Yaşım henüz 16, okulu kırmışım. Yasakları, kuralları ihlal etmenin zevkiyle.
Beşiktaş'ta yürüyorum.
Üzerimde okul formam var.
Henüz gerçek hayatla yüzleşmemişim ama kendimi büyük adam sanıyorum.
Gözüm dükkanlardan birinin vitrinine takılıyor.
Masmavi gözlü bir kedi yavrusu içine tıkıldığı kafesten dışarıyı izliyor.
Hiç tereddüt etmeden yanımdaki arkadaşıma 'Bu kedi benim olmalı' diyorum.
'Saçmalama annen çok kızar' diyor, dinlemiyorum.
Dükkandan içeriye dalıyorum.
Kedi yavrusunu kucağıma almak istiyorum, çalışanlar itiraz ediyor.
'Satın alacağım' diyorum.
Kucağıma veriyorlar.
O mavi gözlü minicik kediyle aramda 'değişik' bir bağ kurulduğuna inanıyorum.
Üzerimdeki para yetmiyor arkadaşımın cebindekini de zorla alıyorum.
Eve yürüyerek dönüyoruz. Arkadaşım söylenmekten bir hal oluyor. Öyle mutluyum ki ayaklarım yere basmıyor.
Eve geliyorum, kediye kıyafetlerim arasında yer yapıyorum.
Aklımca saklayacağım, saklayabildiğim kadar.
Her numaramda, her yalanımda olduğu gibi sadece 15 dakika sonra yakalanıyorum anneme.
Önce çok kızıyor, izinsiz alınmış olmasından giriyor sorumluluklardan çıkıyor.
Ama yavru kediye bakarken gözünde oluşan pırıltıyı gördüğümü hatırlıyorum.
Ses tonu giderek alçalıyor.
O kocaman masmavi gözlü minicik kedi önce bacaklarına sürtünüp sonra kucağına oturduğunda ise kazandığımızı anlıyorum.
***
Annem kuralları sıralıyor ilk madde: Geceleri yatağa alınmayacak.
Hatırladığım kadarıyla ilk bozduğum da bu kural oluyor.
Kedimin renkleri açık ve koyu kahverengi. Siyam cinsi işte, bilirsiniz.
Renklerinden sebep Brownie adını koyuyoruz.
Evcil hayvan dükkanlarından ağzı yananlar bilir; Brownie'de de bir hafta içinde hastalıklar nüksediyor.
'Ölür' diyorlar.
Her gün veterinere götürüyorum.
Kimseyi dinlemiyorum.
Yalvarıyorum, ağlıyorum ve iğneleri yaptırtıp eve dönüyorum.
Üç ayın sonunda sağlığına kavuşuyor.
Bana karşı bir zaafı, gözle görülür bağlılığı var.
Evin kapısında karşılayan, evin kapısından yolcu eden bir bağlılık.
Gece geç gelirsem bilirim ki yatağın üzerinde mutsuz kedim beni bekler.
En deli zamanlarımın, tüm gençlik sırlarımın, arkadaşlıklarımın, uzun telefon konuşmalarımın, saatler süren kıyafet seçimlerimin, anneme sıktığım palavraların tek şahidi.
Ağabeyimin ve arkadaşlarının tüm yaramazlıklarının tırsak tanığı.
Nereye seyahate gitsem yanımda, otomobil yolculuğuna alışık, kafeste değil arka camda oturur.
***
Hayat dinamiği işte... Okullar bitip iş hayatı başlayınca, gazeteye sabah gidip akşam döner olunca, hayatında daha ciddi sorumluluklar oluşunca, evlenince-boşanınca, uzun seyahatlere çıkınca Brownie hep olduğu yerde bekler oldu, benden aynı ilgiyi, alışık olduğu aşkı...
Ama nafile...
Günde bir saat berabersek ne mutlu ona!
Geceleri genzime kaçan tüylerine tahammül edip beraber uyursam keyfine diyecek yok.
16 yaşımdaydım şimdi koca kadın oldum, Brownie ise hep 'oradaydı'...
Beraber devirdik hayatın 17 yılını...
***
Aslında amacım bugün yazı yazmamaktı. Mazeretimi yazmak içim laptopumu elime aldığım an içimdekiler kontrolsüzce aktı gitti.
Şu anda PatiPata adlı veterinerin bekleme odasında Brownie'nin test sonuçlarını bekliyorum.
Veterinerimiz Fazıl, sanırım ülkenin en iyisi. Benim gibi son ana kadar mücadelecilerden. Az önce yanıma gelip 'Durum iyi değil. Sonuçlar çıksın oturup bir karar verelim' dedi ve beni burada bırakıp içeriye, Brownie'nin yanına girdi.
İnsanlık için 'ötenazi', hayvanlar için 'uyutma' dedikleri o berbat karar aşamasıyla yüzleşmeme sadece dakikalar var.
Ecele müdahale etmekten rahatsız olmak ile acı çekmesine tahammül edememek arasında ince bir çizgideyim.
Hayvanseverler durumumu gayet iyi anlayacaklar, eminim.
'Önce insan. Eğer bir insan değilse kaybettiğin kendini üzüntüden parçalayamazsın. Her acının bir hak sınırı var' derdim ve bunu gayet kendimden emin şekilde dillendirirdim. Oysa hiç de öyle olmuyor. Olan; 17 yılla, beraberinde sağlam bir geçmişe, ailenden biri haline gelmiş ve en fenası da seni koşulsuz sevmiş birine sonsuza kadar veda etmek oluyor.
Bugünlük beni affedin...
Vermem gereken hayati bir karar var.
Azıcık da olsa onu acısız yaşatma şansım varsa 'sonuna' kadar devam etme arzusundayım...
ÖNEMLİ NOT: İnsanlarda olduğu kadar hayvanlarda da diş sağlığının önemi büyükmüş. Bu olayla öğrendim. Kedinizin-köpeğinizin diş taşı problemi varsa ihmal etmeyin, sonucu ölümcül olabiliyor. Ben daha önce danıştığım yetersiz bir veterinerin yanlış yönlendirmesi sonucu iki yıl önce kedimi ameliyat ettirmedim. Şu anda da onun azabını yaşıyorum.