Hıncal Uluç dayanamamış, Yüksel Aytuğ'un 'Kadınlık olimpiyatlarda ölüyor' yazısını savunmuş. Ama ne kör kütük savunmak. Uluç'a göre yazı tepki çekmemiş öncelikle. Çünkü tepki gösteren kadınlar-mış. Aynen böyle demiş. Demek ki Uluç'a göre, bir tepkinin tepkiden sayılması için erkeklerden gelmesi gerek. Kapiş? Yine Hıncal Bey'e göre kimsecikler sırrına erememiş zaten yazının, bir kendisi ermiş (herkes sığ, bir Hıncal değil ya): 'Bir olimpiyat şampiyonluğu için kadın kadınlığından vazgeçmemeli' diyormuş o yazı. Ah ne kadar da ulvi! Tam da bu işgüzarlığa kızıyoruz zaten Hıncal Bey'cim. Olimpiyat şampiyonu erkeklerin erkeklikleri-babalıkları-kocalıkları hakkında ne biliyorsunuz ki, kadınların kadınlığını ölçmeye yelteniyorsunuz? Meme-popo ölçü birimleriyle tartılacak kadar figüratif konular değil bunlar. Hem gücenmeyin de; dünyada birkaç bin kadın için, Hıncal ile Yüksel'in gözünde 'kadın' sayılmaktan çok daha yüksek bir amaç olabilir 'olimpiyat şampiyonluğu' (Karşılığında yüzünü tıraş etmek zorunda kalacak olsa bile, evet!) Hem sanki ülke kızları akın akın olimpiyatlara baş koydu da efendiler panik atağa kalktı: 'Ay aman durun, sakın ha kadınlığınızdan vazgeçmeyin!'
KAHRAMANLIK MEMEDEN ÖNEMLİDİR
Dünyada kaç kadın cicili bicili hayatını bırakıp, beyaz atlı prensinin koynundan kaçıp olimpiyatlara koşuyor sanıyorsunuz? Birileri için varolmanın tek yolunun bu olabileceği aklınıza gelmiyor mu gerçekten hiç? Siz oturduğunuz yerden meme ölçüsünü beğenmeyebilirsiniz. Ama doğduğu aile - yöre - ülke için birer kahraman o kadınlar. Tartışacaksak eğer cidden, sporun ne kadarının 'insana' fayda - ne kadarının zarar olduğunu tartışalım. 'Ben güzelden anlarım' kafasıyla değil ama. Cinsiyetsiz, salim bir kafayla.
BAŞKA İŞİNİZ YOK MU KUZUM?
Yüksel'e de hak etmediği kadar kabus oldu malum yazı öte yandan. Kazma bir adam muamelesi gördü durduk yere. Gördü çünkü kimsede sabır kalmadı artık (takdir edersiniz ki). Dört bir koldan bıyıklı, sakallı adamların kadına 'kadınlık' öğretme sevdası yetti artık. Memlekette herkes kadın eksperi maşallah. Kürtaj-sezaryen gündeminden şevklenenler ağdaya bile soktular burunlarını. İmamlı cemaatli atasözümüzün tam da yeri işte burası! Siyasetçisinden köşe yazarına, aliminden ulemasına dikmiş herkes gözünü kadına. Orası öyle olacak, burası böyle olacak. Kadınlar 'he' demeyince de efeliğin bini bir para. Alınanı, incileri döküleni, naza niyaza bağlayanı da ayrı. İlle erkekler söyleyecek, kadınlar oynayacak. Yok şekerim. İçinden kadın geçen mevzular, çatlasanız da patlasanız da kadınların istediği gibi olacak. İster inanın, ister inanmayın.
Yarın bayram...
Şu mübarek günde haribo tadında şeyler yazayım isterdim ama gel gör ki ortam biberli. Olsun varsın. Büyüklerin ellerinden küçüklerin gözlerinden öpelim biz yine de. Tatilcilere iyi yolculuklar, evinde kalanlara güzel bayramlaşmalar ve kırk yıl hatırı olan mis kokulu kahveler diliyorum. Yarın aile günü benim için. Bu vesileyle şu Kadıköy-Kartal metrosunu da bir teftiş edeyim. İyi bayramlar cümleten...
Hope Tweet Hope: 'Kadınlara hep gülümsemelisin. Güzellerse sen zevk alırsın, çirkinlerse onlar zevk alır - Count Your Blessing, 1959' (@SineFabrika)