Onlara kimi ‘meczup’, kimi ‘deli’, kimi ise‘divane’ dedi. Ama hiç kimse saygıda kusur etmedi. Çevresindekiler onları baş tacı edip; uğurlu geldiğine inandı. Birbirlerinden farklı zamanlarda yaşamış bu insanın öyküsünü okuyunca ‘acaba kim deli, kim akıllı’ diye sormadan edemeyeceksiniz.
Pazarola Hasan Bey’in doğum ve ölüm tarihleri kesin olarak bilinmiyor. 40-45 yaşlarında vefat ettiği tahmin edilen kahramanımızın 1880-1885 yılları arasında doğmuş, 1925-1927 yılları arasında ise ölmüş olduğu sanılıyor. Bu duruma göre Pazarola Hasan Bey 40-47 yıl kadar yaşadığı düşünülmektedir.
2/22
ANNESİ DOĞUMDAN SONRA ÖLDÜ
Annesi, hekimlerin o dönemlerde “idrosefal” veya “megalosefal” dedikleri ‘kocakafalı’ bir bebek olan Pazarola Hasan Bey’i doğurduktan yaklaşık iki ay sonra ölmüş! Asıl adı Mehmet Hasan olan Pazarola Hasan Bey, bugünkü tıp diliyle söylersek aslında “mongoloid” hastasıdır. Küçük bebeğin kafasının anormal dercede büyük olmasının sebebinin, akraba evliliğinden kaynaklanmış olması mümkündür.
3/22
OĞLUNUN EŞSİZ KAFASINA NAZAR DEĞMESİN DİYE...
Pazarola Hasan Bey, cılız bünyesinin üstündeki incecik boynunun üzerindeki koca kafasına fes bulunamadığından üvey annesi (öz annesi öldükten sonra babası Pazarola Hasan Bey’in daha önce vefat etmiş olan dayısının karısıyla evlenir) nazar değmesin diye “Maşallah Hasan Bey”yazılmış bir bez sarardı. Pazarola Hasan Bey, çelimsiz vücuduna yük olan o kocaman kafayı uzun yıllar İstanbul sokaklarında dolaştırdı.
4/22
LAKABI İSTANBUL’A HAS OLAN O DUADAN GELİYOR
Hasan Bey her sabah dolaştığı semtlerdeki esnafı selamlar, “İşin açık kazancın bol olsun” anlamına gelen ‘pazarola’ diyerek selamlarmış. Vefa’dan Süleymaniye’ye, Şehzadebaşı’nrdan Sirkeci’ye adımlarken esnafa ‘pazarola’ demek o denli ‘biricik’ ve ‘anlamlı’ imiş ki Hasan Bey’den ‘İstanbul duası’nı duymayanlar o gün işlerinin de iyi gitmeyeceğine inanırlarmış.
5/22
DUA EDER AMA ASLA PARA KABUL ETMEZ
Kahramanımız selam verdiği esnafı onore eden ‘pazarola’ sözünün hemen arkasından eklediği ‘berberbaşı’, ‘kasapbaşı’, ‘yorgancıbaşı’, ‘mimarbaşı’ sözüyle güne başlayanlar Hasan Bey’e büyük sempati duyarlardı. Pazarola Hasan Bey, dua karşılığında asla bahşiş kabul etmez; , bazen bir kahve, sigara ikramı ya da öğle yemeği daveti dışında her teklifi reddederdi. Son derece kısa tuttuğu esnaf ziyaretleri 10 dakikadan fazla tutmayan tertemiz ceketi, ütülü pantolonu, köstekli saati asılı yeleği, kolalı gömleği, üzerinde “Maşallah Hasan Bey” yazan sarığı ile verdiği selamın “bey”lere has kibarlığı da aynı zamanda kimliğinin; yani ‘İstanbul Beyefendili’ğinin işaretiydi....
6/22
AHMET RASİM’DEN KOÇU’YA O'U YAZMAYAN YOK!
Pazarola Hasan Bey ‘İstanbul’un en meşhur delisi’dir. Onu tanımayan yoktur. Hayranları o kada çoktur ki, İstanbul’un sosyal tarihçileri Ahmed Rasim’den Balıkhane Nazırı Ali Rıza’ya, Reşat Ekrem Koçu’dan Sadri Yaver Ataman’a, Melik Aksel’den İbrahim Alaaddin Gövsa’ya, Osman Cemal Kaygılı’dan bir nice ünlü isim ondan bahsetmiştir. Edebiyatçı Osman Cemal Kaygılı, bir yolunu bulmuş ve hayatının son yıllarında onunla röportaj bile yapmıştır.
