TÜYAP Tüm Fuarcılık Yapım AŞ. tarafından Türkiye Yayıncılar Birliği iş birliğiyle düzenlenen, Anadolu Ajansı'nın (AA) global iletişim ortağı olduğu Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı, 12-20 Kasım tarihlerinde Beylikdüzü'ndeki TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi'nde gerçekleştiriliyor.
2/52
800 YAYINEVİ KATILIYOR
Bu yılki ana teması "Felsefe ve İnsan" olan fuara, 800 yayınevi ve sivil toplum kuruluşu katılıyor.
3/52
NEREDE O ESKİ KİTAP KURTLARI?
Kitap ve kitap sevgisi deyince eski zamanların kitap tutkunlarını hatırladık.
4/52
HİÇBİR ŞEYDEN ÇEKMEDİLER ONLARDAN ÇEKTİKLERİ KADAR
Kitaplar ve kitapseverler asırlardır bir canlıdan çok çektiler: Latince adı “Anobium punctatum” olan namıdiğer “tahta kurdu”… Mürekkeple soslanmış selüloza bayılan bu canlılar, dadandıkları kitapları sessiz sedasız kevgire çeviren kültür düşmanlarıdır âdeta.
5/52
MOĞOL ORDULARI İLE YARIŞIR CİNSTEN!
Ağaç kurtlarının vazgeçilmezleri ise kütüphanelerin “spesiyalleri” olan yazma eserlerdir. Ortalıkta gizlice beliren bu haşeratın, kitaplara verdiği zarar, Moğol ordularının kütüphane talanları, çıkan yangınlar, hatta rutubetle bile yarışır cinstendir.
6/52
KİTAP KURTLARI, KURTLARDAN YAKA SİLKİNCE!
Hâliyle tahta kurtlarından yaka silken insanlar, kitapları kurtarmak için eskiden beri türlü usuller tatbik edip, farklı çarelere başvurmuşlar.
7/52
BİR NEVİ KİTAP MUSKASI
Eskiden, doğum yapacak kadınların sağ koluna, doğumun kolay olması için; yolculuğa çıkanın bineğine, sağ sâlim dönebilmesi için; imtihana giren talebelerin zihninin açık olması için; yangın çıkmaması, hırsız gelmemesi, hattâ köpek ısırmaması için okunan duâlar, yazılan tılsımlar vardı. Zaman zaman bu tılsımları, bir kâğıda yazıp muska gibi üzerinde taşıyarak medet ummak da âdettendi. İşte bu gibi tılsımlardan biri de kitapların kapağına ya da baş sayfasına yazılan “Yâ Hâfız Yâ Kebikeç” lâfzıydı. Bir nevî kitap muskasıydı bu.
8/52
KİMİNE GÖRE MELEK KİMİNE GÖRE CİN KİMİNE GÖRE İSE TILSIMLI DUA
Kebikeç, en eski İslam toplumlarından bu zamana kadar ulaşan bir gelenektir. O zamanlarda insanlar kitaplari el yazısıyla yazıyordu. Ve yazılan kitaplardan yalnızca birkaç tane bulunuyordu. İnsanlar da bu el yazısı kitapları böceklerin, kitap kurtlarının yemesini istemedikleri için kitaba "Ya hafız Ya Kebikeç" yazmıştır. Bu ibare kimine göre kitapları koruyan melek, kimine göre cin, kimine göre tılsımlı dua olarak yorumlanmıştır.
9/52
KİTAP KURTLARININ ŞAHI
Birçok el yazması eserin kapağında ya da ilk sayfasında rastladığımız “Yâ Kebikeç” ifâdesi, kitapların böceklerden güvelerden korunması maksadıyla yazılmış bir nevî “Kitap tılsımı” olarak meşhur olmuştu. Kebikeç, kitaplar kurtlanmasın, böcekler güveler kemirmesin diye, kitabın kapağına kondurulan bir çeşit efsundu. Tılsımlı olduğuna inanılan bu ismin, kitapları her türlü haşerâttan koruyan efsâne bir melek ya da bir cin olduğuna da inanılırdı. Kebikeç, kitap kurtlarının şâhı idi.
10/52
EY KURTÇUK! BU KİTAP SANA AİT DEĞİL!
Kitaplara “Yâ Kebikeç” yazılması bir nevî “Ey kurtçuk, bu kitap sana âit değil. Başkasının malına zarar verme!” îkâzıydı. O melek ya da cinden korkan (ya da saygı duyan) kitap kurtlarının, efendilerinin ismini kitabın üzerinde görünce “Bu kitap efendimizin himâyesinde” diyerek yaklaşamayacağına inanılırdı.
11/52
12/52
ZEHİRLİ DÜĞÜN ÇİÇEĞİ’NDEN SİHİRLİ HAŞERE MELEĞİNE
Süryânicede “Tüm böceklere hükmeden meleğin adı” şeklinde geçen Kebikeç, bâzı Arapça ve Osmanlıca kaynaklarda da “sürüngen ve böceklere hükmeden melek ya da cin” şeklinde târif edilmiştir. Kebikeçe “Hüdhüd Kuşu” diyenler de olmuş, hattâ bu kuşun tüylerinin, kitap sayfalarının arasına konmasıyla, güve, kitap kurdu gibi haşerâtın kitaba yaklaşamayacağı ifâde edilmiş.
13/52
BAŞ SAYFASI YERİNE SONUNA YAZINCA!
