Savaş gemisi ve uçağı ile yeni nesil İHA ve SİHA'ların ardından en kritik adımlardan biri daha hayata geçiriliyor. S-400'ler üzerinden Türkiye'ye dayatılan yaptırım tehditlerinin ardından ilk milli ve yerli hava savunma füze sisteminde sona gelindi. Hava Savunma Sistemi Hisar projesinde ortaya konulan Hisar-A+'da seri üretim başlarken Hisar-O+'da ise son testler gerçekleştirildi. Sıra patriot ve S-400 gibi savunma sistemlerinin yerine geçecek olan Hisar-U'ya geldi. SİPER projesi kapsamında gerçekleştirilen Hisar-U'nun menzili 150 km'ye kadar çıkacak.
Yüzde 100 yerli ve milli sermayeyle üretim yapan Samsun Yurt Savunma, Organize Sanayi Bölgesi'nde 750 kişinin çalıştığı 3 tesiste, silah üretimi yapılıyor. 'Canik' markasıyla yılda 400 bin hafif silah üreterek dünyaya satan Samsun Yurt Savunma, şimdi de makineli tüfek üretmeye başlandı. Üretilen 12.7 milimetrelik uçaksavar, testleri geçti. Zırhlı araçlara, helikopterlere, uçaklara entegre edilebilen uçaksavar dünya pazarına da girecek.
Aslında ilk kurulduğumuz günden beri hedeflerimizin arasındaydı. 12.7 milimetrelik makineli tüfeği, Türkiye uzun yıllar dışarıdan tedarik ediyordu. Bu silahlarla ilgili zaman zaman bazı memnuniyetsizlikler de oluyordu. Biz hem bu ürünün yerli olması hem de muadillerinden daha iyi performans göstermesi için önemli bir görev üstlendik. 2018 yılında Savunma Sanayi Başkanlığı'yla bir kontrat imzaladık. Devletimizden herhangi bir kaynak almadık. Türkiye'den hariç 1300'e yakın yurt dışından da sipariş aldık.
Türkiye'nin ihtiyaçlarını karşılamanın yanı sıra dost ülkelerin de ihtiyacını karşılayacağız. Silahın kalibresinden dolayı yani 12.7 milimetre mühimmat atabildiği için çok güçlü bir silahtır. Bu silah; hem piyade tarafından kullanılabilirken hem de kara, hava ve deniz araçlarına da entegre edilebiliyor. 12.7 milimetre silah sistemini zırhlı araçlara, helikopterlere, uçaklara entegre edeceğiz.
'1 DAKİKADA 1 TABANCA ÜRETİYORUZ'
Yılda 400 bin adet tabanca ürettiklerini belirten Aral, "Her 1 dakikada 1 tabanca üretiyoruz. Dünyadaki en büyük 7'nci kapasitedir. Türkiye'nin ihracatını da tek başına yüzde 75-80'ini gerçekleştiriyoruz. Makineli tüfekte de artış olacaktır. Yıllık bin 500 adet üretimle başlayıp, ikinci yıl hemen 2 bin 500'e ulaşmış olacağız. Daha sonra da taleplere göre de bunu 4 binlere çıkaracağız. İhracatta ise sivil pazarlar ve kolluk kuvvetleri pazarları vardır.
Siville bakınca dünyanın en büyük pazarı ABD'nindir, onlar bizden tabanca alımı gerçekleştiriyor. Kuzey Amerika, Güney Amerika, Orta Amerika, Guatemala, El Salvador, Panama, Polonya polis teşkilatı, Ukrayna sınır güvenliği, Kamerun ordusu, Tayland, Endonezya, Bangladeş, Filipinler gibi ülkelerde ürettiğimiz silahlar kullanılıyor. 4 kıtada şu an aktif olarak silahlarımız kullanılıyor" diye konuştu.
Sarsılmaz, SAR 762 MT'yi, Savunma Sanayii Başkanlığı (SSB) ile 2018 yılında imzaladığı PMT 7.62x51 projesi kapsamında geliştirilmeye başlandı. Türk Silahlı Kuvvetleri, Jandarma Genel Komutanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğünün ihtiyaçlarını karşılama hedefiyle projeye başlayan firma, en az bin atım yapmaya elverişli bir piyade tüfeği ortaya çıkardı.
Yerli ve milli olarak üretilen SAR-762-MT ve SAR-56 ile bu alanda dışa bağımlılığın önemli ölçüde azaltılması planlanıyor
SAR-762-MT ve piyade tüfeği olan SAR-56 geçtiğimiz hafta Türkiye Verimlilik Vakfınca düzenlenen Uluslararası Verimlilik ve Teknoloji Fuarı'nda ilk kez sergilendi. Yerli ve milli imkanlarla üretilen silahların dışa bağımlılığı önemli ölçüde azaltılması planlanıyor.
"SAR-762-MT ağır makinalı tüfeğimiz ilk kez görücüye çıktı"
Silahların ilk kez sergilendiğini söyleyen Sarsılmaz Silah Sanayii'nin Satış Müdürü Hakan Özadalı, "Fuara 60 silahla katıldık. Piyade tüfeklerimiz, makinalı tabancalarımız, ağır makineli tüfeğimizi fuarda sergiledik. İlk kez bu fuarda gösterdiğimiz ürünlerimiz var.
Hızlı değiştirilebilir namlu (QCB) ile kesintisiz atış
İlk kez görücüye çıkan silahların özelliklerini sıralayan Özadalı, "SAR-762-MT mayonla çalışan 7,62 ağır makinalı dediğimiz bir tüfektir. Bu tüfekler platform veya araç üzerine takılabilen bir üründür. Ağırlığı 12 kilogram ve dakikada 700 atış yapabilmektedir.
Namlusu bir set halindedir ve çok kolay değiştirilebilir. Hava soğutmalı silah, hızlı değiştirilebilir namlu (Quick Change Barrel / QCB) özelliğine de sahip. Bu sayede, örneğin, yoğun ateş baskısı gerektiren muharebeler gibi silahların aralıksız ateş etmesi gereken durumlarda, makineli tüfek nişancısı, ısınan namluyu, hızlı ve emniyetli bir şekilde yedek namluyla değiştirebiliyor.
Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanı İsmail Demir, kara birlikleri için sıcak çatışmalarda en kritik zamanın ilk temas anı olduğunu söyledi. En fazla ateş etme ihtiyacının duyulduğu ilk temasta, standart olarak kullanılan 5,56x45 milimetre şarjörlerde bulunan 30 mermi yetersiz kaldığında en hızlı şekilde ikinci şarjörün takılmasının hayati önemde olduğunu belirten Demir, birçok özel birlikte şarjör değiştirme süresinin kısaltılmasına yönelik uzun süren eğitimler verildiğini bildirdi.
Demir, süreyi kısaltmak için diğer bir uygulamanın ise şarjörlerin birbirine tutturulması olduğunu ancak her iki durumda da zaman kaybının kaçınılmaz olduğunu dile getirdi. İsmail Demir, "Kahramanlarımızın ihtiyaçlarını en küçük ayrıntısına kadar karşılamak için çalışmalarımız sürüyor. Dünyada sadece 2 gelişmiş ülke ordusu için üretilen 60'lı yüksek kapasiteli şarjörü yerli ve milli imkanlarla üreterek güvenlik güçlerimizin kullanımına sunduk" dedi.
HEDEFE KESİNTİSİZ 60 MERMİ, SIFIR ZAMAN KAYBI
Yüksek kapasiteli şarjör, 60 adet 5,56x45 milimetre mühimmat kapasitesine sahip bulunuyor. Halen ayrı ayrı şarjörlerle kullanılabilen MPT-55, KCR-556, SIG-516, M4, M16 ve AR-15 gibi farklı silahların tamamıyla yüzde 100 uyumlu şekilde tasarlanan şarjörün bu özelliğiyle dünyada benzeri bulunmuyor.
60 merminin kesintisiz olarak hedefe gönderilmesine olanak veren şarjör, çatışma sırasında şarjör değiştirirken kaybedilen zamanı "sıfır"a indiriyor. Personelin taşıdığı şarjör sayısı azaltılarak rahat ve konforlu hareket etmesi sağlanıyor.
Türk Silahlı Kuvvetleri'nin envanterindeki zırhlı muharebe araçlarına yakın zamanda Özel Operasyonlar Aracı eklenecek.
FNSS ile Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanlığı (SSB) arasında imzalanan 6x6 Mayına Karşı Korumalı Araç (MKKA) Tedariki Projesi kapsamında geliştirilen Pars IV 6x6 Özel Operasyonlar Aracı, özel operasyonlara yönelik ateş kabiliyeti, el yapımı patlayıcıya (EYP) karşı etkin koruması, yüksek mayın ve balistik koruma içeren beka altyapısı, yeni teknoloji ürünü görev donanımları ile tasarlandı.
Milli imkanlarla FNSS tarafından tasarlanıp geliştirilen araç, özgün modüler bir zırh yapısına sahip. Entegre EYP kiti ve kullanıcı tarafından kolayca sökülüp takılabilen RPG ağı, aracın pasif koruma unsurlarını tamamlıyor.
2019 yılında başlayan MKKA Projesi'nde, aracın mayın, EYP ve balistik testlerinin tamamı kullanıcıyla birlikte, FNSS tesislerinde, Türk Silahlı Kuvvetleri tatbikat sahaları ve uluslararası akredite test merkezlerinde gerçekleştirildi. Araç, beka standartlarında tanımlanan yüksek seviye mayın tehditlerinin yanı sıra EYP ve tüm yönlerden gelecek balistik tehditlere karşı test edildi.
