Dünya Sağlık Örgütü Genel Sekreteri Tedros Adhanom Ghebreyesus, 11 Mart itibarıyla 114 ülkede 118 bin vakanın görüldüğünü ve 4 bin 291 kişinin hayatını kaybettiğini açıkladı. Dünya Sağlık Örgütü 12 Mart 2020 tarihinde yeni tip Koronavirüsün (Covid-19) yayılma özelliklerini gözeterek, Çin’in Wuhan kentinde ortaya çıktığı bilinen bu virüsü küresel salgın -“pandemi” ilan etti ve dünyamız artık çok-boyutlu yeni bir faza geçti.
Dünya Sağlık Örgütü pandemi ilanını gerekli görmelerinin sebeplerini de i.) binlerce kişinin hastanelerde yaşam mücadelesi vermesi, ii.) önümüzdeki günler ve haftalarda vaka ve ölüm sayılarının artmasınının beklenmesi ve iii.) virüsün yayılma hızı konusunda yetkililerin gerekli ciddiyeti takınması ve gerekli önlemleri almasının sağlanması olarak sınıflandırabiliriz.
Geldiğimiz aşamada Covid-19 virüsüne yakalanan bir insanın ölmesi olasılığını (P: olasılık ölçüsü, Ö: Ölüm adedi, V: Vaka adedini göstermek üzere) P(Ö|V), son hafta için hesaplarsak 11 Mart 2020 tarihinde P(Ö|V)=0,037 iken; 17 Mart 2020 tarihinde P(Ö|V)=0,041, bu değerin son günlerde yükseldiğini görüyoruz.
Covid-19’un dünya coğrafyasındaki yayılım haritası dikkatle incelendiğinde, virüsün ortaya çıkma yoğunluğunu (insan/ülke) modelleyebilmek için birbiri ile nedensellik ilişkisi gösteren iki dinamik sürecin varlığı söz konusudur. i.) insan dolaşımı -yoğun olan fiziksel düzlemler ve/veya ii.) mal dolaşımı- yoğun olan fiziksel düzlemler.
Yoğun enformasyon
Yukarıda sadece fiziksel düzlemde yani ülke coğrafyasındaki bir boyutu ile yayılmasını ifade ettiğim virüs; aynı zamanda fiziksel-olmayan düzlemde de kendisi değil, fakat kendisine ait enformasyon-haber vasıtası ile yayılmaktadır. Bu ikinci boyuta da zihinsel boyut diyebiliriz; öyle ki uluslararası haber ajansları (kurumdan-insana), sosyal medya ağları (kurumdan-insana; insandan-insana) ve de son günlerde gözlediğimiz hibrid -“görgü tanığı” kaynaklı (insandan-kuruma-kurumdan-insana)- yoğun enformasyon akışı bu ikinci boyut için yayılım düzlemidir.
Virüsün fiziksel yayılımında Sağlık Bakanlığımızın salgını kontrol altında tutmak amacı, buna yönelik tedbirleri değerlendirildiğinde iki tip ya-yılma sürecinin gözetildiği açıktır: Bunlardan birincisi virüsün kaynağı olan bir insandan zincirleme olarak diğer insanlara yayılarak belirli ve sınırlı bir fiziki düzlemde (semt, şehir) yayılım hızıdır. İkincisi ise, birbirinden bağımsız (etkileşime girmemiş) insanlarda ve farklı fiziki düzlemlerde (bölge-şehir) aynı zamanda ortaya çıkma sıklığıdır.
Tespit edilemeyen vakalar
Sağlık Bakanlığımızın alacağı tıbbi önlemlerin niteliğini yukarıda iki madde olarak verdiğim yayılma tipi ve onun ortaya çıkaracağı yayılma hızı belirlemektedir. Eğer ikinci madde daha ağırlıklı olarak yaşanıyor ve vaka üretiyorsa, Sağlık Bakanlığımızın bölge veya ülke karantinasına gitmesi kaçınılmazdır. Salgının kontrol altına alınmasında en sorunlu adım, tespit edilemeyen vaka sayısıdır, test edilmeyen hastalar. Eğer bu sayı azaltılamazsa salgın genişler ve kontrol süresi uzar.
Covid-19’un küresel ekonomi üzerinde son iki haftada gördüğümüz etkilerine gelince, bu etkileri değerlendirmek için İktisat Teorisi, Davranışsal İktisat ve Davranışsal Finans alanlarına eğilmek gerekecektir. Şöyle ki, 1970 yılındaki çalışması “Verimli Piyasa Hipotezi” temel olmak üzere, 2013 yılında Nobel Ekonomi Ödülü’ne layık görülen Eugene Fama’nın fiyatlar ve enformasyon ilişkisi perspektifinden yaklaşmayı uygun görüyorum.
