Bu kapsamda şimdiye kadar, Türkiye'den 19 alan dahil olmak üzere, tüm dünyadan hem doğal hem de kültürel binden fazla sit alanı listeye eklendi.
Bu yıl ise listeye 1'i Türkiye'den olmak üzere 13 yer girdi.
İşte UNESCO Dünya Mirası Listesi'ne bu yıl dahil edilen birbirinden çarpıcı kültürel ve doğal sit alanları...
DÜNYANIN EN ESKİ GÜNEŞ GÖZLEMEVİ - PERU
Amerika kıtasındaki en eski Güneş gözlemevi, UNESCO Dünya Mirası statüsüne layık görüldü ve "insan yaratıcı dehasının başyapıtı" olarak adlandırıldı. Kuzey Peru'da bir çöl vadisinde yer alan 2 bin 300 yıllık arkeolojik kalıntı Chankillo, kültürel anıtlar listesine eklenen 13 yeni küresel siteden biriydi.
MÖ 250 ile 200 yılları arasına tarihlenen antik yerleşimin en bilinen özelliği ise bir sırt üzerinde sıralanan on üç kuleden oluşması...
Kuleler, yalnızca ekinoksları ve gündönümlerini işaretlemek için değil, aynı zamanda yıl dönümlerinin kesin zamanlarını tanımlamak için Güneş'in yükselen ve batan yaylarını kullanan bir takvim işlevi gördü. Site ayrıca Casma nehri vadisinin çorak arazisinde yer alan Müstahkem Tapınak olarak bilinen heybetli üç duvarlı bir tepe kompleksi içeriyor.
Chankillo tarihi sit alanının program direktörü Iván Ghezzi, Birleşmiş Milletler (BM) ajansının Chankillo'yu listeye dahil edilmeye değer bulması karşısında şaşırmadığını söyledi.
Bölgede yirmi yıldır çalışan bir arkeolog olan Ghezzi, "Bu, tam bir yıllık Güneş takvimine göre hareket ettiğini bildiğimiz antik dünyadaki tek gözlemevi. Kuleler, çok iyi tanımlanmış iki görüş noktasındanyıl boyunca Güneş'in hareketlerini tam olarak eşleştirecek şekilde konumlandırıldı. Bunun dünyada hiçbir yerde benzeri yok. Peru'nun eski uygarlıkları, zamanın en sofistike astronomisini uyguluyorlardı" diye konuştu.
UANZHOU LİMAN KENTİ-ÇİN
Diğer kültürel alanlar arasında bir zamanlar "dünyanın ticaret merkezi" olarak bilinen bir Çin şehri yer alıyor.
İpek Yolu üzerinde önemli bir durak olan Quanzhou, antik köprülere, Çin'deki en eski camilerden birine ve canlı bir 10. yüzyıl şehrinin işleyişinin diğer unsurlarını içeriyor.
RETİRO PARK-İSPANYA
İspanya, yaklaşık otuz yıldır Madrid'deki Paseo del Prado ve Retiro Park'ın UNESCO tarAfından resmen tanınmasını sağlamaya çalıştı ve sonunda başarılı oldu. Büyük müzeler ve çeşmelerle dolu cadde ve park, en az 15. yüzyıldan beri eğlence amaçlı kullanılıyor.
HAYIRSEVERLİK KOLONİLERİ
Diğer yeni kültürel siteler arasında şu anda Belçika ve Hollanda olan "Hayırseverlik Kolonileri" yer alıyor. Bu koloniler, Sanayi Devrimi sırasında, yoksul insanların bazen kendi istekleri dışında çiftçilik yapmaya zorlandığı yoksulluğa karşı bir tarımsal deney amacıyla oluşturuldu.
HOLLANDA SU HATTI-HOLLANDA
17. yüzyılda sellere karşı Amsterdam'da oluşturulan Hollanda Su Hattı da Dünya Mirası statüsüne yükseltildi.
TRANS İRAN DEMİRYOLU-İRAN
1929'da yapımına başlayan ve Basra Körfezi ile Hazar Denizi'ni birbirine bağlayan Trans-İran Demiryolu da UNESCO Dünya Mirası Listesi'ne dahil edildi.
PADOVA'NIN 14. YÜZYIL FRESK DÖNGÜLERİ
İtalya'nın kuzeydoğu kesimindeki Padova kendinte yer alan sit alanı ,1302 ve 1397 yılları arasında farklı sanatçılar tarafından yapılan çeşitli fresk döngülerine ev sahipliği yapıyor.