3 AYRI SİLAH, 2 KAT ATEŞ GÜCÜ
Özel operasyonların taktik ihtiyaçları doğrultusunda, konseptiyle birlikte özgün olarak oluşturulan Pars IV 6x6 Özel Operasyonlar Aracı'nda yine FNSS tarafından geliştirilen 2 adet bağımsız Sancak Uzaktan Komutalı Silah Sistemi yer alıyor. İhtiyaç halinde kullanıcı tarafından silahı kolayca değiştirilebilen kulelerde, 3 ayrı silah tipi (7,62 mm, 12,7 mm makineli tüfek ile 40 mm otomatik bomba atar) kullanılabiliyor. Araç, çepeçevre etrafından veya yüksek noktalardan, eş zamanlı olarak farklı yönlerde belirecek tehditlere karşı gözetleme ve 2 kat etkili ateş gücü imkanı sağlıyor.
Güçlü motoru, 7 ileri, 2 geri vitesli transmisyonu ile sınıfının en güçlü ve atak güç grubuna sahip araç, aynı zamanda yükseklik ayarlı bağımsız süspansiyonu ile farklı arazi ve yol koşullarında en iyi yol tutuşunu sağlıyor. Tüm tekerlerden tahrikli sürüş ve ön-arka akstan dönüş sistemine sahip Pars IV 6x6, sınıfındaki en düşük dönüş çapı ile meskun mahalde yüksek manevra yeteneğini içinde barındırıyor.
Envantere girmeden önce tamamlanması gereken zorlu testlerin ardından projede son aşamaya gelinecek ve Pars IV 6x6 Özel Operasyonlar Aracı Türk Silahlı Kuvvetlerine teslim edilecek.
Türk Silahlı Kuvvetlerinin yeni aracı, çok sayıda uluslararası katılımcının da yer alacağı IDEF 2021'de ilk kez sergilenecek.
Cumhurbaşkanlığı Savuma Sanayii Başkanı İsmail Demir, insansız sistemler alanında sayılı ülkenin üzerinde çalıştığı bir kabiliyeti daha yerli-milli olarak geliştirdiklerini söyledi.
Demir, "İnsansız deniz araçlarına sürü yeteneğinin kazandırılması, otonomi ve çeşitli görevlerin icrasını hedeflediğimiz Sürü İDA Projemizde ilk aşamayı tamamladık. Devamı gelecek." dedi.
Demir'in verdiği bilgilere göre, Başkanlık ile ASELSAN arasında imzalanan sözleşmeyle başlanan Sürü İnsansız Deniz Aracı'na (İDA) yönelik proje kapsamında sürü mimarisinin oluşturulması, farklı formasyonların ve görevlerin denenmesi hedeflendi.
Proje için ASELSAN'ın Albatros insansız deniz aracı ailesine gelişmiş özellikleriyle Albatros-S katıldı.
Homojen ve heterojen dağıtık mimaride sürü oluşturulmasına imkan veren projede ASELSAN ve alt yüklenicileri tarafından yeni nesil yüksek manevra, denizcilik ve duruş kabiliyetli Albatros-S İDA geliştirildi. Proje kapsamında deniz ortamı için taktik örgüsel haberleşme yeteneği de oluşturuldu. Projede ilk aşama çalışmaları tamamlanırken farklı görev ve formasyonların deneneceği ikinci aşama faaliyetleri devam ediyor.
Yaklaşık 7 metre boyundaki İDA, 40 knot üstünde hıza, 200 deniz mili üzerinde seyir menziline ve önemli miktarda faydalı yük kapasitesine sahip bulunuyor.
Sürü İDA, yerli ve milli özgün haberleşme sistemi, kontrol sistemi, çoklu haberleşme sistem mimarisi, GNSS ve haberleşme olmayan ortamda göreve devam edebilme gibi kabiliyetlerle çeşitli zorluk ve engellemelere karşı güvenle görevini sürdürebilecek.
İDA'lar, sürü halinde otonom seyir, otonom formasyon değişimi, engelli ortamda otonom seyir ve otonom görev icrası gibi özellikleriyle Mavi Vatan'ın korunması ve kıyı emniyetinde önemli operasyonel kabiliyetler sunacak.
Türk savunma sanayisi tarafından geliştirilen platformlarda yer alacak makineli tüfek, jandarmanın kullanımına sunuldu.
Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanı İsmail Demir, Twitter'dan yaptığı paylaşımda, "Bir silah sisteminde daha dışa bağımlılığı bitiriyor, yerli ve milli üretimle güvenlik güçlerimizin kullanımına sunuyoruz. Platformlar için 7,62 mm Makineli Tüfek PMT 7,62'nin ilk teslimatlarını Jandarma Genel Komutanlığına gerçekleştirdik. Hayırlı olsun, durmak yok, yola devam" ifadelerine yer verdi.
Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanı Prof. Dr. İsmail Demir, Twitter hesabından konuya ilişkin, şu paylaşımda bulundu:
"Kendisi hafif etkisi ağır Alpagu'dan tam isabet. STM'nin milli mühendislik kabiliyetiyle geliştirdiği tek er tarafından gece-gündüz etkin operasyon yapabilen Sabit Kanatlı Akıllı Vurucu İHA Sistemi Alpagu mühimmatlı test atışını başarıyla gerçekleştirdi. Durmak yok yola devam."
Türk Havacılık ve Uzay Sanayii AŞ (TUSAŞ) Genel Müdürü Prof. Dr. Temel Kotil, Sakarya Uygulamalı Bilimler Üniversitesi (SUBÜ) tarafından "Havacılık Sanayiinde Yerlilik Vizyonu ve Türkiye'nin Milli Projeleri" başlığıyla düzenlenen "SUBÜ Konuşmaları"na video konferansla katıldı.
SUBÜ Teknoloji Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Yusuf Çay, moderatörlüğünde gerçekleşen etkinlikte konuşan Kotil, hedeflere ulaşmak için çok çalışmanın önemine değindi.
Kariyerindeki gelişmelerden bahseden Kotil, TUSAŞ'ın kuruluş amacını ve faaliyet alanlarını anlattı.
TUSAŞ bünyesinde yaklaşık 4 bin mühendisin çalıştığını söyleyen Kotil, 2028 itibarıyla bu sayının 10 bine çıkacağını, bunların çoğunun genç mühendislerden oluşacağını aktararak, "Bize gelecek arkadaşlardan tek istediğimiz, süper İngilizce'ye sahip olmaları. Kullandığımız tüm dokümanlar İngilizce. Önümüzdeki yıl son sınıf öğrencilerini okullarını bitirmeden işe alacağız." dedi.
Robotik ve otonom teknolojiler alanında 2019 yılından bu yana Ar-Ge çalışmaları yürüten HAVELSAN, kara araçları kullanım senaryosu üzerinden geliştirilen sürüş kiti ile başlayan süreçte "askeri ve sivil amaçlı kara, hava, deniz ve uzay araçlarında otonomi" hedefliyor.
HAVELSAN Genel Müdür Yardımcısı Muhittin Solmaz, insansız sistemlere yönelik çalışmalarının yaklaşık 1,5-2 yıl öncesine uzandığını söyledi.
Robotik otonom sistemler başlığı altında insansız hava ve kara araçlarına yönelik çalışmalara başladıklarını anlatan Solmaz, çalışmalar kapsamında orta sınıf birinci seviye insansız kara araçlarında ciddi mesafe katettiklerini belirtti. Solmaz, insansız hava araçlarında da bulut altı kategorisinde çalışmalarının devam ettiğini dile getirdi.
Blaszczak, "Bu, gerçek bir silah. Avrupa'nın doğusunda, savaşlarda kendini kanıtladı. Aynı şekilde Orta Doğu'da kullanıldı." ifadelerini kullandı.
İnsansız hava aracının satışına ilişkin anlaşmanın, gelecek hafta Polonya Devlet Başkanı Andrzej Duda'nın Türkiye'ye yapacağı ziyaret sırasında imzalanması bekleniyor.
Avrupa Birliği (AB) ve NATO üyesi Polonya, Türkiye'den ilk defa insansız hava aracı satın almış olacak.
ROKETSAN ile Makina ve Kimya Endüstrisi Kurumu tarafından geliştirilen 107 milimetre Çok Namlulu Roketatar (ÇNRA) Sistemi, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) için hazır hale getirildi.
Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanı İsmail Demir, Twitter'dan yaptığı paylaşımda, Türk savunma sanayisinin kabiliyetlerini birleştirerek Mehmetçik'e sahada hızlı çözümler sunduğunu bildirdi.
Demir, "BMC üretimi Vuran aracına entegre edilen 107 milimetre ÇNRA test atışında hedefi başarıyla vurdu. Tek sette 12 roket ateşleyen ÇNRA'lı Vuran TSK'nın emrinde." ifadelerini kullandı.
İsmail Demir, paylaşımında, sistemi geliştiren ROKETSAN ile Makina ve Kimya Endüstrisi Kurumunu da etiketledi.
ARES Tersanesi ve Meteksan Savunma tarafından yaklaşık üç yıl önce başlatılan araştırma-geliştirme çalışmaları sonunda Antalya'da üretimine başlanan Türkiye'nin ilk silahlı insansız deniz aracının prototip üretimi tamamlandı. Denize indirilerek mavi sularda tecrübe seyirlerine başlayan SİDA, AA ekibi tarafından görüntülendi.
