Bir ahbabımın terzi dükkanında oturduğum günlerden bir gün 60 yaşın üstünde bir Avusturyalı içeri girdi ve siz ahbabım dediğime bakmayın benden 40 yaş büyük olan terzi bey'e siyah renkte bir deri ceket uzatarak “içime bir kuşku düştü, şuna bir bakar mısınız bu gerçek deridir değil mi? diye sordu.
Terzinin deri ceketi almasına lüzum yoktu; zira ben olduğum yerden elinde tuttuğu şeyin suni deri olduğunu fark etmekteydim. Buna rağmen terzi ceketi eline aldı, hafifçe gerdi, yüzeyde yaşanan hareketleri gözlemledi ve bunun suni deri olduğunu söyledi.
Dedim ya çok uzun deneyler yapmaya gerek yoktu, ancak adam esnaf ve müşterisini ikna etmek istiyor. Bu sebeple bir laborant ciddiyeti ile derinin üzerinde birtakım hareketler yaptı, araştırıyormuş gibi oynadı.
Seninkisi istediği kadar ciddi bir esnafı olsun müşteri insafsız olunca ilişki aynı ciddiyetle yürümüyor
“Mümkün değil” dedi “buna o kadar çok para verdim ki, hakiki deri olması ümidiyle vermiştim”.
“Üzgünüm” dedi terzi arkadaşım “değil”.
Aşağı yukarı aynı yaşta 2 adam, saçlarında aklar hâkim, biri esnaf diğeri müşteri
Dolayısıyla kimsenin muhatabını memnun etmek uğruna pozisyonundan taviz verecek hali yok.
İşte böyle bir ortamda müşteri, uğruna inat ettiği pozisyonu savunmak için saçmalamayı göze aldığını ortaya koyar şekilde “en azından yarısı gerçek deridir” dedi.
Terzi arkadaşım gerçek deri ile suni deriyi eşit olarak dokuyacak bir dokuma sisteminin henüz dericilikte var olmadığını söyledi
Bence münakaşa son bulmalıydı, ancak adam döndü ve hiçbir zaman aklımdan çıkmayacak olan şu soruyu sordu:
“Yüzde on olsun hakiki deri yok mudur içinde?”
Atalarımız inadı kör edici şey olarak tarif etmişler.
İnat eden adamın gözünün bebeğinin içine de soksan görmek istemediği şeyi gösteremezsin, zira inadın değiştirici etkisi göreni görmez kılıyor.
Son günlerde içinde bulunduğumuz korona virüs gündemi bu duruma öfkelendirici bir misal teşkil ediyor
İki kendine has kapalı rejim tipi olan Çin ve İran korona virüs salgınını dünya kamuoyundan gizlemeye çalıştı, ancak başaramadı.
Oysa her iki ülkede de özgürlük algısı bizimkine nispeten oldukça değişik.
Sosyal medya ve internet kullanımının ciddi anlamda sınırlandığı iki ülke.
Mızrak çuvala sığmaz anca sığmıyor işte
Hangi renge boyarsan boya, orada duran şeyin mızrak olduğunu gizlemeyi başaramıyorsun.
Bu iki rejim bütün kurumları bir şekilde baskılamışken ülkelerinde yayılan korona virüs salgınını gizlemeyi başaramadı.
Saklanabilecek bir şey değil çünkü.
Şimdi Türkiye Cumhuriyeti'nin sağlık bakanı Fahrettin Koca çıkıyor ve diyor ki “Türkiye'de korona virüs vakasına henüz rastlamadık, böyle bir risk bölgesi yok.”
Sabah akşam olanı da olmayanı da tweet atan,
eşek fotoğrafına kravat takarak babam diye servis eden ve binleri inandıran,
sosyal medya dezenformasyonu konusunda ihtisasını Gezi sürecinde yapmış senin acayip oğlan çıkıyor ve diyor ki “kesin var ama gizliyorlar!”
Sen nezle vakasını korona virüs diye servis edip, Amerikan conisine “Türkiye'de korona virüs var yalvarırım işgal edin” diye yalvarmadığına göre yok.
Memlekette emaresi olsaydı Boğaz Köprüsü'nden atlayan adamı, e-5'te makas atan serseriyi, yemeğin tuzu fazla kaçıran aşçıyı korona virüs sebebiyle diye servis etmiştin bile.
Yetmemiş gibi memleketin bir de tabipler odası var, Yunanistan başına.
Kafası tebabetten ziyade siyasete çalışan kim varsa bir araya getirmişler ve bir oda kurmuşlar.
Söyle bana layık bir muhalefet olsa da yapsam diye dişi kamaşarak iç çeken abiler sıraya girmiş, elde büyüteç korona kovalıyor.
Ve sen diyorsun ki böyle bir ortamda korona virüsü var ve saklıyorlar.
İki şartla ahmak olmadığına hükmederim:
Bir yerden eline geçti ve Michel Foucault okudun.
Devletin korona virüsü itiraf ederek karantina bölgeleri ilan etmesini her şeyden çok istiyorsun
Zira akabinde “karantina Politik bir eylemdir ve devlet aygıtı bununla vatandaşlarını kontrol altına almak ve istatistiklerini tutmayı amaçlamaktadır” gibi bir tiviti ilk atan kimse olmak istiyorsun.
Olabilir, zekice.
Yahut
Evinin bir odasında kolilerce maske depoladın ve yaz gelmeden bunları satarak köşeyi dönmeyi planlıyorsun.
Paracıkları güney sahillerinde yemeyi düşünüyorsun.
Bak bunu da anlarım.
Bunun haricindeki her opsiyon senin kendini bize tanıttığın kadar zeki bir adam olmadın anlamına geliyor.
Biz anladık onu daha fazla ıspata hacet yok.
İnat gözünü kör etmiş
İddia ediyorsun “bu derinin en azından yüzde onu hakikidir” diye.
Değildir iki gözüm, değildir!