Alan, çeşitli işlevlere sahip binalarda sekiz dini ve seküler bina kompleksinden oluşuyor. Bununla birlikte, freskler ortak bir stil ve içerik birliğine sahip. Bunlar, duvar resmi tarihinde devrim niteliğinde bir gelişmenin başlangıcı olarak kabul edilen Giotto'nun Scrovegni Şapeli fresklerini ve farklı sanatçıların diğer fresklerini içeriyor.
Freskleri bulunan sanatçılar arasında, Guariento di Arpo, Giusto de' Menabuoi, Altichiero da Zevio, Jacopo, Avanzi, Jacopo da Verona yer alıyor.
ARSLANTEPE HÖYÜĞÜ
Malatya'daki Arslantepe Höyüğü, 44. Dünya Miras Komitesi toplantısında alınan kararla UNESCO Dünya Miras Listesi'ne kaydedildi. Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Malatya'daki Arslantepe Höyüğü'nün 44. Dünya Miras Komitesi toplantısında alınan kararla UNESCO Dünya Miras Listesi'ne alındığını duyurdu.
Arslantepe Höyüğü 2014 yılında UNESCO tarafından Dünya Miras Geçici Listesine almıştı.
Arslantepe Höyüğü'ne ilişkin geçen yıl açıklanması beklenen UNESCO kararı, yeni tip corona virüs (Covid-19) salgını nedeniyle gerekli toplantı ve çalışmaların yapılamaması gerekçesiyle açıklanamamıştı. Geç Kalkolitik dönemden Demir Çağı'na kadar geçen tarihsel sürecin buluntularına rastlanan Arslantepe, Hititler'den Roma ve Bizans'a kadar pek çok medeniyetin izlerini de bünyesinde barındırıyor.
İlginizi çekecek gizemleri ile herkesi merakta bırakan yerler
Ele Geçirilemeyen Efsane: Oak Adası'nın laneti
Efsanelere konu olan Oak adası, Kanada'nın Nava Scotia Adası yakınlarında küçük bir ada. Söylentilere göre Oak adasında kimsenin tahmin edemediği bir hazine gizli. O hazineyi bulmak isteyenlerin başına gelenler ise oldukça ürkütücü...
221 yıldır kazılılıyor ama dibine bir türlü ulaşılamıyor
1795 yılının bir yaz günü, 16 yaşındaki Daniel McGinnis kanosu ile kürek çekerek Mahone Körfezi'ni geçti ve Oak Adası'nda keşfe çıkar. Önce eski bir patikadan ormanın derinliklerine yürür sonra da ağaçsız bir bölgeye çıkar. Bölgede sadece tek bir büyük meşe ağacı varmış. Ağacın dallarından biri budanmış ve toprakta bir çukur bulunuyormuş. Sonradan Para Çukur adını alan çukur, genç Daniel'in dikkatini çeker. Belki de bir define bulmuştu! Hemen evinde döner ve ertesi gün arkadaşlarını da yanına alarak tekrar adaya gider.
Söylentilere göre kimsenin tahmin edemediği bir hazine gizli
Üç genç, göçüğü kazmaya çalışırlar. Neredeyse 9 metre kazarlar ama çukurun dibini göremezler. Pes edip, geri dönerler. Yaşadıklar yer Chester'a gidip, define olduğunu düşündükleri çukuru kazmak için yardım isterler ama kimse yanaşmaz. Bölgeye ilk yerleşenlerden Chesterlı bir kadının annesi geçmişte Oak adasında yaşanan bir olaydan bahseder:
Gizemini koruyor
Zamanında adada ateşler ve garip ışıklar görünmüş. Bir tekne dolusu adam, ne olup bittiğini incelemek için adaya gitmişler. Sonra da arkalarında iz bırakmadan yok olmuşlar!" Aradan dokuz yıl geçer. 30 yaşındaki Simeon Lynds, Anthony Vaughn'ın kendisine anlattığı öyküden etkilenir. Daniel ve arkadaşlarına yardım etmeye karar verir. Grup 1804 yılında esrarengiz Oak Adası'na çıkarlar
Çukuru kimin yaptığı halen muamma
Karşılaştıkları manzara ise şöyledir: Aradan geçen yıllar boyunca kimse buraya el sürmemiştir. İlk aşamada 27 metreye ulaşırlar ve her üç metrede bir aynı meşe kütüklerinin bulunduğu anlaşılır. 12 metreden sonra kütüklerin üstünde bir kömür tabakası, 15 metrede bir kat cam macunu, 18 metrede ise bir kat hindistan cevizi lifi bulunur. Ve 27 metreye gelindiğinde en garip şeyi keşfederler: Üzerinde garip bir yazının bulunduğu bir taş. Taşı çıkarırlar ama kuyuya oluk oluk su dolunca çalışmalar yine yarım kalır.
