Türk insanından istenen belli.
Sessiz ol, verilenle yetin, sorma-sorgulama, haddini aşma, eleştirme, başkaldırma, itaat et, alkışla, düşünme, tuhaf fikirler üretme, suyun tersine yüzme!
Eğer bunları yaparsan yaşama hakkını elde edersin.
Yok illa ben 'Babamın sözünü dinlemeyeceğim' dersen, o vakitte dayağı yersin!
***
Rütbene göre, şanına-şöhretine, önemine göre bir dayaktır bu.
Öğrenciysen biber gazını gözüne, tazyikli suyu ağzına, torpili beynine patlatırlar!
Hafif tanınan bir isimsen şiddet fiziksel olmayacaktır.
Yine gözaltına alınır, yine terörist ilan edilir ve hapse tıkılırsın şüphesiz, ama dayak yemezsin.
Daha doğrusu yediğin dayak fiziksel olmaz. Ruhunu, beynini çürütmeye yöneliktir bu sefer şiddet.
***
ODTÜ'de kafasına isabet eden gaz fişeği sebebiyle beyin kanaması geçiren 19 yaşındaki çocuğun ailesi ne güzel sormuş 'Peki ya ölseydi, kim hesap verecekti?' diye...
Bugüne kadar ölen veya yaralananların hesabını kim verdiyse o verecekti şüphesiz!
En iyi şartlarda alacağınız cevabı ben vereyim size: Siz vatana hayırlı evlat yetiştirmezseniz. Birer terörist yetiştirirseniz olacağı bu! Su testisi su yolunda kırılır teyzeciğim!
***
Salı günü ODTÜ kampusunda ses çıkartmak, rengini belli etmek, eylem yapmak, Başbakan'ı protesto etmek isteyen öğrenciler şimdi birer terörist oldu.
Zaten bugünlerde terörist kavramı da epey değişti. Nerede yazan-çizen, okuyan, anlatan, konuşan varsa hepsi birer terörist oldu.
ODTÜ'lü bu genç teröristler elbette ki itiraz etmenin bedelini ödeyecekler.
Elbette babaya karşı gelmenin bir cezası olacak.
Hele bunca ses çıktıktan sonra, yırtmanız mümkün değil!
İbreti alem olsun diye, sizden sonra sesini çıkartmak istenler de ders alsın diye mutlaka cezalandırılacaksınız.
Yoksa bu ülkenin gençleri nasıl zapt edilir, nasıl susturulur söyler misiniz?
Bunlar yaşanırken aydınlarımız da diğer teröristlere sessiz kaldığı, seyirci olduğu gibi yerinde oturuyor ve sıranın kendisine gelmemesi için dua ediyor olacak...
Onlara da kızmayın.
Korku bu, başa bela!
***
Uzun zamandır söylüyorum.
İlk etapta sağlam muhalefet yapanların canı yandı. Sonra eleştirenlerin. Şimdi sıra sadece itiraz edenlere geldi.
İş; tepki veren, itiraz eden herkes bir gün mutlaka 15 dakikalığına da olsa kodesi tadacak noktasında.
Bakın kürtaj yasasını protesto eden ve o gün biber gazına da maruz kalan 55 kişiye 3'er yıl hapis istemiyle dava açıldı.
Hapishaneler zaten öğrenci kaynıyor.
Ama dediğim gibi aman susalım... Sessizliğimizi koruyalım.
Sıra geldiğinde de sessizce dayağımızı yeriz!
Dikkat polis çıkabilir!
Bugünlerde İsmail Saymaz'ın yeni kitabıyla haşır neşirim.
Kendisini Radikal gazetesinde yaptığı başarılı haberlerden tanırsınız.
Geçtiğimiz aylarda Saymaz'ın Sıfır Tolerans adlı kitabı yayınladı.
Kitap, polis şiddeti üzerine.
Sokakta, karakolda kısacası her yerde yaşanan polis şiddeti. Tam da bugünlerde konuştuğumuz gibi polisin toleranssızlığı, yaşanmış örneklerle anlatılmış.
Ülkenin dört bir tarafında yaşanan olaylar bir araya geldiğinde, bir nevi; soğuk duş etkisi yaratıyor okurda. Ayılmak için bire bir! Kitap, finalinde öldürülen, sakat bırakılan, felç kalan olayların yaşandığı uygulamalara karışan polis memurlarının verdiği ifadelerlerden, 155 Polis İmdat hattına yapılan ihbarlara kadar birçok sarsıcı detayı barındırıyor.
Saymaz; olay, kişi ve ortamların nasıl çarpıtılabildiği, insanların ne kadar kolay terörist ilan edilebileceğini gayet net ortaya koymuş.
Beni en çok etkileyen kısım ise orantısız güç kullanıldığında polis ifadelerinin hep aynı tarzda olması oldu.
Bugünlerde okumanız belki de birçok soruya cevap bulmanıza yardımcı olacaktır. Üstelik kitap işkenceye sıfır tolerans vaadinin de yerine getirilmediğini ispat ediyor!