Grup, kuzey Ural dağlarının Otorten dağına bir gezi yapmayı düşünüyordu. Tecrübeli bir dağcı olan Igor Dyatlov liderliğindeki grup, sekiz erkek ve iki kızdan oluşuyordu. Gruptaki herkes daha önce de zorlu tecrübelere katılmış olan çetin insanlardı.
Igor Alekseieviç Dyatlov, grup lideri (d. 13 Ocak 1936),
Zinaida Alekseevna Kolmogorova (d. 12 Ocak 1937),
Lyudmila Alexandrovna Dubinina (d. 12 Mayıs 1938),
Alexander Sergeieviç Kolevatov (d. 16 Kasım 1934),
Rüstem Vladimiroviç Slobodin (d. 11 Ocak 1936),
Yuri (Georgiy) Alexeieviç Krivonişenko (d. 7 1935),
Yuri Nikolaieviç Doroşenko (d Şubat. 29 ocak 1938)
Vladimiroviç Nicolai Thibeaux-Brignolles (d. 5 Temmuz 1935)
Semyon Aleksandroviç Zolotarev (d. 2 Şubat 1921)
Grup, 25 Ocak'ta Ivdel'e trenle vardı. Buradan Vizhai'ye giden bir otobüsle devam ettiler. Grubun onuncu üyesi Yuri Yudin, ayağını burktuğu ve hastalandığı için Vizhai'de yolculuğuna son verdi ve geri gönderildi. 27 Ocak, grubun son görüldüğü tarih oldu. Kayakçılar, 2 Şubat günü Otorten'i geçerek Holat Syahl tepesine ulaşmayı başardılar.
Ekipten kalan fotoğrafları ve günlükleri inceleyen müfettişlere göre, saat 5'de çadırlarını kurarak kamp yeri oluşturdular. Kayakçıların bu bölgeyi neden tercih ettikleri belli değil. Çünkü grup 1,5 kilometre ileride dağ eteğindeki ormanlık bölgeye kamp kurmuş olsaydı, iklimin sert etkilerinden de kendini koruyabilecekti. Böylesi bir noktayı seçmiş olmaları bir şeylerden endişe ettiklerini düşündürmektedir. Yudin'e göre bunun sebebi, Dyatlov'un orman içindeyken etraflarındaki orman örtüsü nedeniyle tepeyi gözden kaybetme korkusu olmalıydı.
Gezi planı dahilinde grubun 12 Şubat'ta Vizhai'ye dönmesi ve spor kulübüne telgraf çekmesi gerekiyordu. Fakat Dyatlov, Yudin'e gecikme olabileceğini söylediği için bundan sonraki birkaç gün içinde grup için kimse endişelenmedi. İlerleyen günlerde gruptan haber alınamaması sonucu gönüllülerle başlatılan arama çalışmalarına polisler ve ordudan helikopterler de katıldı.
Çadırdaki gençleri, gecenin bir yarısı dondurucu soğukta, yalın ayak ve bir daha hiç kullanmamak üzere çadırlarını yırttırarak dışarı kaçmaya nasıl bir kuvvet zorlamıştı? Araştırmayı yürüten dedektiflere göre bu ayak izleri gruptakilere aitti ve hiçbir yabancı ayak izi tespit edilemedi.
Demek ki olaydan sonra ağacın tepesine çıkarak etrafa ya da bir şeylere bakmışlardı. Bir kısım dal kırıkları kar üzerinde dağınık olarak bulundu.
Dyatlov, 22 yaşındaki Zina Kolmogorova ve 23 yaşındaki Rüstem Slobodin'e ait sonraki üç ceset, ağaç ile kamp arasındaki sahada 150 metre ara ile bulundu. Cesetler arasındaki mesafeden onların kampa dönmeye çalışırlarken öldükleri sonucuna varıldı. Uzmanlar hemen adli tahkikata giriştiler. Cesetler üzerinde yapılan otopsi işlemlerinde net bir sonuca ulaşılamadı. Adli tıp uzmanları, beş cesedin hipotermi (yani soğuk etkisi ile donarak) neticesiyle öldüğünü açıkladılar.
Nicolas Thibeaux-Brignollel, Ludmila Dubinina, Alexander Zolotaryov ve Alexander Kolevatov'un bulunan cesetlerinden anlaşıldığı kadarıyla, travmatik şekilde ölmüşlerdi. Thibeaux-Brignollel'ın kafatası kırılmış, Dubinina ve Zolotarev'in kaburga kemiklerinde kırıklar bulunmakta ve yine Dubinina'nın dili yerinden sökülmüştü.
Bütün bunlara rağmen cesetlerin travmaya uğrayan kısımlarının dış yüzeylerinde, yani cesetlerin üzerlerinde yaralanma belirtileri yoktu. Yani kırık kemikleri etrafını saran adale-et ve deri üzerinde yaralara rastlanılmadı. Cesetlerdeki tahribat, araba çarpmasına benzetilmesine rağmen, yara izleri oluşmaması, olayın esrarengizliğini iyice arttırdı.
Son 4 ceset, diğerlerinden daha kötü giyimliydi. Anlaşılan sonraki, ilk kim öldüyse onun kıyafetlerini üzerine geçirmişti. Zolotaryov, Dubinina'nın kürklü montunu ve şapkasını giymişti. Dubinina'nın ayağında ise Krivonishenko'nun yün pantolonu vardı. Elbiseler üzerinde yapılan incelemelerde ise, yüksek oranda radyasyona rastlanılmış olması başlı başına bir muamma idi.
9. Rüstem Slobodin'in dudakları ve yüzünün sol yarısının şiş olduğu tespit edildi. Vücudunun değişik yerlerinde darp izleri görülüyor. Slobodin midesini kramp girmiş ya da darbe almış gibi tutuyor. Cesedin bulunduğu pozisyona bakarak araştırmacılar, Slobodin'in bir şeyle mücadele etmiş olabileceğini düşünüyorlar. Darp izleri, dudağının ve yüzünün sol yarısının şişik olması bu iddiayı doğrularken, çevrede yabancı ayak izi olmaması iddiayı çürütüyor.
Savcılık, önce Mansi yerlilerinin bu cinayetleri işledikleri iddiasını araştırdı. Güya kendi yurtlarına geçiş yolu açan kâşifleri birilerinin cezalandırdığı düşünüldü. Oysa ne Otorten ve ne de Holat-Syahl yöre halkınca kutsal ya da özelliği olan yerler değildi. Keza olay mahallinde de 9 kayakçıdan başkaları olduğuna dair hiç bir iz ve belirti yoktu. Otorten Dağı, Mansi dilinde "Ölüm Dağı" anlamına geliyordu. Hepsi o...