Uzun zaman oldu. Bu sayfadan size altı yıl yazmıştım sonra bir yıllık ara verdim şimdi tekrar merhaba. Bundan sonra pazar ve salı günleri bu köşeden yine eskiden bildiğiniz Turgay Polat olarak yazmaya devam edeceğim.
Size bir soru; okullar ne öğretir? Ne öğretmelidir? Sanırım cevap vermekte zorlandınız. Çünkü çocuğumuzu okula göndermek bizler için birkaç kalıp kavramla anlatılabiliyor. “meslek sahibi olmak”, “işsiz kalmamak”, “toplumsal saygınlık” vb peki bunları okul olman kazanamaz mısınız? Elbette kazanırsınız. Peki, okul neden var?
Klasik okul teorisine göre “okul bilginin aktarıldığı öğrencilerin de bu bilgileri aldığı” yerdir. Peki, günümüz okul teorisi ne diyor “Okul, bilginin deposu, merkezi, kalesi değil” diyor. Aslında daha eskiye bakarsak “Aristo Okulu” bireyi özgürleştirmek için kurulmuşken günümüz okulu bireyi özgürleştirmek bir yana bireyi kalıplaştıran ve ülkelerin politikaları yönünde yetiştirmeye çalışan kurumlar haline gelmiştir. İşte, okulların bu yeni tanımı ülkelerin eğitim sistemlerini değişime zorlamakta direnenleri ise yıkılmaya mahkum hale getirmektedir.
Öğrenciler okullardan “yeni dünya” sürecine göre eğitim isteklerini sesli olarak dile getirmekteler. Örneğin üniversite öğrencileri mevcut üniversite eğitiminin kendilerine hitap etmediğini ve farklılaşması gerekliliğini dile getirmekteler ve bu süreç “milli üniversite” kavramını sorgulanmasına yol açmaktadır. Düşünün; üniversitelerimizin Türkiye sınırları içine sıkışmış ve sadece Türkçe eğitim yapması küresel şirketlerin beklentileriyle ne kadar örtüşebilir. Türk üniversitelerinin programları öğrencilerinin nasıl bir dünyada çalışacaklarını bilerek mi yapılıyor. Zaten üniversitelerimiz bu yeni dünyayı uygun programlar yapmak yerine, öğrencilere kendi programlarını dayatmaya devam ederlerse maalesef yenilmeye mahkûm olacaklardır.
Ülkemizde anasınıfından doktoraya kadar bütün eğitim programları maalesef yeni dünyanın girişimci, nitelikli, entelektüel, üretken insan sermayesinin yaratmaktan oldukça uzaktır. Bu yeni nesil eğitim ve okul tanımına uyacak maalesef ne lisemiz ne de üniversitemiz mevcuttur. Okullar öğrencilerin gerisinde kalmış. Öğrencilerin okullarında adım anılmayan kavramlarla başka kaynaklardan öğrenmektedirler. Öğretmenlerimiz, öğretim üyelerimiz yeni dünyanın gerektirdiği nitelikleri bırakın öğretmeyi farkında bile değiller. Toplam milli gelirimizin sadece %1,2 sinin teknoloji girişimciliğinden kazanıyor bu oran OECD ülkeleri içinde bizi sonuncu yapıyor ki en yakın ülke Polonya %9.6. peki o zaman biz ne yapıyoruz. Neden okullarımızı dönüştüremiyoruz? Neden önceliklerimiz bunlar değil?
Adına bilim lisesi dediğimiz fen liselerinde yabancı dil öğretmeyen tek ülkeyiz. İyi de bu çocuklar nasıl bilimi takip edecek?
Aslında söylemek istediği şeyin özeti şudur; çocuklarımızı çok büyük bir üniversite, sınav yalanıyla oyalıyoruz. Milyonlarca çocuğu aslında hiçbir şey üretmeyen bir sürü üniversitemize teslim ediyoruz. Sonuçta yabancı dil bilmeyen, hayatı tanımayan, dünyayı ve gelişmeleri bilmeyen mezunlarla baş başa kalıyoruz. Bu ülkenin gençlerini de bu ülkenin kaynaklarını da heba ediyoruz.
Bu aşamada eğitimcilere, politikacılara ve velilere bir şey söylemiyorum çünkü onların değişmeyeceğine o kadar eminim ki bari çocuklara doğruyu anlatayım; sevgili gençler siz siz olun yeni dünyanın yeni insanı olmak için çalışın, girişimci ve cesur olun. Bir de unutmayın bu yeni dünyanın yeni insanın beş temel özelliği var; iletişim becerisi güçlü, inovatif (yenilikçi), dil bilen, girişimci ve dünyayı tanıyan bunları kazanın. Siz de buna göre kendinizi geleceğe hazırlamak doğru seçimler yapın. Yoksa bu sistem sizi de sizden öncekileri yuttuğu, yok ettiği gibi yok edecek sakın bu çembere girmeyin.