Yerli ve milli savunma sanayi açısından "heyecan verici" olarak nitelenen SİDA, üstün yetenekleriyle dikkati çekiyor. Türkiye'nin deniz gücüne büyük katkı sağlaması planlanan SİDA, 400 kilometre seyir menzili, saatte 65 kilometre sürati, milli kriptolu haberleşme altyapısı, gündüz ve gece görüş kabiliyetine sahip.
Gelişmiş kompozit malzemeden üretilen SİDA, keşif, gözetleme ve istihbarat, su üstü harbi, asimetrik harp, silahlı eskort ve kuvvet koruma, stratejik tesis güvenliği gibi görevlerin icrasında karadan mobil araçlarla ve karargah komuta merkezinden veya yüzer platformlardan kullanılabilecek.
Araç, milli füze sistemleri üreticisi ROKETSAN'ın ürünleri 4'lü lazer güdümlü füze Cirit podu ve 2'li Lazer Güdümlü Uzun Menzilli Tanksavar Füze Sistemi (L-UMTAS) lançeri ile de donatıldı.
Testlerden başarıyla geçti
ARES Tersanesi Genel Müdürü Utku Alanç, AA muhabirine yaptığı açıklamada, geçen yıl üretim faaliyetlerine başladıklarını, prototipi tamamlayarak denize indirdiklerini ve yoğun test faaliyetlerine tabi tuttuklarını söyledi.
Uzaktan komutalı ya da otonom olarak hareket edebilen aracın test faaliyetlerini de başarılı şekilde tamamladığını aktaran Alanç, "Silahlı insansız deniz aracımız, prototip botuyla tamamıyla operasyona hazır. Simülasyon atışlarımız da gayet başarılı şekilde tamamlandı, önümüzdeki günlerde harp başlıklı gerçek füze atışlarıyla bu projeyi noktalamış olacağız." diye konuştu.
Türk Havacılık ve Uzay Sanayii (TUSAŞ) tarafından üretilen Aksungur Silahlı İnsansız Hava Aracı (SİHA), yeni bir başarıya daha imza attı.
TUSAŞ'tan yapılan açıklamaya göre, gündüz ile gece istihbarat, gözetleme, keşif ve taarruz görevlerini EO/IR, SAR ve SIGINT faydalı yükleri ve çeşitli havadan yere faydalı yüklerle icra eden, orta irtifa uzun havada kalışlı İnsansız Hava Aracı Sistemi AKSUNGUR, ilk kez attığı 340 kilo ağırlığındaki KGK-SİHA-82 ile 30 kilometre menzildeki hedefi başarıyla vurdu.
Türkiye'nin savunma sanayide ihtiyacı olan ve aralarında genel maksat helikopteri ile insansız hava aracının (İHA) da bulunduğu araçların motor üretimini Eskişehir tesislerinde gerçekleştiren TEI, ilk yerli ve milli gemisavar füze motoru TEI-TJ300 Turbojet'i 3 yıllık çalışmanın ardından tamamladı. Testlerden başarıyla geçen motor, dünyada hava motorları sektörün söz sahibi Fransa, Almanya, Çekya ve Hollanda'nın ürettiği emsallerini geride bırakıp, 1342 Newton (N) itme gücüne ulaşarak dünya rekoru kırdı. TEI Genel Müdürü Prof. Dr. Mahmut Faruk Akşit, deneme motor üretiminden dünya rekoruna giden TEI-TJ300 Turbojet'in başarı hikayesini anlattı.
"KABİLİYET KAZANALIM DERKEN, DÜNYA REKORU KIRDIK"
Türkiye'nin yerli insansız hava araçlarının gaz tribün ihtiyacına yönelik geliştirdiği TJ90 Turbojet motorun ardından eksenel kompresör teknolojisi ile de bir deneme motoru yapmak için yola çıktıklarını ifade eden TEI Genel Müdürü Prof. Dr. Mahmut Faruk Akşit, "Hedeflerimiz aslında hem motor kabiliyetini geliştirmek hem de know-how (yapabilme bilgisi) kazanmaktı. Ekibimiz bu işi öğrensin diye düşündük. Vizyon olarak bu fikri belirledikten sonra, yapacağımız bu öğrenme motoru 'devletimizin bir işine yarasın' dedik. Roketsan Genel Müdürü ile yaptığımız konuşmada, 'Sizin bu güç sınıfında bir motora ihtiyacınız olur mu?' diye sordum. Donanmamızın kullandığı orta menzilli gemisavar füzelerinin raf ömürleri 5-6 yıla kadar dolacak ve devletimiz bunları yenileyecek. Siz o zamana kadar bu motoru geliştirirseniz biz de roketleri yaparız' fikrinden ortaya çıktı. Yaklaşık 2,5 yıl içinde prototipimiz bitmişti ve ön denemeler başlamıştı. Geçen sene haziran ayında da Sayın Bakanımız Mustafa Varank geldiğinde çalıştırma testini de yaptık" dedi.
"DÜZ BEYAZ KAĞITTAN MOTOR GELİŞTİRMEK, REKOR BİR HIZ"
Üretilen ilk yerli ve milli gemisavar füze motoru TEI-TJ300 Turbojet'in füze sınıfında küçük bir motor olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Akşit, deneme motoruyla gelen dünya rekorunu ise şöyle anlattı:
"Çap olarak 23-25 santim aralığında bir motor sınıfı. Bizim motorumuz 24 santim çapa sahip ve bu aralığın tam ortasına oturuyor. Geliştirmemizle birlikte 1342 Newton güce kadar çıktık, daha da yukarı çıkacağız inşallah. 23-25 santim çap sınıfında dünyada 4 üreticinin 4 değişik motoru var, biri de bizim ürettiğimiz motor. Diğer üreticilerin motorları 900 Newton ile 1250 Newton arasında güç üretiyor. Halbuki bizim motorumuz daha düşük olan 24 santim çapta 1340 Newton güce çıkmış vaziyette. Bu şu demek, daha küçük motordan daha fazla güç çıkartıyoruz. Teknoloji yarışındaki rekor buradan geliyor. Motorumuzu sonuna kadar zorlamış değiliz. Genel kanaatimiz, yaptığımız testlerde bunu 1500'e kadar zorlayabileceğimiz yönünde. İnşallah ileride kendi rekorumuzu tekrar kırarak yukarıya doğru taşımayı planlıyoruz. Bu projede biz biraz hızlı yürüdük. Normalde 2,5- 3 yılda sıfırdan, düz beyaz kağıttan motor geliştirmek bayağı rekor bir hız. Orada da bir rekor kırdık diyebilirim. Ekibimizin ellerine sağlık."
"2 YIL İÇİNDE SERİ ÜRETİM BAŞLAYACAK"
TEI-TJ300 Turbojet'in 2 yılda seri üretime geçeceğini anlatan Prof. Dr. Akşit, hazır raf ürünleri olan kabloları dışında motorun tamamen Eskişehir tesislerinde tamamlandığını söyledi. Motorun sınırlarını daha da zorlamayı planladıklarını ifade eden Akşit, "Nerelere kadar yükseltebiliriz, bu güç seviyesinde kaç saate kadar dayanabilir? Bunu zorlayacağız. Ne kadar yerli ne kadar milli bir motoruz? Bir kere tasarımı tamamen bize ait. Bütün tasarımı, geliştirmesi, mühendisinden teknisyenine kadar TEI'deki bütün ekibimize ait. Hepsinin ellerine sağlık. Tamamen milli olarak geliştirdiğimiz bir motor. Üretiminde ise hazır raf ürünleri olan kabloları dışında motorun her şeyini burada ürettik. Burada derken sadece TEI'nin içini kastetmiyorum. Şu anda TEI olarak biz 100 saat kendi atölyemizde iş yapıyorsak 50 saatte dışarıya iş veriyoruz. Bunu sistematik olarak yapıyoruz ki hem dışarıdaki küçük sanayicilerimiz gelişsinler, onlar da para kazansın, hem bizim maliyetlerimiz düşüyor" şeklinde konuştu.
"TÜRKİYE'YE KATKISI 40 MİLYON DOLAR OLACAK"
TEI-TJ300 Turbojet'in yurt dışından alımları durduracağını ve Türkiye'ye 40 milyon dolarlık bir katkı sağlayacağını belirten Akşit, "Bu motor ne kadarlık bir füzenin ithalatına mani olacak? Eğer biz bu motoru yapmazsak, ihaleye çıkacaklar ve bir başka ülkenin bir başka ürününü alacaklar. Biz Roketsan ile beraber aynı sınıfta bu ürünü geliştirdik. Bizim tahminimiz, ekonomimize ilk etapta 30-40 milyon dolarlık bir katkısının olacağını düşünüyoruz. Tabi ki ileriki zamanlarda füzenin başarısına göre yurt dışı satışları ile bu artacaktır. Ama geliştirmek için harcanan paraya göre kıyas kabul etmez. Katma değeri çok yüksek teknolojik ürünler" diye konuştu
TÜBİTAK desteğiyle üretilen TEI-TJ300, orta menzilli gemi savar füzede kullanılmak üzere tasarlandı. Ayrıca farklı birçok platformda da kullanılabilecek. TEI-TJ300 motoru, fiziksel boyutuna rağmen 1300 Newton itki veren ve yaklaşık 400 beygire yakın güce sahip. Türkiye'de özellikle hava araçlarının güç sistemlerinde en önemli altyapısı olarak kabul edilen motorun, yurt dışı bağımlılığını da ortadan kaldırması hedefleniyor. Ayrıca motorun testleri de yerli ve milli imkanlarla kurulan yeni test odalarında yapılıyor.
