• $32,3724
  • 35,0983
  • 2325.39
  • 9130.05
6 Temmuz 2013 Cumartesi 02:00 | Son Güncelleme:

Modacı olmak bizim genlerimizde var

Modacı olmak bizim genlerimizde var

Zeynep Tosun, genç ve başarılı moda tasarımcılarımızdan biri. Bu başarının ve yeteneğinin aileden geldiğini biliyor muydunuz? Tosun’un annesi, anneannesi ve ‘Atatürk’ün kıyafet seçerken danıştığı’ büyük anneannesi de dönemlerinin başarılı tasarımcıları. Zeynep Tosun ve annesi Günseli Coşkuner ile konuştuk.

PINAR HİÇDURMAZ
pinar.hicdurmaz@aksam.com.tr

Bir pazartesi toplantısında konu ‘bir şekilde’ Zeynep Tosun ile annesi Günseli Coşkuner’in Instagram’daki fotoğrafına geldi… Fotoğraftan ziyade eşlik eden mesaj çekti ilgimizi: ‘My rockstar interactive mother.’ Benim interaktif rockstar annem... Bu genç tasarımcının başarısında annesinin rolünü konuşurken, onun da kendi markasını kurmuş bir tasarımcı ve Türkiye’nin en şık kadınlarından Filiz Akın’ın kardeşi olduğunu öğrendik. Anne-kız ile buluşup büyük anneannelerinden gelen tasarım tutkusu ve becerisini, ‘modacı’ olmayı konuştuk…  
 
- Zeynep Hanım moda tasarımcısı olmaya nasıl karar verdiniz?
Zeynep Tosun:
İşletme okurken çizim dersleri almaya başladım. Daha sonra Milano’da Istituto di Marangoni’de moda tasarımı okudum. Önce yaz okuluna gittim ve bayıldım Milano’ya. Fransız okulundan mezun olduğum için İtalyanca’yı da çok çabuk öğrendim. Okulun ardından, yaklaşık bir sene Alberta Ferretti ile çalıştım. Vize problemi nedeniyle İstanbul’a dönmeye karar verdim. Tam o sırada da İTKİB’in yarışması vardı. Annem de “Madem dönüyorsun, hemen bu yarışmaya başvur” dedi. Üç günde hazırlandım, üçüncü oldum.

- Bu ödül mü başarınızı hızlandırdı? 
Zeynep T.:
İstanbul’a döndüğümde en büyük avantajım, annemden dolayı sektörü tanıyor olmamdı. Sektörün içindeki insanların ellerinde büyüdüm ama döndüğümde karşılarına annemin kızı olarak değil, tasarımcı kimliğimle çıktım. Tabii İTKİB de bana çok yardımcı oldu. Yarışmadan sonra, Esin Maraşlıoğlu’nun Designloft projesine katıldım. 8 tasarımcı birlikte defile yaptık ve satışa sunuldu. Arkasından Ayşe ve Ece Ege’nin yanında tasarım asistanlığı yaptım. 3-5 ay sonra da kendi işyerimi açtım. Tam ekonomik krizin başladığı dönemdi. Bir Çin atasözünün dediği gibi, “Krizler aynı zamanda bir fırsattır” diyerek başladım. 

- Günseli Hanım, kızınız “Sektördeki kişilerin elinde büyüdüm” dedi; siz de uzun süre Roman’da tasarımcı olarak çalıştınız değil mi?
Günseli Coşkuner:
Evet, tekstil mühendisliği eğitimi aldım ve Roman’da çalışmaya başladım. 20 yıl orada tasarım ekibinde çalıştıktan sonra kendi markamı kurdum. Yurtdışında sattığım bir triko markası; Günseli Bis…

- Zeynep Hanım, ilk satışınızı ne zaman yaptınız hatırlıyor musunuz?
Zeynep T:
2009 Mayıs’ında ilk koleksiyonumu satışa sundum. İlk satışlarımı da Galata Moda haftasında yaptım. O ana kadar da “Acaba beğenilecek mi; satılacak mı; ne olacak?” sorularıyla panikatak krizleri yaşadım…   Arkasından gazete ve dergi röportajları oldu; sonrası geldi. Midnight Express, Beymen Blender gibi çok güzel yerlerde satıldı koleksiyonum. Baktım iyi gidiyor, haute couture yapmaya başladım. Çünkü couture Türkiye’de hafife alınmayacak kadar büyük bir sektör. 

- Yeni nesil moda tasarımcılarını siz nasıl buluyorsunuz?
Günseli C.:
Yeni nesil, çok şanslı. İşyerimiz Kâğıthane’deydi, duvara bakıp koleksiyon hazırlıyorduk. Bizi besleyen sadece hayal gücümüzdü. O yüzden o günlerden bu günlere gelmeyi başaran kişileri özellikle tebrik etmek lazım. Ne kadar zengin bir hayal gücüne sahip olduklarının göstergesi bu. 

- Kızınızın moda tasarımcılığını meslek olarak seçmesini desteklediniz mi?
Günseli C.:
Zeynep hem Anadolu Lisesi’ni, hem Fransızca eğitim veren bir liseyi kazandı. “Anadolu Lisesi’ne durumu olmayan biri gitsin, önünü kesme” dedim. Bir de sadece İngilizce bilmesi yeterli değildi; Fransızca ile başlasın istedim. Çocukluğundan beri, tasarıma ilgisi vardı. Ama ben, işletme okumasını önerdim. Çünkü eğer günün birinde bu işi yapacaksa ekonomisini de yürütebilmeliydi. 

