Öncelikli olarak Ersun Yanal ile ilgili en önemli detay şu: Bundan yıllar önce G.Birliği’ni çalıştırırken Ersun Yanal’ı F.Bahçe istiyor. Pazarlıklar tamamlanıyor. Her şey tamam. Yanal da gelmek istiyor. Ama son anda Başkan İlhan Cavcav, Aziz Yıldırım’a “Hocamızı neden ayartıyorsunuz” diyor. Yıldırım da “Biz kimseyi ayartmayız” deyip bu olaya nokta koyuyor. Ve Ersun Yanal’ın F.Bahçe hayali suya düşüyor.
Yanal o günden beri F.Bahçe’de görev almayı hayal ediyordu. Bir gün A Milli Takım’ın başındayken Şükrü Saracoğlu Stadı’nda oynanacak bir maça geldiğinde etrafındakiler Yanal’a diyor ki: “Seni F.Bahçe’nin başında görmek isteriz?”
Yanal da “Ben de çok isterim. En büyük hayalim F.Bahçe’de çalışmak” diyor. Düşünün bunu Milli Takım’ı çalıştırırken söylüyor. Kendisini tanımlarken “Yıllardır geç kalmış bir hikayedir bu” ifadesini kullanıyor. “F.Bahçe’nin teknik direktörlüğü için yıllardır hazırdım” diyen bir teknik adam Yanal. Geç de olsa bir kavuşmuşluk var bir başka deyişle. Aileden de F.Bahçeli ayrıca.
Saha içindeyse Ersun Yanal’ın bir sistemi vardı hep yıllarca. Daha önce çalıştığı takımlarda “3. Bölge 2. top oyunu” ön plandaydı. Yani uzun oyna, pres yap, baskı yap, topu al, rakip kaleyi ablukaya alıp çok adamla golü bul. Bu oyunun 3 temel unsuru var.
1- Kesinlikle 2. topa gidecek set ve hızlı oyuncularınız olmalı . Kesinlikle finali siz yapmalısınız.
2- Eğer o bölgede top kaptırılmışsa da o alanda pres yapmak.
3- Topu kazanamazsan gerekirse faul yapmak.
F. Bahçe’ye geldiğinde bunu oynatmak istedi Ersun Yanal. Ama ciddi bir sorun vardı ön alanda istediği presi Kuyt dışında gerçekleştirebilen olmadı. Ve prese devamlılık sorun oldu. Çünkü orta saha oyuncularının uç oyuncularına yüksek şiddetli koşularla destek olması gerekiyordu. Fakat ne Meireles ne Baroni ne M.Topal ne Salih ne de Alper istenileni tam anlamıyla gerçekleştiremedi.
Sürekliliği olmadığı göz önünde bulundurulursa sadece Emre zaman zaman ön alan presine katıldı. Diğerleri katılmadı. Bu da F.Bahçe’nin kendi yarı alanında ve 1. bölgesinde büyük boşluklar vererek saçma sapan goller yemesine neden oldu. Örneğin Arsenal… Örneğin Torku Konyaspor ve benzeri maçlar…
Ersun Yanal bu duruma çözüm bulmak zorunda kaldı ve oyun anlayışını değiştirdi: “Artık ne olursa olsun top bizde kalsın ve salıncak sistemiyle topun yönünü devamlı değiştirelim.” Yani top bir sağa bir sola sürekli dönüyor.
Bir başka deyişle Yanal, rakibin açıklarını aramak ama finalde yine uzun topla rakip defansın sırtına hedef paslar atmak üzerine kurulu bir anlayışa döndü. Daha kaba bir ifadeyle ilk dönemdeki anlayışıyla Aykut Kocaman’ın taktiğini birleştirdi. Buna zorunluydu. Çünkü kadro Aykut Kocaman’ın kadrosuydu ve futbolcular uzun zamandır bu sistemle oynuyorlardı. Ve Yanal bu anlayışıyla sonuç da aldı.
Fakat bu anlayış büyük maçlarda bekleneni vermedi. Dolayısıyla olası bir Avrupa sınavında F.Bahçe’nin bu kadro yapısıyla ne ile karşılaşacağı merak konusu. Kaldı ki artık bir de hücum formasyonuna uygun olan Diego kadroya dahil olacak.
Saha dışı etkenler de vardı. Ersun Yanal pozitif bir insan Açık bir insan. Futbolculara sürekli keyif verecek ortamlar yarattı ve hep bu vurguyu yaptı.
Genel olarak Aragones, Daum ve 3 Temmuz sürecindeki Aykut Kocaman dönemindeki ciddi ve kasvetli hava bozuldu Ersun Yanal ile. Futbolcuları devamlı espriler yaparken, birbirleriyle şakalaşırken gördük. Bunu oluşturan Ersun Yanal’dı. Başarının keyif almaktan geçtiğini vurguladı devamlı. Bu ortam egoları çok yüksek olan oyuncu grubunu da takım haline getirmeyi başardı.
Tabii tek kulvarda boy göstermek de rahatlattı F.Bahçe’yi. G.Saray ve Beşiktaş’ın da kötü bir sezon geçirdiğini unutmamak lazım. Bakalım Ersun Yanal F.Bahçe’de başarılı olmaya devam edebilecek mi?