7/22
EN ALTTAKİLERDEN ÜST KATMANLARA KADAR FİKS TARİFE
Pazarola Hasan Bey’in toplumun her kesimiyle teması ‘eşit’ ve ‘adaletli’ bir şekilde devam eder. Ona göre bir dilenci ile şehrin valisi ‘bir’ ve ‘aynı’dır. Bir gün İstanbul Valisi’ne rastladığında “pazarola valibaşı”, yanındaki belediye başkanına da “pazarola belediye başkanıbaşı” demesinin ardından, hemen oradaki dilenciyi de “pazarola dilencibaşı” diye selamlamıştır. Bu adilane tutumu nesilden nesile anlatılagelmiştir.
8/22
DÖNEMİN MARKO PAŞASI OLUP ŞİFA UMULUR
Pazarola Hasan Bey’i bazıları ‘evliya’ mesabesinde görmüş: ondan şifa, deva ve murat beklemişlerdir. Bir rivayete göre evlenme yaşına gelmiş kızlar ona bir kimsenin görmeyeceği bir köşede yakaladıklarında yaşmaklarını açıp yüzlerini gösterirler, böylece Pazarola gibi beyefendi ve şefkatli bir eş bulacaklarına inanırlarmış. Hatta başları çocuklarıyla derde girmiş acılı anneler; yaşları geçtiğinden çocuk sahibi olmayan kadınlar bile selamını almak için Pazarola Hasan Bey’in yolunu gözlermiş... Hastası olanlar yine aynı şekilde Pazarola Hasan Bey’den bir dua beklediğini notlarımıza ekleyelim...
9/22
ESNAFIN GÖZÜ YOLLARDA KALIR
Pazarola Hasan Bey rahatsızlanıp da birkaç gün çarşı Pazar dolaşmazsa esnafı bir endişe kaplarmış. İstanbul esnafı onun ‘pazarola’ temennisinden mahrum olmak istemez ve bir an önce gelmesini beklermiş.
10/22
TALİHSİZ BİR KAZA SONUCU GELEN ÖLÜM
İstanbul’un bu sevimli şahsiyeti 1920’de bir araba kazasından sonra Unkapanı’ndaki mütevazı evine bir anlamda hapsolmuş. Kısa bir süre sonra vefat eden Pazarola’nın her inançtan insanların gönlünde taht kurduğunu, babasının şu sözlerinden anlıyoruz: “Hasanım dışarı çıkamıyor ama ziyaretçileri eksik değil. Allah razı olsun, Türkten, Rumdan, Yahudiden, Ermeniden her gün birçok ziyaretçi gelip ellerini Hasanımın ellerine sürüyor ve o gün kârlarının açık olması için duasını alıp gidiyorlar.”
11/22
TİYATRO, OPERET VE BESTELERE KONU OLDU
Pazarola Hasan Bey sadece esnafa değil dönemin sanat ve edebiyat çevrisine de esin kaynağı oldu. Dönemin tiyatro oyunları, operetleri için de hakkında besteler yapılan kişi Pazarola Hasan Bey’den başkası değildi. Tiyatrocular bile onun uğur ve bereketine inandı. 20’li yılların başındaki bir tiyatro ilanında bakın ne yazıyor: “İki saat bilafasıla gülmek ve eğlenceli vakit geçirmek ve memleketimizin büyük artistlerini bir arada görmek isteyenlere cuma günü Şehzadebaşı’nda Şark Tiyatrosu’nda Eyüb Sabri Bey müsameresinde Komik-i Şehir Hasan Efendi, Naşit Bey, Balı Rıza Efendi, İsmail Efendi’nin iştirakıyla oynanacak olan emsali görülmemiş mükemmeliyette Pazarola Hasan Bey piyesinin temaşasını tavsiye ederiz.”
12/22
ÖLÜM HABERİ GAZETELERDE ÇIKAR
Pazarola Hasan'ın sessiz sedasız ölümü duyulunca dönemin gazetelerinde haber olur.
13/22
PAZAROLA'DAN SONRA DÜNYAYA GELEN BİR GARİP: SEYUŞEN
Pazarola Hasan Bey kadar imkanlara sahip olmasa da onunla hemen hemen benzer vakaları yaşayan bir diğer kahranımız da Tunceli halkının başının üstünde tutup ‘ermiş’ mertebesine yücelttiği Seyuşen...
14/22
SEYYİD VUŞEYN’DEN SEYUŞEN’E...
Adı Hüseyin Tatar. ‘Seyid ‘olduğuna inanıldığı; yani Hz. Ali ile Hz. Fatma’nın oğlu Hz. Hüseyin’in, yani Hz. Muhammed’in soyundan olduğu söyleniyor. Bu yüzden halk arasında önceleri Seyid Hüseyin veya Seyid Vuşeyn diye çağrılıyor. Bu nam daha sonra kısaltıla kısaltıla Sevuşen’e kadar geliyor. Pazarola Hasan Bey’in ölümünden yaklaşık 3 yıl sonra dünyaya gelmiş. 1930 doğumlu...