Piyasaların verimli işlemesi, yani yarının fiyatının bugünden öngörülememesi ve herhangi bir yatırımcının aldığı riske oranlı kazanç sağlaması (risksiz-fazla kazanç sağlamaması) için çeşitli gerek şartlar mevcuttur. Bunların en temeli, piyasadaki ekonomik ajanlar-birimler için enformasyonun, oluştuğu anda gecikmesizin ve her birime aynı miktarda yayılmasıdır. Buna paralel olarak ikinci şart da bu enformasyonu değerlendirecek yani “işleyecek” ekonomik birimlerin aynı şekilde “rasyonel” olmaları gerekliliğidir.
Rasyonelliğin bozulması
Bu rasyonellik, karar vericilerin enformasyonu doğru değerlendiremediklerinde ya da değerlendiremeyecekleri yoğunlukta-hızda enformasyona maruz kaldıklarında bozulur. Rasyonelliğin bozulması da ekonomik ve ticari etkileşimi bozar. Bu da karşımıza şunu çıkarmaktadır: Yeni-tip Koronovirüs’ün bizatihi varlığı ve yayılma hızı değil fakat, varlığı ve yayılması üzerine uluslararası haber ajanslarının geçtiği enformasyon ve hatta enformasyon bombardımanı, ekonomik karar vericilerin davranışlarını etkilemektedir.
Buna birincil delil olarak şunu gösterebilirim: Ocak 2020’nin ilk haftasında meydana gelen ilk ve ani etki Avrupa’dan Çin ile bağlantılı uçuş firmalarının hisselerinin değer kaybı olmuştur. Dikkat edilirse ekonomik birimler tarafından uçuşların iptali değil, uçuşların iptal edilme ihtimali fiyatlanmış, değerlendirilmiştir.
O halde süreç içerisindeki etkileri, önce finansal piyasalarda ve daha sonra reel ekonomi çerçevesinde ayrı ayrı ele alabiliriz. 4 Mart 2020 tarihinden itibaren dünyanın önde gelen borsaları: S&P500 başta olmak üzere ABD Borsaları, AB Borsaları yaklaşık yüzde 20-30 aralığı civarında değer kayıpları yaşamışlar, birçok kez de bu borsalarda işlemler durdurulmuş, ara verilmiş ve de tekrar başlatılmıştır.
ABD Merkez Bankası (FED-FOMC) faiz oranını yüzde 0’a çok yakın bir seviyeye çekerken, G-7 merkez bankalarına da öncülük etmiştir ve bu büyük merkez bankaları eşgüdümlü olarak faiz indirme yoluna gitmişlerdir. Peki, finansal piyasalardaki bu sert sapmaların nedeni nedir, ayrıca i.) küresel ekonomi, ii.) ülkemiz ekonomisi bu durumdan nasıl etkilenecektir? Ekonomik karar-alıcıları işledikleri enformasyon tipine göre sınıflandırdığımızda politika yapıcılar (siyasi karar alıcılar) finansal piyasalar-reel ekonomi-hane halkları olarak düşünülebiliriz.
i.) Covid-19 salgının bu çerçeve içinde yarattığı etkiler insanların çok az bilgi ve yüksek tehdit algılamasından başlangıç alarak, hane halklarını “belirsizlik altında karar alma” sorunu ile karşı karşıya bıraktığını söyleyebiliriz; ii.) finansal piyasalarda-ki karar vericiler de talep tarafının belirsizliği -hane halklarının kararlarından kaynaklanan ile benzer şekilde belirsizlik altında karar alma sürecine girmişlerdir; iii) politika yapıcılar ise bu salgının seyrini “risk” olarak yorumlayıp, “risk altında karar verme” yöntemlerine yönelerek, etkileri yönetebileceklerini düşünmüşlerdir.
Halbuki hane hakları ve finansal piyasadaki ekonomik karar vericilerin içine girdikleri “panik havası” “risk algısından” değil, ancak ve ancak “belirsizlik algısından” kaynaklanabilir. Bu yüzden, siyasi karar verme mekanizmaları tüm dünyada “risk=parasal aktarım aksaması” düşüncesi ile öncelikle sorumluluğu Merkez Bankası’na bırakarak, parasal önlem-çözüm yolunu denemiştir: Şöyle ki, reel ekonomi içerisindeki birimler arasındaki nakit akışında, borç alacak zincirinde meydana gelecek aksamaları önlemek, kredi kanallarını daha da açmak.
