Sokakta tek başıma yürürken tedirginim. Hele arkamdan yürüyen iri yarı bir adam falan dikkatimi çektiyse yandım. Varacağım yere kadar korkudan ödüm patlıyor. Gece karanlıkta apartmanın kapısını açarken arkamı kolluyorum. Çantama hep sıkı sıkı sarılıyorum. Cep telefonumu cebime koyuyorum, ne olur ne olmaz. Diğer elimle de sürekli kontroldeyim.
***
Karşıdan karşıya geçerken tedirginim. Bir gün içinde bir çok ezilme tehlikesi yaşıyorum.
Bir tek benim mi başıma geliyor bilmiyorum ama sürücüler karşıdan karşıya geçen yayayı görünce frene basmayı unutuyor. Hele bir taksideysem, dua etmekten bir hal oluyorum.
Kamikaze! O makaslardan Allaha emanet çıkıyoruz! Toplu taşıma aracında deseniz, kimseye güvenim yok. Etrafa şüpheli gözlerle bakıyorum. Biri laf atacak diye ödüm patlıyor.
Veya bir taşkınlık olacak. Yanımda tartışan karı-koca bile beni rahatsız ediyor.
***
Sokakta yemek yerken aniden tekme tokat kavgaya tutuşan motokuryelerden, 'Ne bakıyorsun' diye başlayan yumruklaşmaların tanığı olmaktan rahatsız oluyorum. O kavga aniden önlenemez bir hale gelir diye korkuyorum. Hele birinin elinde taş filan varsa bittim ben.
İnanır mısınız benzeri olaylara en az haftada bir şahit oluyorum.
Taksim'de yürürken polisin müdahale ettiği bir eyleme tanık olmak mesela tüm sinirlerimi geriyor. Açıkçası ben sıradan hayatımı ve gündelik telaşımı gergin yaşıyorum. Sokaklarda yaşanan şiddet üzerime üzerime geliyor. İnsanların kaygısızlığı da. Kadının maruz kaldığı düzeysiz muhabbetler de cabası. Yan komşumun evinden yükselen ses bile endişelenmeme neden oluyor. 'Ay bir şey olacak' gibi bir duyguyla yaşıyorum hayatı.
***
Sonra bir vesileyle yurtdışına çıkıyorum. Hırsızlık desen her yerde. Ama işin finalinde büyük mağduriyetler yok! Çantana deli gibi sarılıp etrafa şüpheli gözlerle bakmaya gerek yok.
Gevşiyorsun. Yahu mesela en basiti; Paris'te soyulduk. Dilenci çocuklar telefonlarımızı çaldı, bunu gören garsonlar daha biz bir hamle yapmadan çocukları yakalamış telefonlarımızı ellerinden almışlardı. Gelişmiş ülkelerde de sokakta laf atıyorlar. Ama içerik hayvanca değil! Gözler deli deli bakmıyor kadına ve biliyorsun ki kimse bir adım daha ileriye gidemez.
Yaya isen şoförlerin senden korkması lazım. Yanlışlıkla sana değdi mi yandı, cezası büyük.
Bizdeki gibi insan hayatı ucuz değil..
***
Her gün korkunç haberler okuyorum. Dolandırıcılık, tecavüz, gasp, saldırı.. İnsanlar delirmiş gibi memlekette. Ve ben insanlardan korkuyorum..
Mesela diyelim ki vize alacağım Amerikan konsolosluğuna gidiyorum ve bir canlı bombayla aynı anda kapıdan giriyorum. Dalağımdan oluyorum, gözüm gidecek mi kalacak mı hala bilemiyorum. En nihayetinde Didem Tuncay değil de herhangi birimiz olabiliriz o an orada.
Terör her yerde. Taraflar birbirini paramparça ediyor!
Ve ben nefes alamıyorum.
Şu bir seferlik ömrümü endişe, korku, tasa ve kötü senaryolar arasında geçiriyorum. Bana da size de yazık, bu ülke vatandaşlarının hepsine yazık. Bugün tedavi altına alınsak kim bilir kaç nesil sonra düzeliriz..
Harun Tekin'de ne var ne yok?
Uzun zamandır takip ettiğim biri Harun Tekin. Katıldığı programlarda sarf ettiği sözler, ülkede yaşananlara duyarlılığı, yanlışa yanlış diyebilmesi, cesareti, tartışılan davalar hakkında bilgi sahibi oluşu ve eleştirmekten çekinmemesine tanık olmak yüzümde bir tebessümün belirmesine sebep oluyor.
'Ne var bunda? Gayet normal' demeyin çünkü eşine zor rastlanır bir durum bu. Popüler olup da etliye sütlüye karışanına aşina değiliz ki biz. Hele genç nesilde bir benzerine daha rastlamak için büyüteç lazım. Dün Radikal'in internet sitesinde Harun Tekin'in 'Balyoz'da ne var ne yok' başlıklı bir yazısı yayımlandı. Yazısı bana umut verdi. Ne umudu mu? İtiraz etmenin, sorgulamanın, yanlışa yanlış demenin, dayatılana itiraz etmenin sonu gelmeyeceğinin umudu. Söz ettiğim yazıyı internetten okumanızı tavsiye ederim.
Düşünce özgürlüğüymüş!
İzmir'de, 'Kürt nüfusu artışı durdurulsun' adlı bir imza kampanyası başlatarak 'Ey Türk kadını ve erkeği, Türkçülük için bir çocuk daha yap. Çünkü azalıyorsun. Hainler, kapkaççılar, uyuşturucu satıcıları çoğalıyor. Biz Kürt ve Çingene çetelerine ve yobazlara hak ettiği cevabı verecek Türkçüleriz' yazılı bildiriler dağıtan Türkçü Toplumcu Budun Derneği Başkanı Rıfat Cenk Tozkoporan'a dava açılmıştı. 6 yıldır süren davanın sonucunda Tozkoparan'ın etrafa saçtığı 'fikir'lerinin düşünce özgürlüğü ve eleştiri hakkı kapsamında olduğuna karar verildi... Ve Tozkoparan beraat etti... Başka sözüm yok!