Uzun zaman uzak kalmışım İstanbul'un deli yüzünden. Unutmamışım da yabancılaşmışım.
Sanki hayatımda ilk defa bir İstanbul gecesi yaşıyormuşum gibi...
Oysa sağ gösterirken nasıl sol vurur, şaşkınlık hissini kaybettiniz sanırken nasıl bir olağandışılıkla karşınıza çıkar bilirsiniz...
Duydum, bu aralar Piyasa'ya gidiliyormuş.
Patronu da Cenk Eren...
'Piyasa'nın doğum günü gelmelisin' diyorlar.
Hayatımda hiçbir mekanın doğum günü kutlamasına gitmedim.
Hadi bir ilk olsun, biraz da sosyalleşilsin...
Ben nerden bilirim ortama bu kadar yabancılaştığımı!
Tapon bir teyzeyim adeta...
Etrafa hayret duyar şekilde bakınmaktayım.
Bir-iki karşılaşma, eski dostlarla sohbet, ay hiç ben gibi değilim.
Bir rol, bir eda, bir hava... Kimeyse...
Derken baktım kadınlar-erkekler mekanın ortasına kurulmuş uzunca bir masanın üzerine çıkıp dans ediyor. Hem de ne dans.
Ben kimsenin umurunda olmadığım gibi hiçbir şey de kimsenin umurunda değil zaten...
Her sınıftan, her cinsten insan var içeride.
Bir ara Deniz Akkaya'yla yan yana duruyoruz. Aramızdaki boy farkı görülmeye değer.
Açıkçası renkli sayfalardan tanıdığımız kim varsa Piyasa'ya gelmiş bu gece.
Günlerdir karanlıklarda dolanıp, sonları, finalleri toparlamaya çalışırken, bin bir türlü sıkıntı, endişe yaşarken hayatın devam ettiğini gözden kaçırmışım... Evet, nerde kalmıştık?
Karı koca arasına girilmez ama...
Medya dünyasında son günlerin en hayretle izlenen çifti onlar. Rasim Ozan Kütahyalı ve eşi Nagehan Alçı'dan bahsediyorum şüphesiz.
Nagehan Alçı bizim gazetenin yazarlarından.
Fikirlerini geçelim, duruşuyla, hali-tavrıyla beğendiğim bir köşe yazarıdır kendisi. Hatta en son eşiyle katıldıkları programda Nuriye Akman'ı öyle bir silkeledi ki 'bu kızda farklı bir bakış açısı var' diye düşündüm.
Derken, bir baktım bunlar her programdalar. Ya eş olarak ya da aynı anda farklı programlara katılmaktalar.
Konuşulan konulardan, üslup bozukluklarından, el kol hareketlerinden bahsetmeyeceğim bile.
İş öyle bir hal aldı ki en son Petek Dinçöz'ün programında Deniz Baykal'ı tartışıyorlardı...
Komik bile değillerdi.
Neyse, işin özünde bu durumlardan tek yara alacak olan Nagehan Alçı'dır.
Çünkü Rasim Ozan Kütahyalı zaten medyada bu taktiklerle yer bulmuş, isim yapmış biridir.
Kimse de onun saygın, sakin ve olgun davranmasını beklemiyordur sanırım.
Ancak bu meslekte bir kadının adını doğru düzgün bir yerde konumlandırması, onu devam ettirebilmesi ne zordur onu da bilirim.
Nagehan Alçı bu zorlukları göğüslemişken, tek başına bunca yol almışken şimdi hepsini kendi elleriyle bozması ve bu durumun hiç farkında olmaması epey üzücü...
İzzet Çapa yaktın beni!
ÇapaMARKA ekibi işini öyle iyi bilir ki ellerinden kurtulamazsınız. İstediklerini elde etmek için de öyle çok çaba sarf ettikleri söylenemez. Şöyle ki; iki kahkaha arasında bir bakmışsınız sizden istenen her şeye 'evet' demişsiniz.
Tüm ekibin 'taktik hocası' da tahmin edebileceğiniz üzere; İzzet Çapa.
Şimdi bunca lafı neden ettiğime gelelim. Çapamarka ekibi bir dergi çıkartmaya başladı. Belki duymuşsunuzdur, www.capamag.com adresiyle yayındalar.
Geçen gün ekibin önde gelenlerinden Burak Kılıç, 'yeni sayıda bize bir yazı yazar mısın' diye aradı... 'Evet' deme ihtimalim yok çünkü bu aralar tembellikte sınır tanımıyorum ve 'söz verdim yapmak zorundayım' hissinden de nefret ederim...
Fakat nasıl oldu bilemiyorum sadece 10 saniye süren telefon konuşması benim yazı sözü (hem de bir haftada teslim garantisiyle) vermemle bitti...
Anlayacağınız Capamag Nisan sayısında konuğum, bir göz atarsınız artık...