Dolayısı ile ABD’de 3 Mart 2020’de FED acil faiz indirimine gitmiştir. Halbuki, bu adım finansal piyasalardaki sapmaları daha da yükseltmiş, çalkantıyı daha da artırmıştır. Böylelikle, 11 Mart haftası finansal piyasaların ve hane halklarının karşı karşıya olduğuna inandığı sorunun “risk” değil, “belirsiz-lik” olduğunu ve “panik” davranışın da bundan kaynaklandığını ancak fark edebilen ABD hükümeti -FED’e bıraktığı- sorumluluğu üzerine aldığını deklare ederek, AB’den uçuşlara 30 gün boyunca kapalı olunacağını ek olarak, olağanüstü hal (OHAL) ilan etmiştir. Dolayısı ile siyasi otorite, ABD’de diğer ekonomik ajanlar-birimler ile aynı karar düzlemine gelmiştir.
Bu da ve önlemlerin verimini garanti altına almıştır. Hâlbuki Avrupa Birliği’nde süreç ne yazık ki bu şekilde seyretmemektedir. AB’de Covid-19 salgınının meydana getirdiği çok boyutlu durumun finansal piyasalar ve hane halkları tarafından “belirsizlik” olarak algılandığını, dolayısı ile karşı karşıya kalınan sorunun belirsizlik altında karar verme sorunu olduğunu henüz saptayamadıkları için, bu sorumluluğu hiçbir ülke -siyasi otorite- sahiplenmemiş, ilk müdahaleyi Avrupa Merkez Bankası (AMB) yaparak, parasal önlemler alacağını duyurmuştur.
Sorumlu liderliği hiçbir ülke ve hükümet üstlenmediği için, içinde bulunduğumuz hafta itibarı ile de, her ülke kendi başının çaresine baksın noktasına evrilerek, sınırlarını kapatmak zorunda kalmışlardır. Gelinen nokta, ABD, İngiltere ve AB ülkeleri, Almanya başta olmak üzere, mali politikaya dair tedbirler almaya ve açıklamaya başlamışlardır. Bu mali tedbir paketlerinin boyutu her ülkenin kendi koşullarına göre değişmektedir.
Kaotik süreç
Ülkemizin de arasında yer aldığı gelişmekte olan ekonomilerin para piyasaları görece olarak daha sığ olduğu için, “belirsizlik altında” bu ve ilişik piyasaların -varsayıldığının aksine- verimli işlemedikleri görülmektedir. Bu durum geçtiğimiz hafta içinde ortaya çıkan Rusya-Suudi Arabistan jeoekonomik çekişmesinin OPEC petrol arzı düzenlemesi kararına yansıması gibi, hükümetlerin ekonomi dışındaki saiklerle aldıkları kararlarda da görülebilir.
Piyasalar verimli işlemediği dönemlerde, kaotik sürece girerler ve spekülatif yatırımcılar için arbitraj yapma, imkanı doğar. Böylece, özellikle kur fiyatlamaları öngörülebilir olur yani yatırımcılara aldıkları riske oranla daha fazla kazanç olanakları sağlar. İşlerlik açısından çift para birimli sayıla-bilecek ülkemiz ve benzeri gelişmekte olan ülkelerin ekonomilerinin zaman zaman spekülatif ataklara uğraması ve kur sürecinde görülen, beklentiden sert dalgalanmalar bu yüzdendir.
OHAL önlemleri
USD/TL kur sürecinde dönem dönem görülen bu atakların sonuncusu yukarıda sözünü ettiğimiz yeni iktisadi büyüme stratejisine geçişten hemen sonra, 2018 Ağustos ayının ortasında yaşanmıştır ve etkileri halen devam etmektedir. Matematik literatürü USD/TL kur sürecinin kaotik davranış sergilemesini tahlil edebileceğimiz matematik altyapıyı bize sunmaktadır. Kur piyasası kaotik sürece girmişse, o piyasa verimli işleyemez ve yatırımcı-lar USD/TL fiyatını (hesap edilecek belli bir süre) öngörme imkanı bulurlar. Böylelikle USD’ye karşı TL alım-satımdan kazanç elde etme sıklığı arta-rak fiyatlamada sert dalgalanmalar meydana gelir.