Bir yazar, bu sözü kitabın başına değil sonuna yazmış. Aylar sonra kitabı incelediğinde, kitap kurtlarının, kitabın yalnızca son sayfasına dokunmadığı kitabın diğer tüm kısımlarında hasar olduğu görülmüş. Bunun üzerine "Ye Kebikeç" yazısı kitabın ilk sayfasına yazılmaya başlanmış.
14/52
KURT, KURDUN KURDU OLURSA!
Bir rivayet göre ise Mollanın biri, kitabını kurtların yediğinden şikayetle hocasına gider. O da kitabın sonuna “Yâ Kebîkeç” yazmasını tavsiye eder. Molla denileni yapar. Ne çare ki kitabı hâlâ kurt yemektedir. Kurt çok geçemeden son sayfaya da dadanınca molla soluğu hocasının yanında alır. Yine şikayetle söze başlar. Hoca sorar: -“Yâ Kebîkec” yazmadın mı? -Yazdım Efendim yazdım… Ama önce Yâ Kebîkec’i yemişler, şimdi de kitabı yiyorlar.”
15/52
16/52
MEKTUPLAR İÇİN BİR BAŞKA SİHİRLİ FORMÜL: MEDET YA BEDUH!
Osmanlıda mektupların gönderilen yere selametle ulaşması için de kâğıtlara "Yâ Beduh" yazılırdı. Farisi olan bu kelime, “yürümek” manasına geliyor. Bazı lügatlerde ise Beduh'un haberleri yerine ulaştırmakla vazifeli bir meleğin ismi olduğu rivayet edilmekte. Osmanlıdaki insanlar, bu kelimeyi mektuplara yazarak yardım ummaktaydı. Aynı zamanda seyahate çıkanlar ve hamile kadınlar da "Yâ Beduh" yazılı bir kâğıdı üzerlerinde taşırlardı.
17/52
"SELAMETLE YERİNE VARSIN" ANLAMINDA
Eskiden mektup zarflarının üzerine adres yazıldıktan sonra boş kalan kısmına, zarfın üçte ikisi büyüklüğünde yazılırdı. “Beduh” yazılı mühür kazıtıp bunu gönderdikleri her mektuba basanlar dahi vardı. Bazen de Beduh yazmak yerine kelimenin ebced hesabında ki karşılığı olan 2468 de yazılırdı. B. Macdonald, İslam Ansiklopedisi`nde: "Bunun mektuplardan başka, muska gibi, daima takılmakta olan mücevherlerin ve maden levhaların üzerine hakkedildiğini" ve gönderilen ticari eşyaların üzerine de sağ selamet yerine varsın anlamında yazıldığını söyler.
18/52
BUDA İSMİNDEN Mİ TÜREDİ?
Beduh'un Şemseddin Sami'nin dev eseri olan“Kamus-i Türki`de, meşhur Buda isminden galat olduğu üzerinde durulur. Ebuzziya Lügati`nde ise kelimenin aslı İbranice olarak belirtilir. Kamus-i Osmani`de kelimenin aslının Farsça olduğu ve “yürümek” anlamında kullanıldığı yazılır ve bir rivayete değinilir; rivayete göre beduh, manevi irsalleri yerine ulaştırmakla görevlendirilen meleğin ismidir. Ahmet Raşit Efendi, Nuhbe Şerhi`nde (s.97) beduh, sabur vezninde esma`ul hünsadandır görüşünü dile getirse de, melek isminden mülhem olmasını kuvvetle muhtemel olarak nitelendirir. Lugat-ı Cudi`de ise “muharir-i fakir, mingayr-i haddin” demiş ki: “Beduh lafzının, esma-i ilahiden yahut esma-i melaikeden bir isim olduğuna hatt-ı muteberde pek de tesadüf olunamıyor. (a€¦) Bunun mektuplar üzerine tahriri bu nokta-i nazardan değil de mektuba bir ehemmiyet veya müstaceliyet vermek” anlamında kullanıldığı yazılır.
19/52
MUSKA GİBİ KULLANILMIŞTI
Osman Ergin ise Balıkesirli Abdülaziz Mecdi Tolun adlı eserinde, bu tabirin “put” gibi Budilikten kalmış olmasına ihtimal verse de uzun yıllar beduh halk arasında muska gibi kullanıldı, üzerine pek çok faziletler vehmedildi. Mesela; bir yolcu üzerinde beduh yazılı bir kağıt saklarsa bütün gün yorulmaksızın yürür ya da hamile bir kadın bu kelimeyi üzerinde taşıyacak olursa daha kolay doğum yapar, en yaygın inanış ise; beduh yazılı mektupların mutlaka adresini bulduğudur.Sözlüklerde "Beduh" sözcüğü üzerinde birleşilen tek nokta: Aslı meçhul bir lafz olduğu ve yıllar yılı aşk mektuplarından muskalara kadar pek çok yere anlamı tam olarak bilinmesede tılsım niyetine kullanıldığıdır.
20/52
YA KEBİKEC İLE EX LIBRIS BİRARADA
Latince "Kütüphanesinden" veya "Kitaplağından" anlamına gelen 'ex libris' sözcüğü ile kitapları koruyan "ya kebikec' lafzının bir arada tasarımlandığı mühürler güzel bir sentezi oluşturuyor.
21/52
22/52
DERGİLERE İSİM OLDU Kebikec edebiyat dergilerine isim babalığı yaptı.
23/52
24/52
25/52
26/52
27/52
HURAFE DE OLSA SÖYLENCE DE OLSA
Ya kebikec kimilerine göre hurafe kimilerine göre ise söylence... Hurafe de olsa efsane de olsa geçmişten günümüze gelen bu zarif gelenek şimdilerde modern tasarımlarıyla yaşamaya devam ediyor...