Ortadoğu’da acının başkentlerinden Beyrut. On yıllardır işgalden dış müdahaleye, terörden ekonomik krize, yolsuzluktan göçe kadar birçok sorunla baş etmeye çalıştı. Son derece kaliteli ve yaratıcı insan sermayesi, tarihsel zenginliği ve çeşitliliğini güce dönüştürmekte zorlandı. Etkin kullanıldığında birer güç unsuru olacak bu dinamikler, aksine Lübnan için birer sorun kaynağı oldu. İnsanlarını tutmakta zorlandı, yurtdışında geniş bir diasporaya sahip oldu. Tarihsel zenginlik, tarihsel anlaşmazlıkların da kaynağı oldu. Aynı şekilde çeşitlilik siyasi bölünmelere, çıkmazlara ve enerjinin boşa sarf edilmesine sebep oldu.
Son yıllarda ciddi bir ekonomik kriz zaten yaşanıyordu ülkede. Devletin devlet dışı aktörlere mahkum olduğu bir alandı ekonomi. İMF görüşmeleri devam ediyor, Lübnan Lirası dibe yaklaşmış, enflasyon zirveye çıkmıştı. Buna paralel olarak elektrik ve çöp krizi Lübnanlıların hayatlarına doğrudan etkisini sürdürüyordu. Küçük nüfusuna rağmen yüzbinlerce Suriyeli sığınmacıya ev sahipliği yapmakta, geçmişte olduğu son 9 senedir Suriye iç savaşının ekonomik, güvenlik ve sosyal etkileri güçlü bir şekilde hissetmekteydi. Yetmezmiş gibi COVID-19 kısıtlamaları Lübnanlıları evlerine hapsetti. Aylardır süren protestolarına ara vermeleri belki Lübnan devleti için Koronavirüs’ün tek getirisiydi.
Tıpkı ekonomi gibi güvenlik de Lübnan’ın devletten çok devlet dışı aktörlerin gücünün bariz bir şekilde hissedildiği alandı. Lübnan’ın bir Hizbullah sorunu var. Güvenlik alanında ortaya çıkan asimetrik tablo bunu göstermekte. Gerçi Hizbullah’ın ne kadar devlet dışı aktör olduğu da tartışılır. İsrail işgali çerçevesinde ve özellikle 2006 Savaşı sebebiyle ülke içerisinde desteğini artıran Hizbullah, Lübnan Ordusu’na paralel bir yapıya kavuştu. Suriye’deki iç savaşa yıkıcı aktör olarak dahil oldu. Suriye krizi boyunca etkinliğini artırıp, Suriye deneyimini Lübnan’a aktardı. Devam eden göçler, diğer dini/mezhepsel aktörler arasındaki bölünmüşlükler ve Hizbullah’ın artan askeri gücü, örgütü/partiyi Lübnan siyasetinin fiili merkezine taşıdı. Hizbullah sessizce tartışılabilir hale geldi.
Siyasetin düğümlendiği ve ekonominin kendi kendini yok etme moduna geçtiği bir dönemde Beyrut Limanı’nda yaşanan patlama maalesef ülkenin apokalipsine dönüştü. Halihazırda büyük bir kar topuna dönüşen sorunlar, patlamayla harekete geçti. İlerisi için birkaç ön gözlem yapılabilir:
Lübnan’ın yeniden yapılanmasına somut destek veren aktörler ülkedeki etkilerini artıracak. Umarım bu çıkmazda Fransa gibi sorunun parçası aktörlere tav olmaz Lübnan. Zira o coğrafyada Fransa’nın elini attığı ve kurutmadığı bir nokta yok.
Hizbullah’ın patlamadaki tüm muhtemel sorumluluğuna rağmen Lübnan’daki siyaset sahnesinde bariz güç kaybetmesi mevcut dinamiklere göre zor.
Patlama Lübnan siyasetinde mevcut dinamikleri sorgulatacak ama bu dinamikleri dönüştüremeyebilir.
Artan sorunlar Lübnan’daki demografik hareketliliği artırabilir.
Tüm Lübnan halkının başı sağolsun.