Ele Geçirilemeyen Efsane: Oak Adası'nın laneti
Dönelim, adadaki çukuru araştıran ekibe: Bir yıl sonra kaldıkları yerden devam etmek isteyen ekip, bu kez çukura paralel yeni çukurlar kazmayı dener. Çukura da 'Para Çukuru' adı verilir. Fakat kısa sürede paralel kuyu da suyla dolar. Çalışmalar 45 yıl boyunca durur. Bu aksiliğin bir Bubi Tuzağı olduğu düşünülür. Aynı zamanda yaklaşık 150 metrelik bir su yolu da keşfedilir. Fakat su ne kadar çabuk boşaltılsa da, deniz suyu gelip yine boşluğu doldurur.
Bilim insanlarının akıl sır erdiremediği inanılmaz doğa mucizesi!
Gravity Hills, Hindistan
Gezegenimiz bizi şaşırtmayı her zaman sürdürüyor. Dünyanın her köşesinde öyle inanılmaz olaylar yaşanıyor ki, en şüpheci insanları bile mucizelere inanmaya iten bir şeyler mutlaka oluyor. Sizin için merak ve gizemle dolu bir liste hazırladık. Deniz seviyesinden 14 bin metre yükseklikte bulunan bu tepenin metalik objeleri çeken, yokuş yukarı, arabalar çalışmıyor durumdayken 20 km/s hızla sürükleyen manyetik kuvvete sahip olduğu iddiası bulunuyor. İşin aslı ise buranın bir optik illüzyondan ibaret olduğu. İllüzyonun sebebi tamamen engellenmiş olan ufuk çizgisi. Ufuk çizgisi olmadan bir yokuşun yönünü tayin etmek oldukça zor bir hal alıyor. Aslında bu tepe tırmanan bir yokuş görünümünde olan bir iniş yokuşu. Bu yüzden de motoru kapalı olan araçlar bile sürüklenebiliyor.
Dolmenler Kore, Çin, Hindistan, İsrail, İskandinavya, Rusya)
Menga Dolmen yani İspanyolca olarak Cueva de Menga 3 bin yıllık megalitik mezar höyüğüdür. Bir çeşit '' masa '' oluşturan devasa antik taş plakalar, gezegenimizdeki çok farklı yerlerde bulunur. Arkeologlar onları eski papazların mezarları olarak görürler. Arkeologlar tarafından 19. yüzyılda açılıp incelendiğinde içerisinde yüzlerce insan iskeletine rastlanmış.
Eternal Flame Falls (Sonsuz ateş şelalesi), ABD
Olağandışı bir şelale. Araştrımalara göre yerin altından çıkan doğal gazlar şelalenin iç noktasında bir bölümde yanıyor ve ortaya ateş yanıyormuşçasına bir görüntü çıkıyor. Bu kaynağı besleyen doğal gazlar yerin altında bulunduğundan ve bol miktarda olduğundan yıllardan beri aktif bir şekilde yanıyorlar.
Çin Taş Ormanı
Belki de bu ülkenin en büyük harikası. Taş Orman, 200 milyon yıl önce ortaya çıktı. Bundan önce, kalın tabakalı kalker tabakalarının büyük yapılar oluşturduğu denizi vardı. Tektonik hareketler taşları yüzeye doğru kaldırdı. Ormanın yeraltı bölümünde, Qifeng Mağarası gerçekten merak uyandıran bir yer: Ağustos-Kasım ayları arasında, her 30 dakikada bir yer altı nehri sadece birkaç dakika süren ve daha sonra hızla dağılan bir dizi girdap oluşturuyor.
Beş Renkli Nehir, Kolombiya
Yılın büyük bir kesiminde tamamen sıradan olan nehir yaz aylarına gelindiğinde renkli bir hal almaya başlıyor. Benzersiz yabani otların nehri; kırmızı, pembe, mavi, yeşil ve sarı renklere bürüdüğü yeni keşfedildi. Elbette bölgedeki mitolojik efsanelere göre Su Anası La Mojana'nın hazinesi nehrin altında yatıyor.
Kan Şelalesi, Antarktika
Bu kan kırmızısı şelale -10 ° C'de bile donmaz. Buzul kütlesi etrafındaki sular, gezegendeki en soğuk olanlardan biri olarak kabul edilir. Harvard Üniversitesi'nden bir grup bilim insanı, Kan Şelalesi'nin bu inanılmaz doğal fenomene ev sahipliği yapmasının sebebini bölgeye has mikrobik canlılara bağlıyorlar.
