Galatasaray'ın teknik direktörü Hagi, Gaziantep'inki ise birinci sınıf olarak düşündüğümüz, bizden biri olan Tolunay Kafkas. Şöyle bir Galatasaray ve Gaziantepspor'un 90 dakika oynadığı futbola bakınız. Seyrettiğiniz futbola kızıp 'Bu ne biçim oyun' dersiniz.
Pas vermek isteyen bir türlü veremiyor. Gaziantep defansı özellikle ilk yarıda rakibini unutmuş yani Pino'yu, Aydın'ı sonradan oyuna giren Arda'yı, Kewell'ı unutmuş. Bunlar bir şey yapamaz diye düşünmüşler herhalde, defanslarını santrada tutma hatasını yaptılar. Ama diyeceksiniz ki; Gaziantep defansının ve onlara böyle oynayın talimatını veren Tolunay Kafkas'ın bu yanlışından kim istifade edecek? Sadece bir kez Pino, gerçekten nefis bir şut attı, rakip kalecinin yapacağı bir şey yoktu ve bu da G.Saray'ın golü oldu.
Zaten Sarı-Kırmızılı takımın başka gol pozisyonu da yok. Oysa Gaziantepspor'un hem sağ hem sol tarafı apaçıktı. Olcan olsun, Serdar olsun öylesine oynadılar. Sanki puan maçı değil de arkadaşlar arasında bir vakit geçirme maçı düşünmüş olmalılar. Orta sahada Emre Güngör, bir tek koşan, mücadele eden futbolcuydu.
Cesar'ın geçtiğimiz haftalarda serbest vuruştan attığı golü çok iyi hatırlıyorum. Dün akşam kaç şut attıysa hepsi karavanaydı. Galatasaray'ın sol beki Çağlar ve sağ beki Serkan çok iyi oynadılar. Neill, orta sahada Ayhan ile beraber, rakiple mücadele eden, top kapan iki futbolcuydu ama onlar da ileride Galatasaraylı futbolcuları göremedikleri için ayaklarındaki topu en kolayını yapıp kalecisine verdiler.
Aynı şeyi Gaziantepsporlu futbolcular da yaptı. Yalçın, Zurita, Murat Ceylan çok rahat kullanacakları topu dönüp daha rahat ve hata yapmak istemediklerinden onlar da kalecisine teslim ettiler.
Dün akşam Ziraat Türkiye Kupası'nın iki büyük takımını izlemek için sahaya gelen herkes herhalde bu nasıl futboldur yazık değil mi diye evlerine dönmüşlerdir.
Hani Schuster 1960'ın futbolu dememiş miydi. Adama kızmıştık. Şimdi kime kızacağız acaba...