoros Kalesi. Geçmişinde pek çok bilinmeyeni yüzünden tarihçileri bugün dahi uğraştırankalenin en büyük gizemlerinden biri, üzerindeki mermer yazıtların ikisinde yer alan hilal üzerindeki haç simgesi. İki farklı din, kültürü işaret eden bu iki simge nasıl olmuştu da Bizans kalesindeki iki monogramın içinde bir araya gelmişti.
13/26
BİLİNMEYENİ BİLİNENDEN ÇOK
Beykoz-Anadolukavağı'nda yer alan Yoros Kalesi, boğazın Karadeniz çıkışındaki bir kale. Ancak hakkında bilinenler şimdiye kadar yapılan sınırlı kazılar ve literatür araştırmalarına dayanıyor. O yüzden günümüzde bilinmeyeni, bilinenden çok bir yapı olma özelliğini koruyor.
14/26
NASIL YAN YANA GELDİ?
Sık sık el değiştirdiği düşünülen Yoros Kalesi'nin 1391-1414 arasında Türklerin elinde olduğunu Âşıkpaşaoğlu Ahmed Âşıki'nin tarihi kayıtlarından biliyoruz. Kale, halk arasında Ceneviz Kalesi olarak adlandırılsa da, Ceneviz bağlantısını destekleyen kanıtlar zayıf. Kalenin hangi tarihlerde ve ne süreyle Cenevizlerde kaldığı bilinmiyor. Yapının tarihine ve hâkimiyet dönemlerine ilikin soruların çözüme kavuşması hilal ve haç simgelerinin nasıl yan yana geldiğini anlamamızı sağlayabilir.
15/26
BOĞAZ'IN AVRUPA YAKASINDAKİ KORUYUCUSU
Yoros Kalesi'nin Anadolu yakasındaki işlevi neyse İmros Kalesi'nin Avrupa yakasındaki rolü de odur. 17. yüzyıl döneminden kalan ale Sarıyer ilçesine bağlı Rumelikavağı'nda bulunuyor.
16/26
BİR GARİP KALE
Garipçe köyünde bulunan kale, Antik Çağ'da Lykion Limen (Lykialıların limanı) adı verilen koy'da boğaza hakim bir noktaya Osmanlı Sultanı III.Mustafa tarafından 1757-1774 yaptırılmıştır.
17/26
POYRAZ KALESİ
Anadolu feneri bölgesinde Garipçe Kalesi ile karşı karşıya yapılmıştır. Askeri amaçlar için kullanılmıştır. Çok az bir bölümü günümüze ulaşan kaleyi ilk olarak Cenevizliler, ardından Bizanslılar, sonra ise Osmanlılar kullanmıştır.
18/26
MİTOLOJİYE KONU OLAN RİVA KALESİ
Karadeniz’in Anadolu sahilinde, Riva Deresi’nin Karadeniz’e döküldüğü noktada yer almaktadır. Yunan mitolojisinde altın postu arayan Argo gemicilerinin lideri İason’un burada demir çapayı aldığı ve bu nedenle Bizans İmparatorluğu Dönemi’nde bölgeye Ancyranum denildiği ve burada bir kilise kurulduğu bilinmektedir
19/26
ADACIĞIN ÜSTÜNDE KURULAN KALE
Şile’de dört kale vardır. En tanınmışları Cenevizlilerden kalan limanda Ocaklıada’nın üzerinde yer alan Şile Kalesi ya da Ocaklı Kale’dir. Denizden gelebilecek saldırılara karşı koyabilmek amacıyla inşa edilmiş olan kale, bazı araştırmacılara göre Bizans İmparatoru Andronikas tarafından yaptırılmış, zaman içinde Osmanlılar tarafından da kullanılmıştır. Son bulgular ise kalenin 2000 yıl önce Cenevizliler tarafından inşa edildiğini ve Şile’yi egemenliği altına alan diğer uygarlıklarca da kullanıldığını göstermiştir. Şile'de Sarıkavak ve Haciz isminde iki kale kalıntısı daha var.
