Olayı bilenler, tartışanlar, görenler, duyanlar için daha dün gibi; ama aradan 10 koca yıl geçti.
O gün çocuk olup da bugün idrak düzeyine ulaşanlara tek tek anlatmak gerektiği kanaatindeyim.
Mesele Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP’ye nasıl genel başkan olduğuyla ilgili.
Malum, şu sıralar FETÖ’nün siyasi ayağı tartışmaları yeniden gündemde. Kemal Bey AK Parti içinde 120-180 arası ByLock kullanan milletvekili olduğunu iddia etmişti ya; sonra da bu konuda ağzını bir daha açmamıştı. MHP Lideri Bahçeli, geçen hafta Kemal Bey’e seslendi, ‘aç ağzını da açıkla bakalım’ diye rest çekti.
Ama nafile. Kemal Bey’den çıt yok. Zira Kemal Bey’in bu ‘ayakları’ meşhurdur. Demem o ki, yalandan bir ayak verir ortaya, iki de atışıp çekilir. Bilir ki sonrasında bu yalanı satın alıp üzerine de kârını ekleyerek piyasaya sürecek siyasi şizofreniler etrafında kâfi miktarda mevcuttur.
Neyse!
Dün Ahmet Kekeç de köşesinde bu konuyu ele alarak, Kemal Bey’in FETÖ ilişkisine dair güzel bir arşiv ortaya koymuştu. Baştan sona okuduğunuzda Kemal Bey’in fonksiyonu çok net görülüyor.
Ancak Kekeç konuyu tarihsel olarak ortadan başlatmış. Ben de sürecin başını anlatayım istedim.
Kemal Bey nasıl genel başkan olmuştu?
FETÖ, dönemin CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’a bir kaset kumpası tertipledi.
Niye mi?
Baykal’ı indirip yerine Kemal Kılıçdaroğlu’nu getirebilmek için!
Niye mi?
Çünkü Türkiye’ye bir operasyon çekecekti ve kendisine yardımcı olacak bir siyasi ayağa ihtiyacı vardı!
Nedenini bilmiyorum, ama bunun için Kemal Bey’i uygun gördüler, ona güvendiler. O da bu güveni boşa çıkarmadı.
17/25 yargı darbesi, MİT kumpası, 15 Temmuz işgal girişimi. Kemal Bey Türkiye’yi hedef alan tüm bu saldırılarda maalesef FETÖ ile iş tuttu.
Şimdi biz gelelim asıl meseleye.
Kemal Bey, Deniz Baykal’a yönelik bu kaset kumpasındaki FETÖ parmağını perdelemek için çok çalıştı. Bir başka ifadeyle ona göre kumpasın arkasında FETÖ yoktu! Ya kim vardı? Erdoğan!
Vay canına!
Peki nereden biliyordu?
İşte buraya dikkat, hem de çok dikkat!
Kılıçdaroğlu ‘gözlerimle gördüm’ dedi.
Şaşkınlıkla sorduk; ‘Neyi gördünüz’ diye?
O da, ‘Erdoğan’ı, kumpas kasetini izlerken gördüm’ dedi.
‘İyi de nasıl’ diye sorunca da ağzından kaçırıverdi.
‘Görüntülerini izlettiler’.
Ve herkes şok halinde son soruyu sordu: ‘Kim izletti’ diye.
Kemal Bey, ‘o görüntüleri size kim getirdi, kim izletti’ sorusu karşısında adeta köşeye sıkışmıştı.
Ve bu çaresizlik içinde çıkıp şu cevabı verdi;
‘CHP Genel Merkezi’nin garajına oradan da makamımım bulunduğu odaya gelen yüzleri maskeli kişiler’.
Vah ki vah! Yazık ki ne yazık!
Pardon! Siyasi ayak mı demiştiniz?