Marmara Denizi'nin bir bölümü ile Çanakkale Boğazı'nda etkili olan müsilaj, köpüklü ve yapışkan oluşuyla vatandaşlarda çevre kirliliği endişesi yaratırken, balıkçıların kabusu haline geldi. Denize bırakılan ağlara yapışan müsilaj, balıkçıların avlanmasına engel oluyor. Teknelerin de filitrasyon ve pompa sistemlerine zarar veriyor.
Prof. Dr. Büyükateş, 'müsilaj'ın biyolojik, kimyasal, fiziksel şartlar uygun olduğunda çeşitli organizmaların çoğalması sonucu orta çıkan doğal bir olay olduğunu söyledi.
Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Fakültesi Temel Bilimler Bölümü Öğretim Üyesi Büyükateş, "Denizel sistemin bitkisel organizmaları fitoplanktonik organizmalar deniz suyu sıcaklığının yüksek olması, ilkbaharın gelmesiyle ve güneş ışığının da hem açı olarak dik gelmesi hem de günün uzun olması sebebiyle fotosentetik aktiviteyi organizmalarda artırıyor ve yoğun olarak çoğalmalarına sebep oluyor." dedi.
Bu organizmaların çeşitli şekillerde strese girdiklerinde ya da besin elementleri sistemde az olduğunda çeşitli organik maddeler salgıladığını söyleyen Büyükateş, "Bunların birleşmesiyle de bu jelimsi, yapışkan oluşumlar meydana geliyor. Bunlar su kolonunda yüzeyden dibe doğru zaman zaman kurdele şeklinde oluşumlar olarak karşımıza çıkabiliyor. Çeşitli şekillerde akıntılar veya rüzgar vasıtasıyla yayılmış olarak görebiliyoruz. Rüzgarların etkisi arttığında yavaş yavaş bu olayın sonlandığını görüyoruz. Yaşanan doğal bir süreç" ifadelerini kullandı.
"BALIKÇILARIN AĞLARINI ETKİLİYOR"
Prof. Dr. Büyükateş, 'misülaj'ın ekonomik ve sosyal etkileri olduğunu belirterek, "Balıkçıların ağlarını çok negatif şekilde etkiliyor. Balıkçı ağlarının gözlerini etkiliyor. Teknelerin pompalarına, filtrelerine zarar verdiğini görüyoruz. Bu dönemde biraz balıkçılık faaliyetleri sınırlandırmak belki hem ekonomik açıdan hem zaman hem de iş gücü açısından faydalı olacaktır. Sistemde sahte bir dip yapısı oluşturuyor. Bu sebeple özellikle balıkların hem beslenmesine hem üremesine hem de göçleri üzerine negatif etkileri oluyor." dedi.
Büyükateş, konuşmasıın devamında " Bu müilajlar dibi kaplıyor. Deniz çayırlarının üzerini, balıkların yuvalarını, yumurtaların üzerini kaplayabiliyor. Dolayısıyla oksijen alışverişinde sıkıntı olabiliyor. Yine askıda katı madde yükü fazla olduğu için ışık geçirgenliğini denizel sistemde etkileyip, fotosentez mekanizması üzerinde etkisi söz konusu." diye konuştu.
Su sıcaklıkları fazla olduğunda bakteriyel parçalanmanın da devam ettiğini sözlerine ekleyen Büyükateş, "Parçalandıkça da bir kokuşma meydana gelebiliyor. Estetik açıdan da sorunlar ortaya çıkıyor. Yeni bir olay değil. Özellikle Çanakkale Boğazı ve Marmara'da 2007- 2008 döneminde de oldukça yoğun bir şekilde gördük. Özellikle rüzgarların şiddetini artırmasıyla, sistemin durgunluğunun azalmasıyla ortamdan kalkacaktır" ifadelerinde bulundu.
Tınaz, konuşmasına "Bu madde balıkçılar arasında kaykay olarak geçiyor. Yapışkan ve çok tehlikeli bir madde. Dip balıklarını da öldürüyor. Solungaçlarına takılıyor. Şu an denize ağ bırakma şansımız yok. Bu maddenin varlığı nedeniyle üç aydan beri denize çıkmıyorum. Bu madde her yere yapışıyor ve bulaşıyor. İnsan sağlığına zararı var belki de, bilemiyoruz. Şu an avlanma şansımız yok. Nereye ağ atacaksın. Zaten bunun içine balık girmez" cümleleriyle devam etti.