Mavi Vatan 2021 Tatbikatı'nda SİHA'dan MAM-L füzesi ile bugüne kadarki en uzun menzilli atış yapıldı. Deniz Kuvvetlerinin envanterindeki TB-2 SİHA'dan, milli imkanlarla geliştirilen ve üretilen lazer güdümlü MAM-L füzesi ile Doğu Akdeniz'deki su üstü hedefi tam isabetle vuruldu. Çekilen görüntüleri Milli Savunma Bakanlığı paylaştı.
Cobra II 4x4 zırhlı ürün ailesi, Türkiye'de ve dünyada 15 ülkede görev alan Cobra ürün ailesinin yeni modeli olarak tasarlandı, geliştirildi ve 2013'te Otokar ürün gamına eklendi.
Kullanıcıların farklı görev ihtiyaçlarına uygun olarak Cobra II, Cobra'ya kıyasla daha yüksek taşıma kapasitesine ve daha geniş bir iç hacme sahip olarak tasarlandı. Yüksek hareket kabiliyetine sahip Cobra II, tıpkı Cobra gibi farklı görevler için modüler bir yapı ile sunuldu.
Otokar, Cobra ile elde ettiği başarıyı ailenin yeni üyesi Cobra II ile pekiştirdi. Cobra II kısa sürede başarılı performansıyla kullanıcıların beğenisini kazandı; Türkiye'nin yanı sıra ihracat pazarlarında da tercih edilen bir araç oldu.
Araştırma ve geliştirme çalışmalarını sürdüren Otokar, son olarak modüler yapıdaki Cobra II aracının güncel ve gelecek tehditlere karşı "mayına karşı korumalı araç" (MRAP) versiyonunu geliştirip ürün ailesine ekledi.
Yeni nesil mayına karşı korumalı bir araç olan Cobra II MRAP, kullanıcıların yüksek balistik ve mayın koruma ile yüksek taşıma beklentilerini bu sınıf araçlardan farklı bir hareket kabiliyetiyle sunuyor.
Riskli bölgelerde yüksek beka
Otokar'ın kara araçlarındaki 35 yıla yaklaşan tecrübesinin ve bilgi birikiminin yansıtıldığı Cobra II MRAP, riskli bölgelerde yüksek beka kabiliyeti sağlıyor. Mürettebata balistik, mayın ve el yapımı patlayıcı tehditlerine karşı üstün koruma sunuyor.
Cobra II MRAP, Cobra II ile benzer hareket ve konfor parametrelerini koruyarak söz konusu tehditlere karşı güvenli bir kullanım sağlıyor. Araç tabanındaki mayın kalkanı sayesinde üstün mayın koruması, yüksek modüler yapı ve servis edilebilirlikten kayıp yaşanmadan sunulabiliyor.
Yüksek harekat kabiliyeti, düşük silüet
Cobra II MRAP'ta, 32 binden fazla aracı 35'ten fazla ülkede kullanılan Otokar'ın farklı arazi ve iklim koşullarında elde ettiği birikimin yansımaları bulunuyor.
Dünyadaki benzer mayına karşı korumalı araçlara kıyasla Cobra II MRAP, ağırlık merkezinin alçak olması sebebiyle sadece stabilize yollarda değil, arazide de üstün bir hareket kabiliyeti ve eşsiz bir yol tutuşu sunuyor. Cobra II MRAP'ın bağımsız süspansiyon sistemi, arazide üstün performans sağlıyor.
Araç, benzerlerine kıyasla daha düşük bir silüete sahip olduğu için daha az fark ediliyor.
Cobra II MRAP, tüm Otokar zırhlı araçları gibi modüler bir tasarıma sahip bulunuyor. Bu sayede farklı görevlere uygun bir platform olurken, kullanıcılara muharebe sahasında lojistik avantajlar sunuyor. Özel tasarımı, yüksek güvenilirlik, bakım ve onarım kolaylığı ve güç paketi, saha şartlarında bile komple ve hızlı montaj/demontaj yapılmasına imkan veriyor.
Modüler tasarımının yanı sıra sahip olduğu yüksek taşıma kapasitesi ve geniş iç hacim, Cobra II MRAP'a farklı silah sistemlerinin ve görev donanımlarının entegrasyonuna imkan veriyor.
Farklı yerleşim seçenekleri ile 11 kişiye kadar personel taşıma kapasitesine sahip araç, kullanıcı gereksinimlerine uygun olarak 3 veya 5 kapılı olarak yapılandırılabiliyor.
İnsansız ve elektrikli yapıdaki T629 Taarruz Helikopteri'nin, özellikle Türk Deniz Kuvvetleri Komutanlığı için faydalı olacağı düşünülüyor. Yakın gelecekte envantere almayı planladığı TCG ANADOLU Amfibi Harp Gemisi için helikopter platformu ihtiyacı olan Türk Deniz Kuvvetleri'nin, T629 ile bu ihtiyacının önemli bir kısmını giderebileceği öngörülmekte.
'MAVİ VATAN'IN GÖZCÜSÜ SİDA DENİZE İNİYOR
Prototip üretimi tamamlanan ve "ULAQ" serisinin ilk platformu olan Silahlı İnsansız Deniz Aracı (SİDA) denize indirildi ve tecrübe seyirlerine başlandı.
SİDA, 400 kilometre seyir menziline, saatte 65 kilometre sürate, gündüz/gece görüş kabiliyetine, milli kriptolu haberleşme altyapısına sahip ve gelişmiş kompozit malzemeden üretildi. SİDA, keşif, gözetleme ve istihbarat, su üstü harbi, asimetrik harp, silahlı eskort ve kuvvet koruma, stratejik tesis güvenliği gibi görevlerin icrasında karadan mobil araçlarla ve karargah komuta merkezinden veya yüzer platformlardan kullanılabilecek.
8 kilometrelik menziliyle sınıfının lideri konumundaki Cirit, kara ve deniz platformlarının yanı sıra helikopter, sabit kanatlı uçak ve insansız hava araçlarına (İHA) entegre edilebiliyor. Hassas güdümlü tanksavar füze sistemi L-UMTAS ise 8 kilometrelik menzili, lazer güdüm yeteneği ve zırh delici tandem harp başlığıyla sabit ve hareketli kara ve deniz hedeflerine karşı etkin bir silah sistemi olarak öne çıkıyor. Cirit ve L-UMTAS silah sistemleri, kara araçları, sabit platformlar ve deniz platformlarında da kullanılan ROKETSAN'ın stabilize taret sistemi ve gemi üstü ekipmanlarıyla birlikte ULAQ üzerinde yer alıyor. Deniz testlerinin tamamlanmasının ardından bu yılın ilk çeyreği sonunda atış testlerinin gerçekleştirilmesi planlanıyor.
SİDA'YI FARKLI ARAÇLAR İZLEYECEK
SİDA, farklı operasyonel harekat ihtiyaçlarına cevap verebilecek şekilde füze sistemlerinin yanı sıra elektronik harp, jamming (karıştırma) gibi farklı tiplerde faydalı yükler ve farklı haberleşme ve istihbarat sistemleri ile donatılabilecek. Bununla birlikte, araç, kendisiyle eş veya farklı yapıya sahip diğer SİDA'larla operasyon yapma, İHA, SİHA, TİHA'lar ve insanlı hava araçları ile müşterek harekat kabiliyetlerine sahip olabilecek. Diğer yandan SİDA sadece uzaktan kontrol edilen bir insansız deniz aracı olmanın haricinde, yapay zeka ve otonom davranış özellikleriyle üstün ve çağın ilerisinde yeteneklerle donatılacak.
İnsansız deniz araçları alanında ARES Tersanesi ve Meteksan Savunma tarafından başlatılan projenin ilk fazı olan ve prototipi denize indirilen SİDA'nın ardından istihbarat toplama, mayın avlama, denizaltı savunma harbi, yangın söndürme ve insani yardım/tahliye amaçlı insansız deniz araçlarının da üretime hazır olacağı bildirildi
SİDA'yı yaparken özellikle Ege ve Akdeniz'de görev yapmasını hedeflediklerini anlatan Alanç, "Ege'deki karasuları problemlerinde, çok sıklıkla yaşanan kayalık krizlerinde, bu alanlarda çok daha rahatlıkla görev yapabilecek ve radar imzası denilen düşman kuvvetleri tarafından görülmesi çok düşük olasılıklı olan bir bot. Adaların arkasını adeta bizim için ayrı bir göz olarak gözetleyebilecek, istihbarat toplayabilecek hem de güdümlü mermi angajmanı yapabilecek bir bot." ifadelerini kullandı.
Türk mühendis ve işçisinin geliştirdiği MPT-76'da, 2016 yılında seri üretime başlandı. Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanlığı (SSB) koordinasyonunda Makina ve Kimya Endüstrisi Kurumu (MKEK), Sarsılmaz ve Kale Kalıp tarafından üretilen çok sayıda tüfek güvenlik güçlerinin kullanımına sunuldu.
Teslimatlar sürerken sahadan alınan geri bildirimlerle ekipmanların daha etkin kullanmasına yönelik çalışmalara devam edildi. Bu kapsamda MKEK tarafından tasarlanan hafifleştirilmiş Milli Piyade Tüfeği MPT-76-MH'nin kalifikasyonu tamamlandı. Yapılan çalışmalarla tüfeğin ağırlığı 400 gramdan fazla hafifledi. Böylece tüfeğin ağırlığı yaklaşık 3 kilo 750 gram oldu.
