Bugün İzmir'deyiz. Hava soğuk yağmur yağıyor. İzmir'i hep çok severim. Havasını, insanını, doğasını... İzmir'de beni çeken bir şey var ama ne olduğunu daha bulamadım. Bulana kadar da İzmir'e gelmeye devam edeceğim. Bu da İzmir'e gelmek için bahane olsun. Neyse İzmir'in büyüsünden biraz uzaklaşıp yazımı yazmaya karar verdim. İçim parçalana parçalana yapıyorum bunu kıymetini bilin. MEB bugünlerde çok ciddi bir çalışma yürütüyor. Çalışmaya Türkiye'nin bir çok ilinden direkt okullardan seçilmiş öğretmenler ve yöneticiler katılıyor. Konu liselerin yeniden yapılandırılması. Çalışma uzun zamandır devam ediyor. Birçok konuda karar aşamasına gelinmiş durumda. İşin ilginç yanı alınan kararlar Türkiye'de lise eğitimini kökten değiştirecek kadar büyük.
Öncelikle eğitimin en önemli kısmının okul öncesi ve ilköğretim olduğunu belirtmek isterim. Çünkü çocuğun kişiliğinin ve gelişiminin şekillendiği dönem ve bu dönemde yapılacak eğitim çok önemli. Bu yüzden ABD, Japonya gibi ülkelerde ilköğretime ayrılan kaynaklar liseden de üniversiteden de daha fazla. Bizde durum tam tersi. Devlet, ilköğretime kişi başı bin 200 dolar harcarken üniversite eğitiminde öğrenci başına 5 bin 800 dolar harcıyor. Bunun düzeltilmesi şart. Yükseköğretimin farklı finanse edilmesi, kaynağını kendi yaratması şart. 'Peki bu denklemde liseler nereye düşüyor' diye soruyorsanız işte bu çok kritik bir soru. Bazı ülkelerde lise kavramı 12-13 yıllık zorunlu eğitimle farklı çözüme ulaşmışken bizde ilköğretim sonrası halen lise devam oranı çok kötü. 8. sınıftan 1.3 milyon öğrenci mezun olurken liseye başlayan öğrenci sayısı 900 bin. Yani 400 bin kayıp var. Kayıp olan öğrencilere yönelik çalışmamız yok denecek kadar az boyutta. Bu yüzden MEB in yaptığı çalışma çok önemli.
Neler var çalışmada? Birincisi liselerde sınıf kavramı tarihe karışıyor. Öğrenciler istedikleri kadar ders alıp başarılı oldukları takdirde 3 yılda mezun olabilecekler. Başarısız olanlar 6 yıla kadar derse devam edebilirler. Bu, başarılı öğrencinin liseyi erken bitirme hakkı kazanması anlamına geliyor. İkincisi derslik sistemi. Lisede sınıf yerine derslik sistemine geçilecek. Öğrenciler dersleri hocaların dersliklerini gezerek alacaklar. Üçüncüsüyse bütün kazanımlar değişiyor. Bu da şu anlama geliyor, ezber dersler yerine daha uygulamalı derslere geçiyoruz.
İşte bu değişimler olduğunda öğrencilerin liselerin kalıpçı mantıksız taraflarından kurtulup daha esnek lise sistemiyle eğitim alacağı aşikardır. Burada hakkını teslim etmemiz gereken bir kişi ve okul var. MEB'i değişime zorlayan Bahçeşehir Fen ve Teknoloji Lisesi. MEB şu an yaptığı tüm yenilikleri bu liseden alıyor. İşte bu lisedeki tüm uygulamaları örnek alarak diğer okullara uygulamak için gaza basmış bir MEB var. Ancak şunu unutmamak lazım. Kağıt üzerinde bunlar hoş duruyor ama uygulama tarafını hep birlikte göreceğiz.
Sonuç olarak MEB bir taraftan FATİH projesini yapıp okulları teknolojiye açıyor. Bir taraftan 12 yıllık zorunlu eğitim için çalışma yapıyor. Hepsini destekliyorum. Ama öğretmen bu işe bir türlü dahil olmuyor. Öğretmenler hep işin dışında. MEB'in bu konuda 'öğretmen eğitimi yapacağız' cümlesi dışında da bazı programlar açıklamasını bekliyorum. Çünkü uygulayıcının dahil olmadığı sistemlerin işe yaramadığını biz çok gördük.
www. twitter.com/turgaypolatt