• $32,3455
  • 35,1367
  • 2308.05
  • 9079.97
21 Ağustos 2021 Cumartesi 07:00 | Son Güncelleme:

“Nefreti körükleyerek göç yönetilemez!”

“Nefreti körükleyerek göç yönetilemez!”
- GÜLCAN TEZCAN / gulcantezcann@gmail.com

"Göç güzergâhındayız ve Türkiye sahra altından Orta Asya'ya çok geniş bir coğrafyadan göç alan tek kıta devleti." hatırlatmasında bulunan AK Parti İstanbul Milletvekili ve İmra Derneği Başkanı Doç. Dr. Sare Aydın, "Göç akıl ve sağduyu ile yönetilirse bizi büyük bir zenginliğe aksi durumda tehlikeye götürür." diyor.

Taliban'ın Kabil'e girmesi ile ortaya çıkan görüntüler ve sosyal medyadan bir süredir servis edilen videolar Afgan göçünün yeni bir olgu olduğu izlenimini veriyor. Oysa 20 yıldır kaçak yollarla Türkiye geliyorlar. Bu konuda çalışan sahadaki isimler, dolaşıma sokulan görüntülerin muhalefetin toplumda korku pompalamaya dönük bir girişimi olduğunu söylüyor. AK Parti İstanbul Milletvekili ve İmra Derneği Başkanı Doç. Dr. Sare Aydın ve Afgan göçü ile ilgili 2017 yılında bir yüksek lisans tezi hazırlayan araştırmacı, gazeteci Erhan İdiz'e ekranlara yansıyan görüntülerin arka planını sorduk.

Nefreti körükleyerek göç yönetilemez!

Göç olgusu ne yazık ki ülkemizde bir muhalefet aracı haline getirildi. Bolu Belediye Başkanı örneğinde gördüğümüz gibi bazı siyasiler seçmeni kendi tarafında tutmak için kullanıyorlar bu meseleyi. 2023'te seçmen davranışlarını yönlendirecek bir yaklaşım içinde göçün negatif tarafına odaklanıyorlar.

Sare Aydın / AK Parti İstanbul Milletvekili İmra Derneği Başkanı

Afganistan yeni bir döneme giriyor. Bu süreçte Türkiye'ye de göç edenler olacak. Biz de diğer ülkeler gibi sınırlarımızı koruyarak bu süreci yönetmek, olgular üzerinden politika üretmek zorundayız. Biz Kabil'in bize gösterilen yüzünü görüyoruz. Sosyal medyadan bize servis edilen bilgileri süzgeçten geçirip manipülatif yayınlara prim vermemeliyiz.

Göç olgusu ne yazık ki ülkemizde bir muhalefet aracı haline getirildi. Bolu Belediye Başkanı örneğinde gördüğümüz gibi bazı siyasiler seçmeni kendi tarafında tutmak için kullanıyorlar bu meseleyi. 2023'te seçmen davranışlarını yönlendirecek bir yaklaşım içinde göçün negatif tarafına odaklanıyorlar.

Göçün sosyolojik tarafından ziyade siyasi tarafıyla ilgileniyoruz. Bunda sosyal medyanın da payı büyük zira sosyal medya koca bir dezenformasyon ortamına dönüştü. Göçmenler konusunda paylaşılan görüntüler göçün siyaset zemininde kalmasına yol açıyor. Sosyal medyada subliminal olarak "Bunlar gelecek bizi yurdumuzdan, ekmeğimizden edecek" mesajları veriliyor ve insanlar bu korkuyu satın alıyor. Oysa insanlar devletine güven duymalı.

Türkiye sahra altından Orta Asya'ya çok geniş bir coğrafyadan göç alan tek kıta devleti. Göç güzergâhındayız. Türkiye Cumhuriyeti Almanya gibi sadece Almanlardan meydana gelen bir ülke değil. Biz istesek de tek ulusa dayalı bir devlet olamayız. Çünkü 600 yıllık bir imparatorluk geçmişimiz var. İbni Haldun'un 'Coğrafya kaderdir' sözü ve bu argüman o kadar önemli ki. Bulunduğunuz coğrafya ekonominizi, geleceğinizi, kaynaklarınızı ve siyasetinizi belirliyor.

Ülkemizde bazı kesimler zannediyorlar ki sınır kapıları açılınca bu insanlar gidecek. Tam tersi kapılar açıldığında göçmenler açısından Avrupa'ya daha kolay geçiş imkânı olduğundan daha fazla tercih edilecek Türkiye. Düşünün ki kapılar kapalı iken bu kadar göçmen alıyoruz bir de açıldığında nasıl bir yoğunlukla karşılaşırız. Evet göç bir olgudur! Hayatın her zaman içinde olacaktır. Önemli olan göçü doğru ve sağlıklı bir politika ile yönetmektir. Toplumda nefreti körükleyerek göç yönetilmez. Bunun adı yabancı düşmanlığıdır. İnsan haklarına aykırıdır. Tartışmak ve ülkemiz adına doğru politikayı bulmak için ihtiyacımız olan tutum sağduyudur. Unutmayalım göç akıl ve sağduyu ile yönetilirse bizi büyük bir zenginliğe aksi durumda tehlikeye götürür.