SSB Başkanı İsmail Demir de Twitter hesabından konuya ilişkin olarak "Güvenlik güçlerimizin sahada ekipmanlarını daha etkin kullanmasına yönelik çalışmalarımız sürüyor. MKEK tarafından tasarlanan hafifleştirilmiş Milli Piyade Tüfeği MPT-76-MH'nin kalifikasyonu tamamlandı." açıklamasında bulundu.
MPT-76, başlangıçta 4,2 kilogram ağırlığa sahip olarak geliştirildi. NATO standartları kapsamında soğuk, sıcak, kum, yağmur, çamur gibi ağırlaştırılmış ortamlarda 42 testi hatasız geçen MPT-76, eksi 40 ve 65 derecede, basınçlı su tehdidi altında ve balçıkta bile sorunsuz çalışıyor.
Türk Silahlı Kuvvetlerinin ihtiyaçları doğrultusunda MKEK tarafından geliştirilen MPT-76, 7,62x51 milimetre NATO mühimmatlarını ateşleyebiliyor. Yarı ve tam otomatik modlarda, gaz piston hareketli döner başlı kilitlemeli mekanizmayla çalışan tüfeğin etkili menzili 600 metreye ulaşıyor.
MPT-76, beslemesini 20 mermi kapasiteli şarjörden sağlıyor. 406 milimetre uzunluğunda namluya sahip silahın, 12 kademeli ayarlanabilir dipçik tam açık konumdayken uzunluğu 1000 milimetre oluyor.
MİLLİ FIRKATEYN 'İSTANBUL' DENİZE İNDİRİLDİ
Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanlığı (SSB) tarafından yürütülen, STM Savunma Teknolojileri Mühendislik ve Ticaret AŞ'nin ana yüklenici olduğu gemi inşa projesi İstanbul Tersane Komutanlığı'nda sürüyor.
İstanbul Fırkateyni, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın da katıldığı törenle suyla buluştu.
Başkanlığın 2021 yılı savunma sanayi projeleri kapsamında inşası süren gemi denize indirildi.
STM, ana alt yüklenicilerinden biri olduğu MİLGEM Projesi'nin ilk 4 gemisi Ada sınıfı korvetlerin Deniz Kuvvetleri Komutanlığına tesliminin ardından, projenin devamı niteliğindeki "İ Sınıfı Fırkateyn (MİLGEM Projesi 5'inci Gemi) Tedariki Projesi"nde ana yüklenici sorumluluğunu üstlendi.
Şirket, 2019 yılında SSB ile tedarik sözleşmesi imzaladı. Sözleşmeyle STM, geminin tasarımı, silah-elektronik sistemleri ve ana tahrik sistemi sorumluluklarını da kapsayacak şekilde ana yüklenici olarak görevlendirildi. ASELSAN ve HAVELSAN'ın ana iş ortakları olarak yer aldığı projede, 150'den fazla sistem için 80 civarında alt yüklenici görev yapıyor. Toplamda sözleşmeli ve sipariş emriyle çalışılan firma sayısı ise 220'yi buluyor.
GELİŞMİŞ ÖZELLİKLERİYLE GÖREV YAPACAK
İ Sınıfı Fırkateyn Sözleşmesi'nde, sistem ve sistem sağlayıcı firmalar geçmiş MİLGEM gemilerindeki firmalarla aynı olacak şekilde kurgulandı ve mevcut yerli firmalarla projeye başlandı.
Bu süreçte yapılan araştırma ve çalışmalarla, belirlenmiş teknik isterler ve performans olarak yabancı menşeli ürün/sistem isterlerini karşılayan yerli firmalar da takvim ve bütçe etkisi olmamak kaydı ve müşteri kabulüyle projeye dahil edilebiliyor.
Sistem tedariki yapılan 80 civarındaki alt yüklenicinin üçte ikisi yerli, üçte biri yabancı firmalardan oluşuyor.
İ sınıfı fırkateynler, gelişmiş hava savunma ve su üstü harbi, denizaltı savunma harbi ve karakol faaliyetlerinin icrasını yerine getirecek. Keşif ve gözetleme, hedef tespit, teşhis ve tanıma, erken ihbar görevleri ile üs ve liman savunması görevlerini gerçekleştirecek fırkateynler, gelişmiş denizcilik özellikleriyle tamamen milli imkanlarla tasarlandı. Fırkateyn, tek gövdeli deplasman tipi tekne formunda inşa ediliyor.
YÜZDE 75'İN ÜSTÜNDE YERLİLİK
Fırkateynin boyu 113 metre ve genişliği 14,4 metre . Yaklaşık 3 bin ton deplasmana sahip İ sınıfı fırkateyn, Ada sınıfı korvetlerden farklı olarak satıhtan havaya güdümlü mermi bulunduracak ve fırlatabilecek.
İ sınıfı fırkateyn, milli bir elektronik harp sistemine ve yeni nesil milli savaş yönetim sistemine, geliştirilmiş silah, radar ve sensörler ile muhabere ve seyir sistemlerine yüzde 75'in üzerinde yerli katkı payıyla sahip olacak.
Yerli tedarikçiler, geminin silah elektronik sistemleri ile gemi elektrik sistemi, yardımcı makine sistemleri (dizel jeneratör setleri, entegre platform kontrol ve izleme sistemi, KBRN üniteleri ile tespit ve teşhis sistemi, tulumbalar, valflar, elektrik güç sistemleri, kablolar, tablo ve panolar, hava kompresörleri, yangın söndürme sistemleri ve benzeri), gemide yaşam için gerekli ekipmanları (ısıtma, havalandırma ve iklimlendirme sistemi, tatlı su üretim sistemi, yaşam mahalleri mobilya donatımları, servis mahalleri, sıcak su sistemi ve benzeri), gemicilik donanımları (dümen takımı, vasıta mataforası, ırgatlar, kaportalar, hangar kapısı, torpido kovan mahalleri, sancak iskelesi ve benzeri) gibi platform sistemlerinin tedarikini sağlıyor.
İ sınıfı fırkateynlerin ilki olan İstanbul Fırkateyni'nin 2023 yılında Deniz Kuvvetleri Komutanlığına teslim edilmesi hedefleniyor.
Geminin inşa ve donatımına ilişkin her türlü dizayn, mühendislik ve sistem-malzeme tedarik faaliyetlerine STM tarafından devam ediliyor.
SİLAHLI DRONE SONGAR ASKERİ KARA ARACINA ENTEGRE EDİLDİ
Türk Silahlı Kuvvetleri envanterine giren "ilk milli silahlı drone" Songar, ilk kez bir zırhlı kara aracına entegre edildi.
ASİSGUARD tarafından özgün şekilde geliştirilen Songar'ın askeri kara aracına entegrasyonu da gerçekleştirildi. Otonom olarak insansız sürüş gerçekleştirebilen, gerektiğinde uzaktan kumanda edilebilen askeri kara aracına entegre edilen Songar, aracın üstün vuruş yeteneği kazanarak sahadaki başarısına katkı sunacak. Böylece kara aracına, güvenlik operasyonlarında hedefi önceden tespit ve imha etme konusunda önemli bir kabiliyet kazandırıldı.
Songar silahlı drone sistemi sayesinde 4x4 askeri kara aracı havadan hedef bulma ve uzaktan silahlı operasyon yapabilme kabiliyetine sahip olacak. Askeri ve güvenlik amaçlı her türlü operasyonda hem gündüz hem gece etkin olarak görev yapan Songar, otonom iniş-kalkış yeteneğiyle asimetrik tehditlere müdahale için 7/24 hazır bekleyecek.
Songar'ın geliştirilmesinin ardından bir dizi çalışma yapıldı. Türk savunma sanayisinin yenilikçi sistemlerinden olan Songar'a otomatik makineli tüfekle bomba atar özelliklerinin eklenmesinden sonra TÜBİTAK SAGE'nin mühimmat sistemi Togan'ın entegrasyonu sağlandı. Böylece Songar, sahada daha güçlü ve maliyet etkin bir yapıya kavuşturuldu. Songar'ın kara aracına entegre edilmesiyle ürün geliştirme yol haritasında önemli bir aşama daha tamamlanmış oldu.
PUSU VE TEHDİTLERE KARŞI KORUMA SAĞLAYACAK
Askeri teknolojik sistem Songar, otomatik makineli tüfekle donatılarak 3 kilometre yarıçaplı bir menzil içinde görevini icra ediyor. Gerçek zamanlı görüntü aktarım sistemine sahip Songar, tekli veya çoklu drone sistemiyle hedef bölgenin belirlenmesi, tehdidi etkisiz hale getirme, operasyon sonrası hasar tespiti gibi kritik birçok görevi yerine getiriyor.
Songar, sınır ve sınır ötesi güvenlik operasyonlarında kara aracı entegrasyonuyla, pusu veya tehditlere karşı havadan yüksek sayıda mermi atımıyla ve gerektiğinde taarruz amaçlı olarak da etkin şekilde kullanılabilecek.
YERLİ VE MİLLİ TORPİDO PROJESİ ORKA İÇİN İLK ADIM ATILDI
Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanlığı (SSB) öncülüğünde Deniz Kuvvetleri Komutanlığının hafif sınıf torpido ihtiyacını karşılamak için "324 milimetre Torpido Geliştirilmesi Projesi (ORKA)" başlatıldı.
SSB'den yapılan yazılı açıklamaya göre, ROKETSAN'ın ana yükleniciliğinde geliştirilecek "ORKA" ile bu alandaki dışa bağımlılık sona erecek.