15/22
SOKAKLARIN MİSAFİRİ OLODU
Mazgirt’in Aktuluk köyüne bağlı Beydamı mezrasında doğmuş. Ağır bir şizofren hastası. 1938 Dersim isyanında köyü bombalanmış. Bombalardan biri evine isabet etmiş. Çok korkan Hüseyin yıllarca, çok darda kalmadıkça kapalı bir yerde yatamamış. Sokakları mesken tutmuş. 1950’lerin ortasına kadar köyünde yaşamış. Askerlik dönüşü eşinin bir başkasıyla birlikte olduğunu öğrenince köyü terk edip kendini yollara vurmuş. Sakin, sessiz bir tabiata sahipmiş. Üstüne çok gelinmediği sürece sesini çıkarmaz, kimseden yemek istemezmiş.
16/22
PAZAROLA HASAN’DAN FARKI YOK
Seyuşen sessizdir, pek konuşmaz. Kesinlikle dilenmez, kimseye zararı dokunmaz. Divane olduğu kadar gururludur. O da Pazarola Hasan Bey gibi sigara tiryakisi. Gözüne kestirdiği kimselerin masasına gidip yemek yer, yanık sigaralarını ellerinden alıp devam edermiş. Pazarola Hasan bey gibi dememiz boşuna değil. Şaşırtıcı biçimde kimseden para talep etmezmiş. Hasbelkader mağazına gittiği esnaf bayram yapar ve onu giyindirmeyi görev addedermiş.
17/22
PAZAROLA SEVDİKLERİNE LAKAP TAKARDI O İSE SEVMEDİKLERİNE
Pazarola Hasan Bey’in esnafa ‘başı’ diye hitap etmesinin aksine Seyuşen, birini sevmezse, ona takma adlar takarmış. Seyuşen tarafından sevilmek yörenin bir gurur ve onur vesilesi olmuş.
18/22
ŞİFA ARAYANLARA ‘KORKMA İYİLEŞECEKSİN’ DER
Seyuşen, hastası, derdi sıkıntısı olan kişilerin yanına yanaşıp 'korkma iyileşir' ya da 'bir şey olmaz' gibi sözlerle teskin edermiş.
19/22
"BENİ BİR DELİ ÖLDÜRECEK!"
Seyuşen yakınındakilerine “beni bir deli öldürecek' demekten de geri durmaz. Seyuşen’in bu hissi de doğru çıkar ve 1994 yılı sonbaharında sokakta uyurken bölgeye öğretmenlik için gelen yine şizofren hastası bir öğretmen tarafından başına taşla vurularak öldürülür. Böyle iyi yürekli bir akıl hastasının öldürülmesi halk tarafından büyük tepkiyle karşılanır. Cenazesine on binlerce insan katılır.
20/22
ÖLÜMÜNDEN SONRA BİLE NAMI YÜRÜDÜ
Seyüşen söylencesi dilden dile yayılır. Rivayet odur ki, gencin biri bir kıza aşıkmış. Ama birkaç ay sonra kızın ailesi Almanya’dan gelip kızlarını alıp götürmüş Almanya’ya. Genç de kendini dağlara bayırlara vurmuş. Bir gün Munzur’un üstündeki asma köprülerden birinde canına kıymayı düşünürken omuzunda bir el hissetmiş. Bakmış ki Sevuşen yanında. "O da seni seviyor, şehirde bekliyor" demiş. Genç adam koşa koşa şehre gelmiş, gerçekten de sevdiği kızın döndüğünü öğrenmiş. Bir sene sonra evlenip Almanya’nın yolunu tutmuşlar. Geçen yaz, Munzur Festivali sırasında 28 ve 23 yaşında olan iki çocuklarıyla Tunceli’ye gelip Sevuşen’in mezarını ziyaret etmişler.
21/22
HEYKELİ DİKİLDİ
Seyuşen'in heykeli yapılarak yine Tunceli valisi ve devlet erkânının katıldığı resmi bir törenle açılışı yapıldı.
22/22
DARISI PAZAROLA HASAN BEY’İN BAŞINA...
Seyuşen’in anısı ölümsüzleşirken İstanbul’un yakın geçmişine damga vuran Pazarola Hasan Bey’in hatırası tozlu raflardaki kitaplardan öteye geçmiyor. Yetkililere düşen Unkapanı’nda Pazarola Hasan Bey’in anısının yaşatılması...