Açlık, Afganları göçe zorluyor

20 yıldır Afgan göçünün yaşandığını ancak şimdi özellikle muhalefet eliyle görünür hale getirildiğine dikkat çekiyor. İdiz, "Şimdiye kadar gelen göçmenler genelde genç erkeklerden oluşuyor ve bunlar ağır işlerde çalışıyorlardı. Taliban'dan kaçanlar aynı şartları kabul etmeyeceklerdir. Bu yüzden Avrupa onlar için daha güvenli bir liman olacak" diyor.

Erhan İdiz / Gazeteci, araştırmacı

Afgan göçü ile ilgili hangi dönem, ne tür bir çalışma yaptınız? Nasıl bir tablo ile karşılaştınız? Bugün yaşanan göçün daha öncekilerden farkı nedir?

2017 yılında yüksek lisans tezimde Afgan göçünü çalıştım. O günlerde herkes Suriye göçüne yoğunlaşırken ben Afganların göç yoluna daha fazla çıktıklarını iddia ederek bu çalışmaya başladım. Suriye'deki göç neredeyse birkaç yılda ve genelde topluca yaşanmıştı ama Afgan göçü çocukluğumdan beri sürüyordu. (Çocukluğum Van'da, onların göç yolu üzerinde geçti) Afganlar genelde düzensiz göçle geldikleri için gizlenmek zorunda kalıyorlardı. Bu yüzden bizim girmediğimiz yerlerdeydiler. Restoranların mutfaklarında, köylerdeki ahırlarda, küçük inşaatlarda ve çoban olarak dağlarda. Türkiye başta olmak üzere Afganistan'da ve Bosna Hersek sınırındaki Afganlar ile röportajlar yaptım. Bu yüzden tezime "Görünmeyen Göçmenler: Afganlar" başlığını uygun gördüm. Tezde yoğunlaştığım konu şuydu: Afganlar Türkiye'yi bir köprü olarak mı yoksa hedef olarak mı görüyor? Sonuç şu oldu: Türklerle bağı olan Türkmenler ve Özbekler, dil yakınlığı ve burada iyi davranıldığı için Türkiye'de kalıyor ama Peştunlar, Hazaralar ve Tacikler genelde Avrupa'ya gitmeye çalışıyorlardı.

Geçtiğimiz günlerde kamyonlarda, TIR'larda gördüğümüz insanlar topluca Taliban'dan kaçanlar değil. Yaklaşık 20 yıldır o şekilde geliyorlar ve içlerinde Pakistanlılar, Bangladeşliler, Myanmarlılar, Nepalliler de var. Aynı görüntüler ben tez çalışması yaparken de vardı ama kamuoyu ilgilenmiyordu. Taliban'dan kaçışlar bu günlerden sonra başlayacaktır. Şimdiye kadar gelen göçmenler genelde genç erkeklerden oluşuyor ve bunlar ağır işlerde çalışıyorlardı. Şimdi Taliban'dan kaçanlar aynı şartları kabul etmeyeceklerdir. Bu yüzden Avrupa onlar için daha güvenli bir liman olacak.

Afganların gelişi bazı kesimlerce korku unsuru olarak sunuluyor. Afganların Türkiye'ye gelmesinin sebebi nedir?

Afganlar Türkiye'ye genelde ekonomik nedenlerle geliyor. Çoğu düğün, ev, başlık parası vs için para biriktirip ülkesine dönmeye çalışıyor. Bu yüzden sürekli gidip gelenler var. Fakat muhalefet buradan oy devşirmeyi düşündüğü için şimdi bu görüntüler fonlanan medyanın desteğiyle daha görünür hale getiriliyor. (Konuyu ve söylemleri yakından takip eden biri olarak bunu çok net gördüğümü ifade edebilirim.) Sosyal medya aracılığıyla pompalanan bu korku halktaki göçmen tepkisinin daha da artmasına neden oluyor.

Afganistan'dan Türkiye'ye hangi yollarla geliyorlar?

Göç yolu aşağı yukarı belli olsa da döneme, güvenlik önlemlerine ve mevsime göre değişkenlik gösteriyor. Afganistan'ın Nemruz şehrinde toplanan Afganlar oradan Pakistan'a, Pakistan üzerinden İran'a, oradan da Van üzerinden Türkiye'ye giriş yapıyor.

Genelde Hazaralar gibi gruplar ailece göç yoluna çıkıyor çünkü kendilerini özgür hissetmiyorlar. Buna son günlerde siyasiler ve askerler de katılacaktır. Fakat Afganların çoğunluğu yurt dışına "geri dönmek" üzere gidiyorlar. Amaçları birkaç yıl çalışıp para kazanmak ve oradaki ailelerinin geçimini sağlayabilecek bir noktaya gelmek. Bu yüzden eşlerini, ailelerini, çocuklarını geride bırakıp burada sadece para kazanıp evlerine dönüyorlar.