Deniz Kuvvetleri Komutanlığının hafif sınıf torpido ihtiyacını karşılamak için başlatılan projenin imza töreni, SSB'de gerçekleştirildi. Törene, Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanı Prof. Dr. İsmail Demir'in yanı sıra Milli Savunma Bakanlığı, SSB, ROKETSAN ve ASELSAN'dan temsilciler katıldı.
Projeyle Deniz Kuvvetleri Komutanlığının envanterinde bulunan ve envanterine alınabilecek su üstü platformlar ile deniz hava araçlarından denizaltılara karşı kullanılacak ORKA torpido silah sistemi, yerli ve milli olarak geliştirilecek.
Hassas güdüm, navigasyon, gelişmiş arama ve hücum kabiliyetlerine sahip olacak ORKA, aldatma ve karıştırmaya karşı direnciyle hedef üstünde yüksek etkinlik sağlayacak.
ROKETSAN'ın gelecek yıl teslim edilmesi hedeflenen AKYA Ağır Sınıf Torpido Projesi'nde edindiği tecrübe de ORKA Projesi'ne aktarılacak.
ORKA Projesi'nde, ana yüklenici ROKETSAN'ın yanı sıra ASELSAN da ana alt yüklenici olarak yer alacak. ORKA, Mavi Vatan'ın korunmasında Türk Silahlı Kuvvetlerinin gücüne milli bir unsur olarak güç katacak.
'DENİZALTININ BEYNİ' KOMUTA KONTROL SİSTEMİ TESLİM EDİLDİ
SSB'den yapılan yazılı açıklamaya göre, Yeni Tip Denizaltı Projesi kapsamında ilk iki denizaltının komuta kontrol sistemlerini tamamlayan Havelsan, 3. denizaltı olan Murat Reis'in de komuta kontrol sisteminin kurulumu ve detaylı testlerini tamamladı. Sistem, Deniz Kuvvetleri Komutanlığına teslim edildi.
Açıklamada görüşlerine yer verilen Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanı Prof. Dr. İsmail Demir, REİS sınıfı denizaltı tedarik projesinin, uzun vadeli stratejik yetkinliklerini ülkeye kazandırmaya yönelik çalışmaların bir parçası olduğuna dikkati çekerek, "Proje kapsamında denizaltıların tasarım yetkinliğinin kazanılması, donanımların yerli olarak üretilmesi, özellikle komuta kontrol sistemlerinin tüm yazılım ve donanımlarına hakimiyetin milli firmalarımıza kazandırılması konularında birçok firmamız projede kendi sistemleri veya teknoloji transferinin yapıldığı taraf olarak yer alıyor." ifadelerini kullandı.
Demir, Havelsan tarafından denizaltı savaş yönetim sisteminin bu proje kapsamında geliştirildiğine işaret ederek, şunları kaydetti:
"Ayrıca 7'inci denizaltı diyebileceğimiz gerçek donanımlardan oluşan bir denizaltı komuta kontrol sistemi Havelsan'da konumlandırıldı. Bu sayede bu denizaltılarımıza yeni silah veya sensörlerin entegrasyonu gerekirse Havelsan tarafından komuta kontrol sisteminin yazılımları modifiye edilerek bu tesislerde gerçek donanımlar üzerinde test edilebilecek. Denizaltılarımıza monte edilecek komuta kontrol sistemi donanımları, yine Havelsan'ımızda bulunan Sistem Entegrasyon Laboratuvarı'nda bir araya getirilerek yoğun testlerden geçiriliyor ve daha sonra gerçek ortamına monte edilmek üzere denizaltıların inşa edildiği Gölcük Tersane Komutanlığına gönderiliyor. Bu sevkiyat, projenin 3'üncü denizaltısı olan Murat Reis'in komuta kontrol sisteminin başarıyla tamamlanması sonrasında gerçekleşti. Emeği geçen herkesi tebrik ediyorum."
KOMUTA KONTROL SİSTEMİ
Komuta kontrol sistemi, akustik ve akustik olmayan sensörlerden gelen verilerin işlendiği, görüntülendiği, karar destek işlevlerinin yerine getirildiği ve silahların ateşlendiği sistemler olarak biliniyor. Denizaltılar için komuta kontrol sistemleri, "denizaltıların beyni" olarak tanımlanıyor.
Deniz muharebelerinden istihbarat görevlerine kadar birçok kritik operasyonda kullanılan ve potansiyelleri sebebiyle kuvvet çarpanı sayılan denizaltılar, operasyonel verimliliğini ve güvenliğini en üst seviyeye taşıyacak komuta kontrol sistemlerine ihtiyaç duyuyor.
TSK ENVANTERİNE GİREN 4 SİLAH SİSTEMİ İLK DEFA KULLANILDI
Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) ateş gücünün gösterildiği "Ateş Serbest-2020" faaliyetinde aralarında milli imkanlarla üretilen Fırtına obüsleri, Korkut hava savunma sistemleri, milli piyade tüfeğinin de bulunduğu harp araç ve gereçleriyle hedefler tam isabetle vuruldu. TSK envanterine yeni giren silahların da kullanıldığı faaliyette ilk defa OMTAS orta menzilli tanksavar silah sistemi ve Kargu Kamikaze İHA ile de hedefler imha edildi.
"TEK ATIŞ VE VURUŞ"
İlk olarak yerli üretim milli piyade tüfek atışları gerçekleştirildi. Pençe Kaplan dahil birçok operasyonda kullanılan tüfeklerle piyadelerin yaptığı başarılı atışların ardından keskin nişancı atışlarına geçildi. Keskin nişancıların bir kilometre mesafedeki küçük hedeflere yaptıkları isabetli atışlar protokol üyelerince beğeniyle takip edildi. "Tek atış ve vuruş" sloganıyla yapılan keskin nişancı atışları sonrasında makineli tüfek atışları gerçekleştirildi.
İstihkamcılar tarafından mayınlı sahalardan geçit açılması görevinin yerine getirilmesinden sonra hedefler roketatar, zırhlı personel taşıyıcı üzerine yerleştirilen silahlar ve yerli üretim bomba atar atışlarıyla devam etti.
Hareket halindeki tank takımı, önce duran, ardından hareketli hedefleri ateş altına aldı. Hedeflerin tam isabetle imha edildiği atışları, OMTAS orta menzilli tanksavar silah sistemi ile yapılan atışlar izledi. Zırhlı hedeflere karşı etkin bir silah sistemi olan, yerli ve milli imkanlarla geliştirilen OMTAS da hedefleri imha etti.
Yaklaşık 4 bin 500 metredeki hedefe yapılan etkili Kornet-E atışlarının ardından yerli ve milli üretim Korkut Kundağı Motorlu Namlulu Alçak İrtifa Hava Savunma Silah Sistemi atışları gerçekleştirildi. Söz konusu atışın ardından Kargu Kamikaze İHA tarafından belirlenen hedefe saldırı gerçekleştirildi. Hedefini başarıyla imha eden Kargu Kamikaze İHA da Ateş Serbest faaliyetinde ilk defa görev aldı.
Havan ve obüs bataryalarından yapılan atışların ardından faaliyet, "Dünyanın en iyi kundağı motorlu obüsü" olarak nitelendirilen yerli üretim Fırtına obüslerinin atışlarıyla sona erdi. Faaliyet, hedeflerin imhasının ardından Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar'ın konuşması ve başarılı personelin ödüllendirilmesiyle sona erdi.
Açıklamada uçuşun 20 bin feet irtifada ve 28 saat sürdüğü belirtildi. 750 kilogram faydalı yük kapasitesine sahip olan, gece/gündüz her türlü hava koşullarında istihbarat, gözetleme, keşif ve taarruz görevlerini gerçekleştirebilen Aksungur, geçtiğmiz günlerde de aralıksız 49 saat havada kaldığı bir uçuşla rekor kırmıştı.
Özellikle Suriye'deki harekatlarda Ankara'nın en önemli vuruş güçlerinden biri olan tanklar, yerli ve milli sistemlerle donatılıyor. Savunma Sanayii Araştırmacısı Anıl Şahin, ROKETSAN tarafından üretilen zırhların giydirileceği tankların durumunu ve bu adımın ne anlama geldiğini anlattı. Güvenlik güçlerinin mevcutta kullandığı tanklarla ilgili bilgiler veren Şahin, Türk Silahlı Kuvvetlerinin M48A5T2, M60A1, M60A3, M60TM, Leopard 1 ve Leopard 2A4 ana muharebe tanklarını (AMT) aktif olarak kullandığını söyledi.
Bunlardan 'M' serisi olanların ABD, Leopard'ın ise Alman üretimi olduğuna işaret eden Şahin, Suriye ve Irak gibi muharebe sahalarında; M60A3, M60TM ve Leopard 2A4 tankları görev aldığını vurguladı. Mevcudun içindeki en modern tankların 300 adetten fazla tedarik edilen Leopard 2A4 olduğunu kaydeden Şahin, bu modellerin 2000'li yıllardan itibaren Türk Kara Kuvvetleri Komutanlığına teslim edilmeye başlandığını söyledi.