Paralel süreç doğal olarak borç piyasalarında da yaşanır. Söz konusu piyasanın kaotik sürece girmesi, aslında piyasada bir denge kümesi ve patikası olmadığının, aksine birden fazla denge kümesi olduğunun da göstergesidir. Bu alternatif denge kümelerini oluşturan asıl neden ise piyasada ortaya çıkmış olan, para ve mali otoriteler (politikalar) tarafından yönlendirilememiş beklentilerdir. Bu beklentiler ülkelerin birbirine karşı strateji enstrümanı, örtük yaptırım aracı vs. olarak bile kullanılabilir.
Sert dalgalanmalar sırasında USD/TL değerinin ulaştığı uç seviyeler bahsi geçen alternatif denge kümelerinin yerleşmesine neden olur ve o değerlerin tekrar ziyaret edilmesi beklentisi para otoritesi ve mali otorite tarafından çeşitli araçlar (yatırımcıya yönelik ikna-inandırıcılık, bankacılık sektöründe regülasyon veya swap piyasasında çeşitli önlemler) ile ortadan kaldırılmazsa, bu uç seviyelere er ya da geç tekrar ulaşılması kesindir.)
Bu bilginin spekülatif yatırımcıda olması, ona göre alım-satım yapmasına ve arbitraja imkan verir, beklentileri kendi kendini gerçekleyebilir hale getirirken, USD/TL ve faiz süreçlerindeki sapmaları da kendi kendini besler hale dönüştürülerek enflasyon süreçlerinde de nisbi fiyatlamalar üzerinden çok boyutlu geçişkenlik doğurur. Yukarıda yaptığımız değerlendirmeler ışığında, içinde bulunduğu-muz süreci önümüzdeki üç aylık döneme yayarak öngörülerde bulunabiliriz.
Dünya Sağlık Örgütü’nün Covid-19’u küresel salgın ilan etmesi ile dünya yeni ve çok-boyutlu bir faza geçmesini müteakiben finansal piyasaların “belirsizlik” görüşü ile başlayan panik havası, aynı zamanda hane halklarının da “belirsizlik altında” olduklarına inanmaları ile katlanmış, ilk etapta talebin minimize edilmesi, acil ihtiyaç seviyesine indirilmesi ve hükümetlerin fiziksel etkileşim bazlı-OHAL önlemleri ile öncelikle ulaşım sektörü (turizm sektörü)-hizmetler sektörünü doğrudan olumsuz olarak etkilemiştir.
2. Ulaşım sektörünün doğrudan amaç edindiği turizm sektöründe çok sert ve ani bir gerileme beklenmesi gerekmektedir. Son iki aydır cari açık ve-riyor olmamız ve ekonomik büyümemizi de bu şekilde hızlandırıyor olmamızdan ötürü, döviz açığımızdaki beklenen artışı, beklenen turizm gelirleri ile kapatamayacağımız ortaya çıkmıştır. 2020 yılına dair büyüme hızı, vergi gelirleri, dış borç beklentilerimizin negatif olarak gözden geçirilmesi gerekmektedir.
3. Finansal piyasalardaki “belirsizlik” görüşü ve panik havası da benzer şekilde ekonomideki varlık fiyatlamasını tamamen bozacaktır. Bunun en hızlı ve ani olumsuz etkileri de gayrimenkul sektöründe görülecektir. Bu üç maddede yer alanlar işgücü piyasamızı en hızlı kanaldan olumsuz olarak etkileyecektir ve işsizlik oranlarda yükselme beklemek gerekmektedir.
4. İkinci aşama olarak, AB’nin “belirsizlik” ve ondan kaynaklanan talep minimizasyonunu henüz yönetemiyor olması dolayısı ile yüzde 2’nin üzerinde ekonomik daralmaya gideceğini düşünüyorum. Bunun ülkemiz reel ekonomisine sirayet etmesi önümüzdeki iki ay içinde vukuu bulacaktır ve ihracatcı sektörlerimiz açısından daralma teşkil edecektir. Rusya-Suudi Arabistan çekişmesinin sürdürülebilir olmaması neticesinde petrol fiyatlarındaki düşüşün geçici olarak değerlendirilmesi gerekmektedir.
Hükümetimizin, Sn. Cumhurbaşkanımız tarafından açıklanan önlemler paketi tıbbi, parasal ve mali önlemlerin bütünleşik ele alındığını göstermektedir ve ilgili ekonomik yönetim kurumlarımızın eşgüdümlü hareket ettiğini göstermesi açısından oldukça olumlu sinyal etkisine de sahiptir. Bu önlemlerin 2-3 hafta kadar bir süreci yönetebileceğini, daha uzun soluklu önlemlerin, özellikle hane halklarının talep minimizasyonunu kıracak şekilde ve enflasyonu kontrol altında tutmak hedefi gözetilerek genişletilmesi gereklidir.