Geçmişte Zaman Gazetesi’nde yazı yazan isimlere bakın, ne demek istediğimi daha iyi anlarsınız. İçlerinde Ateisti de vardı, Marksist’i de. “Solcuyum” diyenle, kendisine “Müslüman” adını veren yan yanaydı. Hepsinin ortak özellikleri ise gayri milli olmalarıydı. Gözümüzün içine baka baka televizyon ekranlarından Amerika için “Anavatan” diyebiliyorlardı. FETÖ gider, yerine bir başkası gelir, hiç fark etmez. Biz aynı sıkıntıları yaşayıp yine aynı tehlike ile karşı karşıya kalmak istemiyorsak eğer, öncelikle milli yapımızı güçlendirmek zorundayız!
Katar’a abluka konusunda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Farklı bir oyun oynanıyor ama bu oyunun arkasında kimler var henüz tespit etmiş değiliz” sözüne rağmen, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun abluka konusunda Suudi Arabistan’ın pozisyonunu benimsemesi şaşırtıcı olmadı ama Türkiye açısından bir hayli düşündürücü…
Ülke içinde söz konusu olan çevre-merkez çatışmasını/ilişkisini dünya ölçeğine taşıyabilirsek, Yani, dünya haderiymiş de (Bozuk dünya) tek bedevi kalmış biz, şehre mahkum olmuş insana bir kez daha toprağı hatırlatabilirsek; söylemiyle ve yöntemiyle bu hatırlatmayı becerebilirsek... Umulur ki; başta ve önce Türkiye olmak üzere bütün dünyanın/insanlığın hayrına olacak bir asabiyet ortaya çıkabilir.
Ekonomide kriz bekleyenlerin yine hayal kırıklığı yaşamasından bahsetmeye gerek kalmadı çünkü onların kehanetlerinin yanlışlanması alışkanlık haline geldi. Bunların içinde gazeteci yazar türünden olanların pişkinliğine zaten diyecek bir şey yoktur, fakat akademik çevrelerde bulunanların üniversite öğrencilerine iktisat dersi anlattıkları düşünülünce, üzülmemek elde değil.