Bir ülke düşleyin,
Dört bir yanından haksızlık aksın.
Bir ülke düşleyin,
Herkes adalet 'dilensin'.
Bir ülke düşleyin,
Kendi evlatlarını ağlatsın, yetmesin dövsün, yetmesin süründürsün, yetmesin yok etsin!
Bir ülke düşünün,
Zaman akıp geçsin, çağlar atlansın ama o karanlık ruhunu hiç kaybetmesin!
***
Dün Galatasaray Meydanı'nda Cumartesi Anneleri'nin 400. oturma eylemi vardı.
Katılım oldukça yoğundu.
Anneler, aileler ellerinde 'kaybettikleri' yakınlarının fotoğrafları ve birer kırmızı karanfille eylem alanında yerlerini almıştı.
Acıdan yüzlerindeki çizgiler derinleşmiş, ifadelerine dinmeyen evlat özlemi yerleşmiş...
***
Tek tek ayağa kalktılar. Eyleme katılanlara acı hikayelerini anlattılar.
Çocuk yaşta gözaltına alınan ve bir daha izine dahi rastlayamadıkları 'kayıt dışı' evlatlarını tanıttılar.
Hangi 'rütbeli', hangi tarihte, hangi 'merkeze' çekmiş hepsinin izi ezberlerinde.
Tutanaklarda adı olup, şahitlerce içeride olduğu onaylanan çocuklar 'birileri'nin işkencesine dayanamamış, göçmüş gitmiş.
***
Cumartesi Anneleri işkencecilerin, rütbeli katillerin deşifre olmasının, cezalandırılmasının peşini bırakmaya bile razı.
Yeter ki biri onlara evlatlarının mezarını göstersin.
Yeter ki biri onlara 'Al bu kemikler senin evladının' desin!
Abisinin işkencesine tanık olmuş, son anda 'ellerinden' kurtulmuş bir kardeş konuşmasında; 'Çocuklarıyla ilgili hayallerini kemiklerini bulmakla sınırlandırmak zorunda kalan analara destek verin!' diye haykırıyor..
Nasıl etkili bir söz değil mi?
O an tüm meydan göz yaşlarına boğuluyor.
Küçük resmin içinde kalanlar vicdanlarının altında eziliyor ama büyük resim olan bitene duyarsız. Diyor ki;
'Kim? Cumartesi Anneleri mi? Onlar ne iş yapar bilmiyorum, büyük ihtimalle birileri tarafından kullanılıyorlardır' ve duraksamadan konunun üzerine basarak geçip gidiyor.
Özeleştiri
Doğrudur Cumartesi Anneleri çok sahipsiz ve yalnız bırakıldı.
Özellikle de medya tarafından.
400. eylemlerine katıldık katılmasına ama aradan geçen zamanda önceliklerimiz arasında yer almaz oldular.
Seslerini ancak şiddete uğradıklarında, coplandıklarında duyduk. Evet içimiz cız etti ama çoğumuz hiç birşey yapmadık, sesimizi çıkartmadık. Oysa peşinden koştuğumuz birçok haksızlığın, hukuksuzluğun, adaletsizliğin ve vicdansızlığın temelinde Cumartesi Anneleri'nin çığlığı yatıyordu.
Bizler bugünün adaletsizlikleri, 'dava'ları, haksızlıkları peşindeyken aslında çok iyi bildiğimiz bir gerçekten kaçıyorduk;
Geçmiş günahların hesabı sorulmadan, geçmiş adaletsizlikler çözülmeden yol almamız imkansızdı.
Çünkü dününden utanmayan bugün de aynı ayıpları yapmaya devam ederdi...
Keşke!
Cumartesi Anneleri'ne destek verenler; her renk, her din, her görüşün bir araya geldiği, vicdan ve adalet arzusunun kimliklerden önde olduğu bir topluluktu.
Slogan atılmıyor, yüksek sesle konuşulmuyor, alkışlanmıyordu... Sadece sessizce anaların acılarına, oturarak destek olunuyordu.
Şimdi siz söyleyin bana, dün Aile Bakanı Fatma Şahin oraya gelseydi, evlatlarını kaybetmiş analara dokunup, dertlerini dinleseydi ne olurdu?
Bana göre çok iyi olurdu da, tutumlar farklı olsa, herkes birbirini sahipleniyor olsa yani hayallerimiz gerçekleşmiş olsa zaten bu dramlar hala yaşanmıyor olurdu!
Derdiniz ne?
Cumartesi Anneleri hiçbir kimliğin, hiçbir kesimin tek başına sahiplenebileceği bir oluşum değildir.
Aksine bu görüşü savunanlarla sonuna kadar kavga etmek gerekir.
Cumartesi Anneleri'nin ihtiyacı olan destektir, seslerinin daha gür, daha yüksek çıkmasını sağlayacak kadar kalabalık kitlelerdir.
Hepimize düşen görev Cumartesi Anneleri'nin evlatlarını teslim almalarını sağlamaktır.
Şimdi bu sözleri neden sarf ettiğime gelelim; bazı 'aktivist' kişiler, 'Cumartesi Anneleri'ni bunca eylemdir yalnız bırakanlar bugün geliyor. Yüzeysel insanlarla yan yana durmam. Ben gelmiyorum' açıklamasıyla Cumartesi Anneleri'nin 400. eylemine katılmadı.
Dert nedir inanın anlayamadım..
Bu eylemlerin amacı ses getirmek, katılımı artırmak değil mi?
Medyanın ilgisi, sanatçıların katılımı için çabalayıp, hatta katılım olmayınca eleştirip 'yoğun katılım' olunca 'Ben gerçek destekçiyim. Yapaylarla yan yana olamam' mı diyorsunuz?
O zaman siz neyin peşinde oluyorsunuz?