Şahin, modernizasyonun ne anlama geldiği konusunda ise şöyle devam etti:
"ROKETSAN Balistik Koruma Merkezi (BKM) tarafından geliştirilen Tepkisel Reaktif Zırh (ERA), Yüksek Balistik Mukavemete Sahip Kafes Zırh ve Boşluklu Modüler Add-on Zırh ile birlikte, Türk Kara Kuvvetleri Komutanlığı envanterindeki Leopard 2A4 tanklarının pasif ve reaktif korunma seviyeleri artacak. Leopard 2A4 tankları, bu zırh iyileştirmesinin ardından Suriye ve Irak bölgelerindeki anti-tank tehditlerine karşı üstün mukavemete sahip olacak. Ayrıca yine Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanlığı tarafından modernize edilen M60T tanklarına entegre edilen elektronik sistemler de Leopard 2A4 tanklarına entegre edilecek.
Diğer yandan ASELSAN tarafından yapılacak bu elektronik modernizasyon ile Yakın Mesafe Gözetleme Sistemi (YAMGÖZ), Lazer İkaz Alıcı Sistemi (LIAS), SARP Uzaktan Komutalı Silah Sistemi (UKSS), PULAT Aktif Koruma Sistemi (AKS), Güç Dağıtım Ünitesi, ASELSAN Sürücü Görüş Sistemi (ADİS) ve Sesli Uyarı Sistemi entegrasyonları gerçekleştirilecek. Irak ve Suriye'nin 'anti-tank silahlarının çiftliği' haline geldiğine dikkat çeken Şahin, söz konusu bölgelerde görev yapan hiçbir zırhlı aracın yüzde yüz güvende olamayacağını 'Çünkü delinmeyecek zırh yoktur' sözleriyle ifade etti.
"Buna rağmen hem zırh modernizasyonu hem de elektronik modernizasyon birleşince güzel işler çıkarmak mümkün. Biz de şu anda aynen bunu yapıyoruz" diyen Anıl Şahin, şunları kaydetti:
"İlk kez yerli bir ERA ve Add-on Zırh, tanklarımızda kullanıma alınıyor. ALTAY'ı saymıyorum çünkü o henüz aktif görevde değil. Ek olarak üretilen zırhların özellikleri de çok üst düzey ve gayet portatif. Yani muharebe esnasında, hasar gören kısım çabucak değiştirilecek şekilde. Bu çok kritik bir teknoloji. Belki dışarıdan tedarik ederdik ancak bu bize yüz milyonlarca dolara ve uzun bir süreye mal olurdu. Bizim ne boşa harcayacak paramız ne de zamanımız var. Boş harcanan para savunma sanayiine vurulan bir darbe; boşa giden zaman ise maalesef daha fazla şehit demek. Dolayısıyla Türkiye'nin bu süreci yerli ve milli imkanlarla yapabilmesi, işin hem maddi hem tedarik boyutunda hem de can güvenliği anlamında son derece önemli."
Savunma Sanayii Araştırmacısı Anıl Şahin, M-60T tanklarını İsrail'in modernize ettiğini hatırlatarak, "Birkaç sene önce tank modernize ettiren bir ülkeyken, şimdi kendi tankımızı modernize edebilecek bir konuma geldik. Ayrıca, mutlaka küresel çapta bu pazara da ihracatçı olarak giriş yapacağız. Bundan sonra dışarıdan ERA, Add-On veya RPG Ağı gibi zırh sistemleri tedarik etmeyiz. Sadece ithalattan kurtulan bir ülke olmayacak, kendi zırhlarını dünyaya ihraç eden bir noktaya da ulaşacağız" dedi.
YERLİ UÇAK BOMBASI SARB-83 GÖREVE HAZIR
TÜBİTAK SAGE Enstitü Müdürü Gürcan Okumuş, SARB-83 ve SERT-82'yi, projelerin belli bir aşamaya gelmesiyle IDEF 2019 fuarında kamuoyuyla paylaştıklarını söyledi. Envanterdeki nüfuz edici bombanın (NEB-84) geliştiril me sürecinde elde edilen tecrübenin benzer mühimmatların gelişiminin yolunu açtığını belirten Okumuş, şöyle konuştu:
"Uçak bombası olarak kullanılmayan, bildiğimiz kadarıyla ilk defa Türkiye'nin kullandığı bir teknoloji var, ardışık delicili harp başlığı teknolojisi. Bu teknolojiyi uçak bombalarında NEB-84 olarak dünyada ilk biz kullandık. Yerden atılan mühimmatlarda var ama uçak bombası olarak ardışık delicili yani çukur imlalı harp başlığı teknolojisi olarak yoktu. NEB-84'ten edindiğimiz tecrübeyle bunu Mark-83 (MK-83) geometrisinde ve kütlesinde yine ardışık delicili harp başlığı etkinliği olan bir mühimmat geliştirme projesi olarak öz kaynaklarımızla başlattık."
MK-83 uçak bombalarında kullanılabilen tüm güdüm kitlerinin SARB-83'te de kullanılabileceğini ifade eden Okumuş, SARB-83 projesinin SERT-82'ye göre biraz daha hızlı ilerlediğini, bombanın alt sistem testleri ve çevresel testlerinin sonuçlandırıldığını ve projenin nihai testleri kapsamında son olarak kalifikasyon ve delici etkinliğini görme testlerinin tamamlandığını bildirdi.
DUVARI SAATTE 280 KİLOMETRE HIZLA AŞTI
Okumuş, testlerin gerçekleştirildiği Hedef Balistiği Raylı Sistem Dinamik Test Altyapısı'nın (HABRAS) çok önemli bir altyapı olduğuna işaret ederek, şu değerlendirmede bulundu:
"NEB-84 testini İngiltere'de yapmak zorunda kalmıştık, bu altyapı yoktu. Artık kendi altyapımızda kendi geliştirdiğimiz mühimmatı, SARB-83'ü test etmiş olduk. Çok güzel görüntüler de aldık ve test de çok başarılı oldu. Yaklaşık 1,5 metrelik, 35 megapascal güçlendirilmiş duvarı SARB-83 mühimmatı ön delicisiyle deldi ve ana delici duvarın içinden geçerek etkinliğini gösterdi. SARB-83 yaklaşık saatte 300 kilometre hızla ilerledi, duvarı deldikten sonra ana delicimizin hızı yaklaşık saatte 280 kilometreydi. Yani 1,5 metrelik güçlendirilmiş duvarın yavaşlatma etkisi yüzde 10'dan bile az oldu. Bu gerçekten çok yüksek bir etkinlik göstergesi. SARB-83 için belki son kez uçaktan tamamen canlı bir atış yapılmasını planlıyoruz. Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanlığımızın ve Hava Kuvvetlerimizin ihtiyacı doğrultusunda gelecek taleplere göre seri üretimi yapılabilir durumda. SARB-83, yakın zamanda farklı güdüm kitleriyle kullanılabilecek stratejik bir mühimmatımız olarak kullanıma hazır."
Bakanlıktan yapılan açıklamaya göre Varank, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin deniz aşırı askeri harekat ve insani yardım operasyonu kabiliyetlerini artıracak TCG Anadolu'nun inşasının sürdüğü Tuzla Sedef Tersanesi'nde incelemelerde bulundu. Varank, Türkiye'de ilk defa üretilen çok maksatlı amfibi hücum gemisinin, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı envanterine girecek en büyük tonajlı gemi olacağını söyledi. Varank, geminin milli tank ve zırhlı araçlar olmak üzere 100'e yakın amfibi görev grubunu ve göreve bağlı olarak 30'dan fazla hava aracını taşıyabileceğini bildirdi. Varank, taktik sınıfı insansız hava araçlarının (İHA) bile dikey iniş-kalkış olmadan bu gemiden kalkmasının mümkün olabileceğine işaret ederek, "Bu gemi küresel güç olma yolunda Türkiye'ye önemli kabiliyetler kazandıracak" diye konuştu.
DİKEY KALKIŞ İMKANI
TCG Anadolu, 232 metre uzunluğa ve 32 metre genişliğe sahip bulunuyor. 58 metre yüksekliği olan gemide 1410 metrekarelik ağır araç güvertesi yer alıyor. Gemide ayrıca, 1165 metrekare gemi havuzu, 1880 metrekare hafif araç güvertesi, 6 iniş alanı ve uçuş rampasına sahip 5 bin 440 metrekare uçuş güvertesi ve 900 metrekare hangar bulunuyor. Gemi, görev grup gereksinimlerine bağlı olarak, dikey iniş-kalkış yapabilen 6 savaş uçağı, 4 Atak helikopteri, 8 orta yük nakliye helikopteri, 2 Seahawk genel maksat helikopteri ve 2 İHA dahil 30 hava aracını taşıyabilme kapasitesi barındırıyor. Bununla birlikte, bu araçlar için gerekli altyapı ve orta seviyede bakım ihtiyaçları da gemide karşılanabiliyor.
HASTANESİ DE VAR
TCG Anadolu, 1 amfibi tabur ile gerekli muharebe ve destek araçlarını ana üs desteği olmadan kriz bölgelerine taşıyabilecek ve tüm denizlerde kullanılabilecek. Gemi üzerinde 1 adedi NATO için tahsis edilebilecek 3 savaş harekat merkezi bulunacak ve yüzen kışlada en az 1223 personel görev yapabilecek. Proje sayesinde, anavatandan uzak coğrafyalarda insani yardım harekatı gerçekleştirilebilmesi, gerektiğinde tam teşekküllü 2 ameliyathane, 14 yoğun bakım ünitesi ve yanık ünitesiyle 1000'e yakın kişiye tıbbi destek verilebilmesi, başka ülkelerin üslerine bağımlı olmadan hava harekatı yapılabilmesi gibi geniş bir yelpazede kritik yetenekler kazanılacak. Anadolu gemisi ilk olarak Mayıs 2019'da yüzdürülmüş, akabinde sevk sistemi montajlarının yapılması için havuza alınmıştı. Liman ve deniz testlerinin tamamlanmasının ardından, Anadolu'nun gelecek yıl Deniz Kuvvetleri Komutanlığına teslim edilmesi planlanıyor. Test ve tecrübeleri tamamlanan tüm sistemlerin entegrasyon ve montajları başladı.