- Tarzınız benziyor mu?
Günseli C.:
Ben biraz Donna Karan’cıyımdır. Yani düz çizgileri severim. Zeynep, daha süslü püslü şeyleri seviyor. Geldiği nokta  çok güzel. Alberta Ferretto ile çalıştı. Ben kimim ki… O, bir ışık gördüyse Zeynep’te, bana gurur duymak düşer. 

- Anne-kız yurtdışındaki defile ve fuarlara da birlikte gidiyorsunuz. Bir kıyaslama yaparsanız, Türkiye’deki moda sektörü ne durumda?
Zeynep T.:
Yurtdışında tasarımcılar çok büyük finansal desteğe sahip. Türkiye’de moda tasarımcısı kavramı yeni yeni oluşuyor. 
Günseli C.: Tabii orada sponsorluklar çok iyi işliyor. Hatta devlet desteği de var. Fransız hükümeti Yves St. Laurent’i üç kere iflastan kurtardı. Bizde, henüz kurumsallaşma da çok oturmadı. ABD’de de böyleydi; Meksika, Brezilya dizilerindeki kadın oyucuların stillerini takip ederlerdi. Baktılar olacak gibi değil, kendi trendlerini üretmeye başladılar. Jennifer Lopez’ler, Britney Spears’lar bu akımın ürünleri. Bu sayede çok para kazandılar. 

- Tasarımlarınızı annenize gösterip fikir alır mısınız?
Zeynep T.:
Tasarım aşamasında anneme mutlaka danışırım. Onun gözüne çok güveniyorum. Koleksiyon bittiğinde de anneme gösteririm. Aynı zamanda bir tasarım ekibim ve stil danışmanım var; Mahizer Aytaş. Bir tasarım tamamlanmadan önce, ona ikinci bir göz daha bakmalı. Her şeye ekibimle birlikte karar veriyoruz; annem de ekibin çok büyük bir parçası. 

- Küçükken annenizin dolabını karıştırır, kıyafetlerini giyer miydiniz?
Zeynep T:
Evet ama daha çok ilgimi çeken anneannemin kumaşları ve sandığıydı… Küçükken Barbie’lerime elbise dikmek için, anneannemden alırdım kumaşları; o da çok kızardı bana. Teyzemin kıyafetlerinin durduğu sandığı çok karıştırırdım, bayılırdım onları giymeye. 

- Peki, kendi giyim stilinizi nasıl tarif edersiniz?
Zeynep T:
Küçükken annemi taklit eder, onun gibi giyinirdim. Hatta arkadaşlarım tarzımla bayağı dalga geçerdi. Şimdi bütün eski arkadaşlarım “Ay sen de adam oldun ya, boşu boşuna dalga geçmişiz” diyorlar. Herkes eşofmanla sokakta saklambaç oynarken ben İspanyol paça kot, kafada bandana dolaşırdım. Geçen gün, bir gazetede ‘moda’ köşesinde tarzımla dalga geçmişler; ama bana çok normal geliyor. 

BÜYÜK ANNEANNEMİZ ATATÜRK’Ü GİYDİRİRDİ

- Anne, anneanne derken kaç kuşak modacısınız? 
Günseli C.:
Annem terziydi. Eli de çok çabuktu. Çocuktum ama hatırlıyorum; Japon büyükelçisinin hanımı bir davete gidecek. Ona, iki saat içinde bir elbise yaptı gözümüzün önünde. Zeynep’in yeteneği, ondan geliyordur belki. Anneannem de ara sıra Atatürk’ün kıyafetlerini seçermiş… Annem de Atatürk ile büyümüş zaten. O anlatır. 

- Anneannenizin Atatürk ile yakınlığı nereden geliyor peki?
Annemin üvey babası Atatürk’ün kalem müdürüymüş. Annemin öz babası da şifrecisiymiş. Hep birlikte gezdiklerinden Halime Hanım yani anneannemiz de çok şık bir kadınmış. Atatürk de zevkine güvendiği için, fikrini alırmış.

TEYZEMİ FİLMLERDEN TANIYORDUM

- Filiz Akın teyzeniz; onun tarzını beğeniyor musunuz?
Hem de çok… Burada da onun için bir şeyler dikiyorum; o da bize o zamanın Ses Dergisi’ne verdiği pozlar gibi pozlar veriyor, çok eğleniyoruz. Teyzem, ben küçükken hep yurtdışındaydı. Daha çok filmlerden takip edebildim. Ama sandıkları karıştırdığımda teyzemin eşyalarını bulurdum. Şu anda da onun tavsiyeleri benim için çok değerli. Hâlâ çok geziyor ve gittiği yerlerden beni arayıp “Buraya mutlaka gelmen gerek sana ilham verecek çok güzel yerler var” diyor.

Dış ticaret açığı yüzde 44,2 azaldı
Dış ticaret açığı yüzde 44,2 azaldı

Dış ticaret açığı yüzde 44,2 azaldı

Emeklilere indirimli bilet müjdesi!
Emeklilere indirimli bilet müjdesi!

Emeklilere indirimli bilet müjdesi!

Tam 1,5 milyar... Dış kaynak akışı bu yıl da hız kesmedi
Tam 1,5 milyar... Dış kaynak akışı bu yıl da hız kesmedi

Tam 1,5 milyar... Dış kaynak akışı bu yıl da hız kesmedi