Yazı yazmak bazen oldukça zor oluyor. Çünkü seçtiğiniz konunun toplumun ilgisini çekmesi en azından bir sorununa parmak basması çok önemli, perşembe günü yazdığım yazı oldukça ilgi gördü, herkese katkıları için teşekkür ederim. Amacım birilerini eleştirmek değil. Benim amacım yapılan yanlışları göstermek zaten varlık sebebimiz de bu değil mi? Bu konuda ne yazık ki devlet kurumları eskisi kadar eleştiriye açık değil. Ben bundan birkaç yıl önce eğitim yazısı yazdığımda zamanın Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik arar yazı hakkında teşekkür ettikten sonra açıklama yapardı. Şimdi bakanımız sanırım çok yoğun. Bırakın bakanımızı yanındaki basın sorumluları da oldukça yoğunlar zira bize ayıracak zamanları yok herhalde! Neyse ben yazmaya devam edeyim. Sonuçta görevim bu.
Bugün konumuz dershaneler, sayıları 4 bini bulan 120 bin kişiye istihdam yaratan, ülke ekonomisine direkt vergi olarak trilyonlarca eski parayla vergi verip katkı sunan, on binlerce öğrenciye burs vererek eğitimde fırsat eşitliği yaratan kurumlar. Ben bu konuda tarafım; dershanelerin tarafındayım. Çünkü bana göre ne yaptıkları işlev anlaşılıyor ne de sağladıkları katkı. Bunda dershanelerin suçu yok mu diyeceksiniz tabii ki var. Kendilerini anlatmada, yaptıkları işi tanımlamada maalesef yetersizler. Ama bu durum onların şu an yaşadıkları haksızlığı mazur göstermiyor. Dershaneler geçmişten geleceğe bu ülkenin verimsiz eğitim kurumları içinde ayakta durabilen tek kurumlardır. Bence bu açıdan bakmak durumundayız.
TOPLUMUN MALI
Gelelim dershaneler 'sorununun' ne olacağına. Başbakanımız kendisine verilen eksik brifingle dershanelerin kapatılması gerektiğini söyledi söylemesine de gelin görün ki MEB bu işin içinden çıkamıyor. Çünkü bunu yasayla yapsa olmaz, başka isimlerle dershaneler devam eder. Zaten bugün de dersevleri, etüt büroları, danışmanlık ofisleri adı altnda faaliyetlerine devam ediyorlar. Bakanlık Ticaret Yasası'na rağmen ticari faaliyetlerini durdursa bu ne yasaya ne de Türkiye'nin bugünkü vizyonuna uyuyor. O zaman dershaneler nasıl kapanacak. Tek çare dershane kurucularının gönüllü olarak faaliyetlerini durdurması ki bu da akla mantığa uymuyor çünkü dershaneler sadece onların malı değil, tüm toplumun malıdır. Faaliyetlerine son verme kararını onlar vermezler. O zaman ne olacak?
ABD'DEKİ GİBİ OLSUN
Benim önerim nedir biliyor musunuz? Tabii ki önerilerim öncelikle bakanlığa, dershaneleri ABD'deki gibi kullanın, onlardan hizmet satın alın. Okullarda öğrenme sorunu yaşayan, öğretmen eksiği olan okulların ihtiyaçlarını dershanelerden temin edin. Ayrıca lisenin son sınıfında yoğun şekilde üniversiteye hazırlanan öğrencilere yönelik dershanelerden okullar hizmet almalıdır. Öncelikle iki taraf da kartlarını açık oynamalı. Dershaneler eğitim ve müfredatlarını gözden geçirmeli, bakanlık ise dershanelerin kendisine bağlı kurumlar olduğunu, ihtiyaca göre hizmet alacağını beyan etmeli.
İşte tüm bunlar bir daha gösteriyor ki dershaneler bu ülke eğitiminin bel kemiğidir. Bahçeşehir Uğur Eğitim Kurumları Başkanı Enver Yücel'in dediği gibi 'Eğitim konusunda dünyaya bir daha bakmalıyız hem de iyi bakmalıyız. Biz dünyaya göre daha başarılı olduğumuz alanı beslemeliyiz. Tamirhaneleri kapatarak kazaları önleyemeyemezsiniz. Eğitim bilimsel bulgularla verilerle yönetilmesi gereken bir süreçtir.' İşte bu her şeyi özetliyor. Geçen hafta yazdığım gibi TIMSS PISA gibi sınavlarda neden Kore, Çin, Japonya öne çıkıyor bu ülkelerde dershanelerin çok önemli olması tesadüf mü?