Relámpago Del Catatumbo (Dinmeyen Fırtına)
Dünyada eşi benzeri olmayan bir doğa olayı. Venezuela'da catatumbo nehri ile marakaibo gölü'nün buluştuğu yer üzerinde oluşan bulutların çarpışması sonucu şimşek fırtınası meydana geliyor. 5 kilometre yüksekte oluşan yüksek voltaj nedeniyle yılda 140-160 gece boyunca, her gece 10 saat süreyle şimşekler çakıyor. Şimşekler bazen saatte 280 kez tekrarlanıyor. Bölgede, şiddeti 400 bin amper olmak üzere yılda ortalama 1 milyon 176 bin elektik boşalma meydana geliyor. Bu nedenle bölge dünyada ozon oluşturan tek yer olarak geçiyor. İnanılmaz 'şimşek fırtınası' ise 400 kilometre mesafeden izlenebiliyor. Gemiler bile yön tayin etmekte şimşekleri kullanıyor.
Door To Hell (Cehennem Kapısı)
Türkmenistan'ın Ahal Vilayetindeki Derweze ilçesinde bir doğalgaz kuyusudur. 1971'de Rus yer bilimi uzmanları doğalgaz araması yaparken tesadüfen buldukları uzun bir kuyudur. Çapı 70 metreyi bulan bu kuyudan metan gazı çıktığı için bilim insanları çevreyi korumak için o senede bu kuyuyu ateşe verdiler ve o zamandan beri kuyu sürekli yanmaktadır.
Lake Hillier (Pembe Göl)
Pembe Göl, Batı Avustralya'nın Goldfields Esperance bölgesinde bir tuz gölüdür. Esperance'in batısında 3 kilometre (2 mil) kadar uzanır ve doğuda güney sahil karayolu ile sınırlıdır. Göl renk olarak her zaman pembe değildir ama suyun tipik rengi yeşil Dunaliella salina isimli su yosunu, halobacterium, Halobacteria cutirubrum ve/veya yüksek oranda karides yoğunluğunun sonucu olarak değişir. Göl suyu deniz suyundan daha yüksek tuzluluk seviyesine ulaşıp, sıcaklık yeterince yükseldiğinde ve yeterli ışık koşulları sağlandığında, yosun kırmızı bir pigment olan beta karoten biriktirmeye başlar. Pembe halobacteria gölün tabanındaki tuz kabuğunda yetişir ve gölün rengi D. salina ve H. cutirubrum arasındaki dengenin bir sonucudur.
Efsane Şehir Dwarka
Hindistan'ın batı kıyısında Canbay Körfezi açıklarında 35 metre derinlikte 24 km² lik bir alana yayılmış olan Dwarka en eski şehirlerden biridir. Araştırmacılara göre bu eski şehirin yaşı tahminen 5 bin yıl ile 10 bin yıl arasındadır. Bilim adamlarını şaşırtan olay ise son buzul çağında şehir sular altında olduğu keşfidir. Buzların erimesine rağmen şehir hiç bozulmadan olduğu yerde kalmıştır.
Olmec Taş Kafaları
Bazalt kayalardan oyulan ve baş şeklinde olan bu heykeller, Meksika ve Guatemala, Karayip kıyı şeridinde bulunmuştur. Orta Amerika halklarının geleneksel özelliklerini taşıyan bu heykelleri kimin yaptığı bilinmiyor. Her kafa 50 ton ağırlıkta ve tek bir kayadan oyulmuştur. Olmec medeniyeti tarafından yapıldığına inanılan bu heykeller nasıl taşınmış ve neden yapılmış bilinmiyor ama 2000 yıl önce medeniyet ortadan kaybolmuştur.
Paskalya Adası Moai
Dünyanın en gizemli heykelleri Paskalya adasındadır. Bu heykellerin 13-16. Yüzyıllarda ada sakinleri tarafından yapıldığına inanılır. Yaklaşık bir heykel 82 ton ağırlıktadır. Bu nedenle oyulan heykellerin nasıl taşındığı bilinmemektedir. Bu heykellerin ataların yüzleri olduğu düşünülüyor. Fakat ağırlıkları ve oyulma tarzı ile ileri bir medeniyetin eseri olduğuna inanılıyor.
Kosta Rika Topları
Nicoya Yarımadasında Dikvis nehrinin kıyısında bulunan alanda garip gizemler meydana gelmiştir. 1930 yılından sonra tanesi 2 metreden büyük 16 ton ağırlığında 300 den fazla dev taş toplar bulunmuş ve hala nasıl oluşabildikleri ya da kimler tarafından yapıldıkları konusunda bir fikir birliğine varılamamıştır.
