Koronavirüs aşının geliştirildiği Türkiye'deki ilk merkez olan yüksek biyogüvenlikli BSL 3 laboratuvarında yüzbinlerce doz aşının üretimi de sağlanabilecek.
“YÜKSEK GÜVENLİKLİ LABORATUVARDA ÜRETİM DE YAPABİLECEĞİZ”
Aşı ile ilgili ar-ge çalışmalarını da tamamladıklarını vurgulayan İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Hakan Koçak,, şu bilgileri verdi: “Bu aşı projesi tamamen firmamızın bir projesi. Firmamız zaten aşı üretiminde yıllardır deneyimi olan bir firma. Virüs aşıları konusunda oldukça uzun yıllardır deneyimimiz var.
Bu çalışmamızı yürüten bilim insanları da kendi bünyemizde yer alan alanında oldukça yetkin kişiler. Biz Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı onaylı ar-ge merkeziyiz. Burada yaklaşık 100 bilim insanı çalışıyor ve bunların bir kısmı da bu Kovid aşısı projesini yürütüyor. Aşı çalışmalarımızı yürüttüğümüz BSL 3 yani yüksek biyogüvenlik seviyesi olan laboratuvarımızda aşı üretim alanımız da mevcut. Burada yapılan aşı çalışmaları sonuçlandığında, üretimini de yine kendi bünyemizde, kendi tesislerimizde yapacağız. Türkiye'de hem laboratuvar hem de yüksek biyogüvenlik düzeyinde aşı üretim imkanı olan tek merkeziz.”
“ÜÇ AY İÇİNDE İNSAN DENEMELERİ BAŞLIYOR”
Kovid aşısında hayvan deneyleri aşamasına başladıklarını anlatan Dr. Koçak, 3 ay içerisinde insan denemelerine de başlayacaklarını açıklayarak “Yaklaşık 3 ay içerisinde hayvan deneylerini, yani preklinik çalışmaları bitirip insanlardaki faz çalışmalarına geçmeyi planlıyoruz. Bu faz çalışmaları da yaklaşık 6 ay sürecek. Sonuçlar olumlu olursa 2021’in ortalarında bizim aşımız da kullanım için hazır olacak.
Hayvan çalışmalarında aşı hem deney hayvanlarına değişik dozlarda uygulanıyor, hem de hayvanlarda bağışıklık cevabı oluşturuyor mu, herhangi bir yan etki oluşuyor mu; bunlara bakıyoruz. Şu ana kadar yaptığımız çalışmalar gayet iyi sonuçlar verdi. Bağışıklık yanıtı uygun düzeyde oldu, yan etki de gözlemlemedik. Ama asıl bağışıklık yanıtını insanlarda yapılacak olan faz çalışmalarında göreceğiz.
Dünyada yürütülen diğer aşı çalışmalarında da ne kadar süreliğine bağışıklık oluşturacağına dair henüz net bir sonuç yok. Ama aşılar insanlara uygulandıktan sonra takip edilecek ve 6 aylık, 1 yıllık, 2 yıllık periyotlarda antikor düzeyleri saptanarak ne kadar süreyle devam ettiği ortaya çıkacak” dedi.
“6 MİLYON DOZLUK AŞI ÜRETİM KAPASİTEMİZİ DAHA DA ARTIRABİLİRİZ”
Şayet çalışmalardan başarılı sonuçlar alınırsa aylık yaklaşık 6 milyon doz aşı üretim kapasiteleri olduğuna değinen Dr. Hakan Koçak, ihtiyaca göre bu kapasitenin daha da artırılabileceğine işaret etti ve şöyle devam etti:
“Çalışmalarımız istediğimiz gibi olumlu bir şekilde sonuçlanırsa, aşı üretim çalışmalarına daha önceden de başlayıp belli bir stok da yapabiliriz. Yani ülkemizde aşının üretimi açısından bir sıkıntımız yok. Türkiye'de şu anda Sanayi Bakanlığı tarafından onaylanan 7 tane aşı çalışması yürütülüyor. Hepsi değişik aşamalarda şu anda. Henüz insanlar üzerinde denenmeye başlanmadı. Pandeminin başından bu yana geçen süre içerisinde hastalığın tedavisi ile ilgili protokoller oturdu. Bu arada da Kovid tedavisinde kullanılan birçok ilacın yerli üretimi yapıldı. Şu anda Türkiye'de Kovid tedavisinde kullanılan bütün ilaçları yerli olarak üretme kapasitesine sahibiz. Bu pandemide de gördük ki ülkeler ilaç ya da aşıları önce kendi insanlarına temin etmeye çalışıyor. Bu nedenle de ülkemizdeki yerli üretimler kritik önem taşıyor.”
“60 FAREYE DEĞİŞİK DOZLARDA UYGULADIK”
Kullanılan deney hayvanlarının özelliklerini de anlatan Dr. Önen, “BALB/C ırkı deney hayvanları kullanıyoruz bu çalışmada. Bunlar daha önce kayıtlı ve ruhsatlı bir laboratuvardan temin ediliyor ve burada çoğaltabiliyoruz. Güvenlik ve etkinlik çalışmalarında kullanılıyor bu fareler. Biz şu anda preklinik aşamadayız, hayvan deneylerini tamamlamak üzereyiz. 10’lu gruplardan oluşan toplamda 60 deney faremiz var.
Buna göre de aşının ilk aşamadaki güvenliği ve etkinliği değerlendirilmiş olunuyor. Bundan sonraki aşamalarda ise daha büyük hayvanlarda yani primatlarda, maymunlarda denemeler yapılıyor. Sonra da insan çalışmalarına geçiliyor. Çalışmanın bu aşamasında fare kullanılmasının amacı, bu hayvanların Kovid 19 çalışmaya en elverişli tür olması. Çünkü onlarda da bizdeki gibi ACE 2 reseptörü var ve aynı insandaki gibi Kovid onlarda da pnomoniye yol açıyor” diye konuştu.
“Ondan sonra da 6 ay boyunca insan çalışması sürecek. Çalışmanın bu aşaması sonuçlandığında ise aşının belli dozlardaki etkinliğini gözlemlemiş olacağız. Böylece ona göre aşının formülasyonu üzerinde çalışacağız ve üretebileceğiz. Biz inaktif aşı teknolojisini kullanmayı tercih ettik. Çünkü bu teknoloji asırlardır var olan, kolay uygulanabilir ve milyonlarca doz üretim yapmaya imkan tanıyan bir yöntem.
İnaktif aşılar aynı zamanda virüsün tamamı inaktif edilerek kullanıldığı için, daha fazla antijenik yapı içeriyor. Bu da aşının etkinliğini yükseltiyor. İnaktif yani zayıflatılmış virüsle yapılan canlı aşılar, yüzyıllardır üretilen ve kullanılan, üzerinde derin bir tecrübenin elde edildiği aşılar. Yeterli bağışıklığı oluşturduğu ve yeterince de güvenli olduğu günümüze kadar biliniyor. Biz de bu nedenle Kovid’e karşı bu yöntemle aşı geliştirme kararı alarak yola çıktık.”