Sanırım dikkat etmişsinizdir.
Kemal Bey de, Devlet Bey de ortalıklarda görünmüyor.
Haksızlık olmasın, Devlet Bey klasik otomobil koleksiyonuna bir yenisini daha eklemiş.
1971 model, yani 43 yaşında bir araba satın almış.
Kendisini de bu vesileyle görme fırsatımız oldu.
Neyse.
BU YAZIYI SPİKERDEN DİNLEMEK İÇİN TIKLAYIN
Anlayacağınız o şu sıralar “yeni” oyuncağıyla meşgul.
Kemal Bey’e gelince.
Onun derdi mevcut “oyuncağını” kaptırmamak.
Genel başkanlık koltuğundan söz ediyorum.
CHP seçim sonrası toz duman.
Kemal Bey hariç herkes konuşuyor.
Ağır eleştiriler, ithamlar…
Kemal Bey sessiz.
Sanırım partideki öfkenin boşalmasını bekliyor.
Herkes söyleyeceğini söylesin, eteğindekileri döksün, mesele bitsin.
Gelelim Erdoğan’a.
Birilerinin hoşuna gitse de gitmese de görünen şu ki Erdoğan bitmek tükenmek bilmeyen enerjisiyle çalışmaya, koşturmaya devam ediyor.
Ama bir şey daha yapıyor.
Ağustos ayında yapılacak seçime hazırlanıyor.
Dahası bu seçim için çıtayı da kendisi belirledi.
“Türkiye başkanını seçecek” dedi.
Bunun bir “başkanlık” seçimi olduğunu ilan etti.
Mademki bu bir “başkanlık” seçimidir; o vakit adayları da bellidir.
Dolayısıyla kimse kafa yormasın, aday aramasın.
İşte o başkanlık seçiminin zorunlu adayları.
Recep Tayyip Erdoğan.
Kemal Kılıçdaroğlu.
Devlet Bahçeli.
Listeye başka isimler de şüphesiz eklenebilir.
Lakin bu başkanlık seçiminin olmazsa olmaz adayları bunlardır.
Bakalım Kemal Bey bu cesareti gösterebilecek mi?
Bakalım Devlet Bey bu cesareti gösterebilecek mi?
Açık söylemek gerekirse bu minderden kaçamazlar.
Kaçmamalılar.
“İyi de bile bile kaybedecekleri bir yarışa niçin girsinler?” diyorsanız, cevap ortada.
Şüphesiz bir yarışın kazananı olacağı gibi kaybedeni de olacaktır.
Ama bu kez de kaybederlerse, genel başkanlık koltuklarını da terk etmek zorundalar.
Devlet Bey klasik otomobili, Kemal Bey de tabloları sever.
Bunlarla meşgul olurlar.
Böylece CHP’nin de MHP’nin de önü açılır.
Ne dersiniz?