Angkor Wat
Angkor Wat klasik Khmer mimarisinin en ihtişamlı örneğidir. Fakat, Angkor Wat'ın henüz gün ışığına çıkmamış mimari sırları da var; tapınağı meydana getiren kum taşı bloklarının nasıl bir teknik kullanılarak birbirine yapıştırıldığı halen gizemini koruyor. Angkor Wat'ın gerçek ismi ve nasıl inşa edildiği de hala bir sır perdesi.
Göbekli Tepe
Göbekli Tepe'deki kazılara kadar bilim dünyası, göçebe küçük gruplar halinde örgütlendiği düşünülen avcı - toplayıcı toplulukları oldukça basit standartlarda yorumlamıştı. Ancak kazılarda ortaya çıkan, bir kült merkezi olarak anıtsal boyutlarda mimari, büyük taş yontular, sembolik motifler ve stilize edilmiş canlandırmalar, en azından bu bölgedeki toplulukların oldukça gelişkin ve çok yönlü bir sosyal yapıya sahip olmaları gerektiğini göstermektedir. Göbekli Tepe'de ortaya çıkarılan bütün bu buluntular böylesi faaliyetleri gerçekleştirebilmek için kalabalık grupları bir araya getirmedeki organizasyon gelişkinliğinin, kişisel sanatsal becerilerin ve ritüel itkilerin, bir çeşit sanat anlayışının ve arayışının varlığını ortaya koymaktadır. Bu bulgular ışında bilim dünyası, avcı - toplayıcı toplulukların sosyokültürel yapısı hakkındaki hakim görüşleri gözden geçirmek zorunda olmaktadır.
Yonaguni Şehri
Yonaguni Anıtı'nın insan eliyle mi yapıldığını yoksa doğal şartlarla mı oluştuğunu çözmek bir hayli zor. Doğal şartlarla oluştuğu yönünde bazı kanıtlar varsa da, taraçalı taşlarına, üçgen şekillerine bakılarak nasıl böyle bir doğal güzelliğin oluşabileceğine hayret ediliyor. Deniz tabanından 76 metre kadar yükselen piramit, scuba-divingçileri güzelliğiyle cezbediyor. Eğer bu yapı, insan eliyle yapılmışsa, uzmanlara göre milattan yaklaşık 10,000 yıl kadar önceye dayanan bir tarihi olmalı.
Mısır'ın Bitmemiş Dikilitaşı
Aswan Eski Mısır taş ocaklarının kuzey kesimlerinde henüz bitirilememiş olan Dikilitaş keşfedilmiştir. Yüksekliği yani yattığı yerde uzunluğu 42 metredir. Arkeologların tahminlerine göre dikilitaşın yapımı esnasında çatlak meydana geldi ve Firavun eserin yapımını yasakladı. Bu yüzden dikilitaşın bitirilemediği tahmin edilmektedir.
Ggantija Tapınakları
Malta'da önemli kazı alanlarından biri olan Gozo adasındaki megalitik tapınak kompleksi. Milattan önce 3600 yılında Neolitik dönemde iki dev tapınaktan oluşmakta. Tapınakların çevresi 50 ton ağırlığında 5.5 metrelik taşlardan oluşturulmuş. İçerinde doğurganlık ile ilgili heykeller bulunmuş ve doğurganlık kutlamaları için inşa edilmiş olabileceği tahmin ediliyor. Bu dev taşlar ile inşa edilmiş tapınağı yine dev insanlar tarafından inşa edildiği düşünülüyor.
Sinemanın yapılış hikayesi şöyle: 2000'lerin başında çılgın bir Fransız bir gün kendini Sina çölünde buluverir. "Çölün ortasında neden bir açık hava sineması olmasın?" fikri de o zaman aklına gelir. Paris'e döner ve proje için para bulur. Sonra Kahire'ye gidip eski bir sinemanın orijinal eski koltuklarını ve projeksiyon ekipmanını satın alır. Sina'ya döner ve elektrik için bir jeneratör ve sinema perdesini taşıması için de dev bir traktör bulur. Böylece ilk gösterim için her şey hazır gibidir.
Lokal otoriteler Fransız bir adamdan gelen bu projeden rahatsız olur. Prömiyerin gerçekleşeceği gece her şey şüpheli bir şekilde kötü gider. Jeneratör sabote edilir ve "Dünyanın Sonundaki Sinema"da hiçbir film gösterilemez.
Hala ilk günkü haliyle çölün ortasında duran sinemayı görüntüleri internette büyük ilgi çekmişti,