DENİZLER 'ATMACA'YLA KORUNACAK
Türkiye'nin ilk deniz seyir füzesi "Atmaca" 200 kilometrenin üzerindeki hedefi başarıyla vurdu.
Konuyla ilgili açıklama yapan Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanı İsmail Demir, "Atmaca'mız bu sefer uzun uçtu. Fonksiyonlarını mükemmel şekilde yerine getiren Atmaca seyir füzemiz envantere girmeye hazırlanıyor" ifadesini kullandı.
'İNSANSIZ MİNİ TANK' ENVANTERE GİRİYOR
ASELSAN ile Katmerciler arasında imzalanan seri üretim sözleşmesi doğrultusunda "insansız mini tank" olarak da adlandırılan silahlı insansız kara araçları, 2021'de Kara Kuvvetleri Komutanlığına teslim edilecek.
ASELSAN ile Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayi Başkanlığı arasında imzalanan silahlı sınıf insansız kara aracı temin sözleşmesi kapsamında, seri üretimine başlanacak silahlı insansız kara aracının uzaktan kumanda iletişim alt yapısı dahil tüm altyapı platformu Katmerciler tarafından geliştirildi.
Araç, keşif, gözetleme, hedef tespiti yapabilen, üzerine silah ve gözetleme sistemleri dahil ihtiyaç duyulan her türlü sistemin takılabildiği, uydu bağlantısı üzerinden uzaktan kontrol edilip yönetilebilen, otonom olarak kullanılabilme özelliğine sahip, zorlu yol, arazi ve iklim şartlarında üstün hareket kabiliyetine sahip dünyanın en önde gelen platformlarından biri olacak.
İnsansız kara aracı, her türlü arazi ve yolda üstün performans sergileyebiliyor. Zırh opsiyonu bulunan araç, uydu bağlantısıyla çok uzak mesafelerden kontrol edilebiliyor. Uzaktan kumanda birimiyle ise yakın alanda tüm fonksiyonlarıyla yönetilebiliyor. Çeşitli silah sistemlerinin monte edilebildiği platform, hareketli halde ve meyilli arazide atış ve yüksek isabet imkanı sunuyor.
Araç, ASELSAN tarafından geliştirilen Sarp Dual Uzaktan Komutalı Stabilize Silah Sistemi'yle hedefi otomatik olarak tespit ve imha edebilecek. Araç, çok düşük termal iz özelliği taşıyor. Gece-gündüz, zorlu hava şartlarında ve iklimde kullanıma uygun olan aracın, elektrikli ve hibrit model seçenekleri bulunuyor.
YERLİ HAVA SAVUNMA SİSTEMİ 'SUNGUR' GÖREVE HAZIR
Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanı İsmail Demir, Twitter hesabından yaptığı paylaşım ve yayımladığı videoyla Sungur'a yönelik çalışmaların geldiği noktaya ilişkin bilgi verdi.
Paylaşımında "Güvenlik kuvvetlerimizin kabiliyetlerini artırmak için sürpriz bir güç" ifadesine yer veren Demir, şunları kaydetti:
"Başkanlığımız öncülüğünde, ROKETSAN'ın yerli savunma sanayi paydaşlarıyla birlikte geliştirdiği hava savunma ailemizin yeni üyesi Sungur, başarılı atışlı testler sonrası envantere girmeye hazır.
Kademeli hava savunma sistemimizin yeni üyesi, portatif özelliğiyle kara, hava, deniz platformlarına entegre edilebilecek. Sungur, hareketli atış yeteneği, gece-gündüz hedef tespit, teşhis, tanımlama, takip ve 360 derece atış kabiliyetine sahip.
Sungur, hava unsurlarına karşı etkinliği ve yüksek manevra kabiliyeti, yüksek hedef isabet yeteneği ve karşı tedbir özelliği, titanyum harp başlığı, hedefin uzun menzilden görüntülenmesini sağlayan nişangahıyla kendi sınıfının önünde bir sistem."
DRAGONEYE ELEKTRO-OPTİK SENSÖR SİSTEMİ
Kara Kuvvetleri Komutanlığı ihtiyacı için Milli Savunma Bakanlığı ile imzalanan Portatif Termal Kamera sözleşmesi kapsamında son parti teslimatı gerçekleştirildi. Böylece sözleşme kapsamında tüm teslimat yükümlülükleri başarıyla tamamlanarak sistemler Kara Kuvvetleri Komutanlığının kullanımına sunulmuş oldu.
Dragoneye Sistemi, Kara Kuvvetleri Komutanlığı tarafından özellikle sınır birliklerinde ve karakollarda yoğun ve etkin şekilde kullanılıyor.
Dragoneye Elektro-Optik Sensör Sistemi
Soğutmalı Termal Kamera, Yüksek Çözünürlüklü Gündüz Kamerası, Lazer Mesafe Ölçer, Dijital Manyetik Pusula ve GPS alt sistemlerini içeren entegre bir elektro-optik sensör sistemi olan Dragoneye, araç üstü ve sabit kullanım amacıyla olmak üzere iki farklı konfigürasyonda üretiliyor.
Türk savunma sanayisinin son dönemde en dikkati çeken ürünlerinden "kamikaze drone"lar yakın zamanda ''Alpagu'' ile çeşitlenecek.
AA muhabirinin edindiği bilgiye göre, Türkiye'ye "kamikaze drone" olarak bilinen vurucu insansız hava araçlarını (İHA) kazandıran STM Savunma Teknolojileri Mühendislik ve Ticaret AŞ, bu alandaki ürün çeşitliliğini ve araçların yeteneklerini artırmaya yönelik çalışmalar yürütüyor. Ağırlığı 2 kilogramın altındaki Alpagu'ya dünyada benzer niteliklerde yalnızca 2 platform bulunuyor.
Alpagu, küçük boyutu ve hafifliğine rağmen üzerinde hedefini etkisiz hale getirebilecek kadar patlayıcı taşıyor, çok uzak mesafelerde görev yapabiliyor ve tek bir asker tarafından kolayca taşınıp görev alanında çok hızlı kullanılabiliyor. Alpagu ayrıca üzerideki yapay zeka ve görüntü işleme kabiliyetleri, sessizliği, taşıdığı patlayıcıyı hedefe tam ulaştırma yetenekleriyle önemli bir sürpriz etkisi ve operasyonel üstünlük sağlıyor.
Zorlu bir geliştirme sürecini başarıyla tamamlayan STM, sahada yoğun testlere devam ediyor. Lançerden fırlatma, uçuş, hedefe ulaşma ve etkisiz hale getirme kabiliyetleri test edilen ve iyileştirilen Alpagu, oldukça başarılı sonuçlara ulaştı. Nihai testlerin çok kısa sürede sona ermesi ve yıl sonuna doğru Alpagu'nun Türk Silahlı Kuvvetlerinin kullanımına sunulması hedefleniyor.
Alpagu, sahip olduğu üstün kabiliyetler yanında, sürü olarak kullanılabilme yeteneği, farklı platformlara entegre olabilmesi gibi özelliklerle dünyada çok az muadili bulunan rakiplerinden ayrışıyor.
'BETON DELİCİ MÜHİMMAT' SARB-83 TESTİ GEÇTİ
Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, beton delici mühimmat olarak tasarlanan ve harp başlığı teknolojisine sahip SARB-83'ün test görüntüsüne ilişkin videoya yer verdi.
SARB-83'ün ilklere imza atarak testi geçtiğini vurgulayan Varank, şunları kaydetti:
"Türkiye'de ilk kez ardışık delici teknolojisine sahip canlı mühimmat test edildi. HABRAS altyapısı sayesinde, gizli mühimmat projelerinin düşük maliyetlerle kısa sürede test edilebilmesi artık mümkün."
YERLİ FÜZENİN MOTORU TEST EDİLDİ
Türkiye'nin orta menzilli ilk yerli füze motoru (TEI-TJ300), Eskişehir'de Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank'ın katıldığı törende test edildi.
Bakan Varank törende yaptığı açıklamada "TJ300 adlı turbo jet motorun ateşlemesini gerçekleştirdik. Bu motorlar orta menzilli gemisavar füzelerinde kullanılmak üzere tasarlandı" dedi.
TEI-TJ300'ÜN ÖZELLİKLERİ
TÜBİTAK, TEI ve Roketsan'ın iş birliğiyle üretilen "Türkiye'nin Orta Menzil Gemi Savar (OMGS) ilk Hava Solumalı Füze Motoru" TEI-TJ300, dar bir çapta 1300 nevton itki üretebiliyor. Milli tasarım füze motoru, 5 bin fitlik irtifada ses hızının yüzde 90'ına varan yüksek hızlarda çalışabilme özelliğine sahip.
Sistem, saniyeler içinde yeterli itkiye ulaşacak şekilde geliştirildi. Milli tasarım füze motorunun marşa (başlatıcı sistem) ihtiyaç olmadan kanat altı rüzgarı ile çalışma özelliği mevcut.
Füze motoru, boyutlarındaki zorlayıcı kısıtlar nedeniyle hava, deniz ve kara savunma sistemlerine uyacak şekilde tasarlandı.