20/26
KİLYOS KALESİ
İstanbul'un korunması ve savunmasına yönelik olarak Boğaz'ın Karadeniz kıyısına inşa edilen Kalenin ilk yapımı bazı kaynaklarda Bizans çağına (4-5. Yy.) ya da Cenevizliler'e (12-14. Yy.) atfedilse de kesin bir bilgi yok. Yapının bugünkü malzeme ve yapım tekniği Osmanlı dönemine işaret ediyor.Kalenin 17. Yüzyılda Don Kazakları'nın saldırısına uğradığı, Sultan II.Mahmut zamanında onarıldığı ve 1854 yılında Kırım Savaşı sırasında bir ara hastane olarak kullanıldığı, I. Dünya Savaşı'nda ve İngilizler'in İstanbul'u işgali sırasında Boğazlar'ın korunması amacıyla kullanıldığı biliniyor.İstanbul İl Özel İdaresi, Kilyos Kalesi'ni restore ettirerek eski görkemli günlerine geri döndürüyor.
21/26
ÇATALCA KALESİ
MÖ 350 Yıllarında İstanbul Kralı Yagfur'un kızı, Haniçe'nin yaylağı olarak inşa edildiği sanılıyor. Kalenin günümüzde bazı kısımları halen ayaktadır...
22/26
ESKİHİSAR KALESİ
Kale eski çağlarda İzmit Körfezi'nin güneyindeki geçişi kontrol altında tutan Eskihisar Köyü'nün kuzey doğusundadır. Kale’nin Bizans döneminde, limanı korumak amacıyla yapıldığı sanılmaktadır. Osmanlılar tarafından da kullanılan kale 1998 yılında restore edilmiştir. Kalenin antresi konser etkinlikleri için kullanıma açılmıştır.
23/26
ALEMDAĞ KALESİ
Bizans’ı tehdit etmek amacıyla Ümraniye-Alemdağ’da Danişmentliler tarafından yaptırılan kaledir. Günümüzde pek bir izi kalmamıştır.
24/26
İSTANBUL'DA BİR İÇ KALE: YEDİKULE HİSARI
Hisar İmparator II. Theodosios (408-450) Devrinde yapılan kara tarafı Bizans şehir surlarının en önemli girişi ve ayrıca Bizans tarihinde önemli bir yeri olan Altın Kapı (Porta Aurea) arkasına bir ek inşası ile İstanbul`un fethinden dört yıl sonra, 1457-1458 tarihinde Sultan II. Mehmed (Fatih) tarafından bir iç-kale olarak yaptırılmıştır. Böylece Bizans ve Osmanlı Çağı yapıları biraraya gelmiştir.
Yedikulehisarı`nın surları beş köşeli bir yıldız biçimindedir. Şehir tarafında tek bir kapı bulunmaktadır. Surların bitişiğine hiçbir yapı eklenmemiştir. Hisardaki garnizonda bir dizdar (kale muhafızı), dizdar yardımcısı, 6 subay ve 50 asker bulunuyordu. Kale içinde bir dizdar evi ile 12 nefer evi de mevcuttu. Hisar içindeki barınak ve depoların izi bile kalmamıştır. Yalnız avlu ortasında yer alan ve 1905 yılına kadar ayakta kalabilen mescidin minaresinden bir bölüm ile önündeki çeşme günümüze ulaşmıştır.
25/26
ANASTASİUS SURLARI
Milattan sonra 507-511 yılları arasında Doğu Roma İmparatoru I. Anastasius tarafından yaptırılan bu uzun savunma suru/kalesi kuzeyden gelen Barbarlar, İskitler ve Ostrogotların istila ve saldırılarını engellemek için İstanbul'dan 50 km. uzağa bir ucu Karadeniz Karacaköy'de diğer ucu güneyde Marmara Silivri'de olan bu Surdan günümüze pek bir şey kalmamıştır.
26/26
GÜNÜMÜZE ULAŞAMAYAN YAPI: KAVAK KALESİ
4. Murad tarafından Anadolukavağı sahilinde yaptırılan lakin günümüzde hiç bir izi bulunmayan kale. (Fotoğrafta Anadolukavağı'nda bulunan bir başka yapı Bizans döneminden kalma Yoros kalesi görülüyor)