Geçtiğimiz hafta Türkiye’nin genelinde kara kış şartlarının hakim olduğu bir haftaydı. Türkiye soğuğu iliklerine kadar hissederken komşumuz Suriye, soğukla birlikte ölümü de acı bir şekilde tattı. Dünyanın ilgisizliğinden dolayı zaten oldukça uzun olan “Suriyelilerin baş etmesi gerekenler listesine” bir de kara kış şartları eklendi. Kış zamanında geldi ama Suriyeliler’in uluslararası toplumdan beklediği yardım bir türlü gelmedi.
Bir an olsun düşünelim: Türkiye’ye tabiri caizse kol mesafesinde olan bir ülkenin Hatay’dan, Mardin’den, Kilis’ten ışıklarını gördüğümüz şehirlerinde insanlar- çoğunlukla da çocuklar- soğuktan ve açlıktan ölüyorlar. Hadi Baas rejiminin Şebbihaları ve kitle imha silahları ile hayatını kaybedenleri “kanıksadık” diyelim. Allah aşkına şu günlerde kapımızı, penceremizi açıp İdlib’teki, Halep’teki soğuk ölümleri düşünelim.
Türkiye insanı Suriyeliler’e kucak açtı ve üç senedir büyük fedakarlıklarda bulundu. Bu fedakarlıklar, Suriyeliler başlarındaki belayı defedene kadar devam etmek durumunda. Kardeşlik tam da böyle birşey. Durmak yok, kardeşliğe devam!
Mandela ve Filistin
Nelson Mandela’yı ayrımcılığa karşı verdiği mücadele dışında birçok özelliğiyle hatırlayabilirsiniz. Ben Mandela’yı Filistin’e verdiği destekle hatırlarım. 1997’de Pretoria’da yaptığı bir konuşmada Mandela: “Biz çok iyi biliyoruz ki bizim özgürleşmemiz, Filistin özgürleşmeden tamamlanmış sayılmaz” demişti. Filistin’e verdiği önem bir tarafa bu sözle yaptığı “ayrımcılıkla mücadele lokal bir çaba değildir” vurgusu takdire şayan. Farklı coğrafyalarda sahneye koyulsa da ayrımcı zihniyet birdir ve karşı mücadelede sadece muhatapların değil herkesin sorumluluğu var.
Ayrımcı sistemler farklı paketlerde de olsa dünyada hala kullanımda. Örneğin- haklı olarak- Apartheid (Ayrımcı) Güney Afrika’sıyla İsrail arasında kuvvetli benzerlikler kurulur. Tabi bu salt bir benzerlik değil. Bundan öte birşey. Örneğin, Apartheid Güney Afrika’sıyla İsrail arasındaki askeri ilişkiler de sır olmaktan çıktı. 2010 yılında Sasha Polakow-Sulansky, “Konuşulmayan İttifak: İsrail’in Apartheid Güney Afrika’sıyla Gizli İlişkisi” kitabında İsrail’in silah sanayisinin izolasyon altındaki Güney Afrika’yla yaptığı anlaşmaları ifşa etmişti. Mandela da bu ilişkiden ve tabi ki Filistinliler’in maruz bırakıldığı ayrımcılıktan dolayı İsrail’e eleştirel yaklaşırdı.
Buna rağmen İsrail, Apartheid kelimesiyle birlikte anılmama konusunda büyük hassasiyet gösteriyor. Filistinli aktivistler İsrail Apartheid’i Haftası gibi etkinliklerle Güney Afrika ile paralelliğe işaret ederken, İsrail küresel olarak “lanetlenmiş” bir kelime ile aynı kareye girmemek için çaba ve para harcıyor.
Filistinsiz herşey eksik
Gerçekten de Filistin Devleti olmayan bir dünyada hiçbir şey tamam değil. Özellikle Ortadoğu’da Filistin, tarihi ve güncel bütün çatışmaların küçük bir modeli gibi. Onsuz bölge de dünya da normalleşemiyor.
Filistinsiz bir Ortadoğu her zaman için pamuk ipliğine bağlı. Filistinsiz Arap-İsrail barışı mümkün değil. Filistinsiz İsrail’in Ortadoğulu bir ülke olması mümkün değil. Filistinsiz Türkiye-İsrail ilişkilerinin tam normalleşmesi mümkün değil.
Filistin Ortadoğu’daki tüm çatışmaların olduğu gibi tüm mağduriyetlerin de küçük bir modeli. Kendi vatanlarında maruz bırakıldıkları hukuksuzluklar bir yana, İsrail Lübnan’ı işgal eder, olan Filistinli mültecilere olur. Suriye’de iç savaş çıkar, olan Filistinli mültecilere olur. Mısır’da darbe olur, olan Mısır’daki ve Gazze’deki Filistinliler’e olur.
Mandela’nın hayat hikayesinden herkesin çıkaracağı dersler var. Özellikle de İsrail’in.