Kuzeydekiler (Tacik, Özbek, Türkmen) Taliban'ı sevmezler ama diğerlerinin Taliban ile ilgili bir sorunu yok. Bu yüzden geride kalan kadın, ev ve çocuklar için herhangi bir güvenlik kaygısı olmuyor. Bu Kuzeydekiler için de geçerli. Arada düşmanlık olsa da ailelere yönelik bir tehdit yok, bu yüzden Afganistan'da kalmaları sorun olmuyor.

Afganlar konusunda sosyal medyada oluşturulan algıya karşılık sizin sahada gördüğünüz gerçekler neler?

Bu ne ifade eder bilmiyorum ama hayatım boyunca Afganlar kadar Türkiye'yi seven bir millet tanımadım. Afganistan'da her yerde Türk bayrakları ve Türk malları görmek mümkün. Burada çalışan Afganların da en büyük övünç kaynağı Türklere karşı "yanlış" yapmamak. Hep bununla övünürler. "Biz sadece işimizi yaparız, ağır işlerde çalışırız, zorlanırız, az para kazanırız ama Türklere yanlış yapmayız." derler. Bu noktada ülke kurallarına diğer göçmenlerden daha fazla yatkın olduklarını söyleyebilirim.

Türkiye bu göçler konusunda nasıl bir politika izlemeli?

Tezimde şunu ısrarla soruyordum: Eğer öleceğinizi bilseniz bu yola çıkar mıydınız?

Cevapların neredeyse tamamı evetti. Çünkü Afganistan'da aç susuz yaşamak zaten ölmek demekti. Fakat yurt dışında birkaç yıl yaşayıp bir birikimle hayat kurulabilirdi. Kısacası her ne olursa olsun bu insanlar göç yoluna çıkacak. Bunu durdurmanın yolu da orada istikrarı sağlamak ve iş olanakları yaratmaktan geçiyor. Aksi takdirde bu göçü azaltmak mümkün ama durdurmak imkânsız.

Türk Kızılayının buna dair çalışmaları var. Göç yoluna çıkmalarını engellemek için orada iş sahibi olmalarını sağlıyor. Buna devletler ve STK'lar da dahil olabilir. Fakat şöyle bir gerçek var: Günümüzde sosyal medya aracılığıyla daha görünür olan "özgür, lüks" hayatlar herkes için bir cazibe kaynağı.

Göçün görünmeyen ayağı insan kaçakçılığı ile neler söylersiniz?

İnsan kaçakçıları döve döve, soya soya getirdikleri insanlara akıl almaz işkenceler yapıyor. Yol parasını ödeyemeyenler hapsediliyor, öldürülüyor. Kaçakçılık ağı Afganistan'dan İstanbul'a kadar uzanıyor. Yol üzerindeki her güzergâhta onları farklı kaçakçılar geçiriyor. Bu ağ o kadar güçlü ki Türkiye'de çalışan Afganlar kazandıkları parayı bu ağ üzerinden ailelerine gönderiyorlar. Kaçakçılarla ilişki tıpkı tefecilerle olduğu gibi ama bir yanlış yaparlarsa bunu hayatlarıyla ödeyeceklerini biliyorlar.

Geçiş ücretleri mesafeye, döneme ve hizmete göre değişiyor. VIP yolculuğa yalnızca zenginlerin parası yeter. Onlar neredeyse hiç yürümeden Türkiye'ye kadar gelirler fakat çoğunluk 2 bin, 2 bin 500 dolar gibi ücretlere günlerce yürümek zorunda kalır. Eğer mevsim kışsa bu yürüyüş iki ayı aşabilir. Kaçakçılar birbirleriyle irtibat halinde olur ve kendilerine ulaşmak oldukça kolaydır. Bu çalışmaya başlamadan önce kaçakçıların yer altında gizli örgütler olduğunu düşünüyordum ama mahallemizin taksicisi, minibüsçüsü, esnafı bu ağın bir parçası olabiliyor.

Vatandaş, 'Bize neyin sözünü verebilirsiniz?' diye sordu... İstanbul'a yeni metro müjdesi!
Vatandaş, 'Bize neyin sözünü verebilirsiniz?' diye sordu... İstanbul'a yeni metro müjdesi!

Vatandaş, 'Bize neyin sözünü verebilirsiniz?' diye sordu... İstanbul'a yeni metro müjdesi!

Deprem uzmanlarından korkutan İstanbul uyarısı! Riskli ilçeleri açıkladılar
Deprem uzmanlarından korkutan İstanbul uyarısı! Riskli ilçeleri açıkladılar

Deprem uzmanlarından korkutan İstanbul uyarısı! Riskli ilçeleri açıkladılar

Çin, 'Türkiye rekor kırdı' diyerek duyurdu! 'NATO ülkelerinden Ortadoğu'ya kadar...'
Çin, 'Türkiye rekor kırdı' diyerek duyurdu! 'NATO ülkelerinden Ortadoğu'ya kadar...'

Çin, 'Türkiye rekor kırdı' diyerek duyurdu! 'NATO ülkelerinden Ortadoğu'ya kadar...'