Herkes olmak isterse iş yapacak kimseyi bulamayız. Kimse zengin, meşhur, makam, etiket, güç sahibi olmak istemesin mi?
İstesin elbet.
Ama ortalık makam-mevki için birbirini ezmekten geri durmayan eser, hizmet, kabiliyet, tecrübe yoksunlarından geçilmez ise halimiz nice olur?
Yerel seçim sürecinde sormamız gereken soru budur.
Muhalefetin İstanbul, Ankara ve İzmir’de öne sürmeye hazırlandığı isimlere bakıyorum. Acaba bu isimler arasında kim aynanın karşısına geçip kendisine “neyi ne kadar yaptım ve neyi ne kadar yapabilirim” diye sorma ihtiyacı hissediyor? Ben bir tane örnek görmedim. Zira “işte yaptıklarım ve yapacaklarım” özgüveniyle meydana çıkan olsa görürdük elbet.
Ak Parti iktidarlarına kadar herkes olma peşinde koştu, kimse yapma derdine düşmedi ve iş ortada kaldı. Sn. Erdoğan’ın liderliği ile Türkiye hizmet-eser odaklı siyaset anlayışı ile tanıştı. Yokuşları söke söke, çürükleri döke döke, bilekleri büke büke bugünlere geldik.
Bugün “yapamayız” diyebileceğimiz hiçbir şey yok. Bu “özgüven” altyapısı yapa-bilenlerin eseridir. Şimdi Türkiye bu altyapının üzerine geleceğini inşa edecek.
Kötümser durağanlığı ile muhalefet “yapamayız-edemeyiz” çukurunda debelenip dursun. Büyük hedeflere kaliteli, yetişmiş, donanımlı gençler sayesinde ulaşacağız.
Dertsiz, çilesiz, gayesiz, emeksiz yükselme arzusu ile değil “çalışan ve yarışan kazanır” fikri ile kazanacağız.
Her şeyden ama her şeyden önce Dünya ile rekabete hazır bir nesil yetişmeli.
Türkiye bu gerçeğin farkında.
Bakın, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Sn. Mustafa Varank, sanayide ihtiyaç duyulan doktora derecesine sahip nitelikli insan kaynağının yetiştirilmesine yönelik “Sanayi Doktora Programı”nın sonuçlarını açıkladı.
Başvurular beklenenin üzerinde gerçekleşti. Program 33 farklı üniversitenin 77 sanayi kuruluşu ile yapacağı işbirliği sayesinde 517 doktora öğrencisinin yetiştirilmesini öngörüyor. Öğrencilere aylık 4 bin 500 lira burs verilecek ve program sonrasında 3 yıl istihdam desteği sağlanacak.
Sadece bu değil.
Ayrıca 15 Aralık’ta hayata geçirilmesi hedeflenen “Uluslararası lider araştırmacılar programı” ile bilim insanlarımızın yurda dönüşü için seferberlik başlatılıyor. Stratejik projelere katkı sağlamak üzere üst düzey araştırmacıların Türkiye’ye gelmesini hedefleyen müthiş bir proje. Beyin göçü için tüm imkanlar seferber ediliyor.
İş budur.
Bu adımlar esas meselenin insana yatırım olduğunu hissettiriyor. Türkiye’de devrim niteliğinde alt yapı yatırımları gerçekleşti. Bu sayede “geri kalmışlık psikolojisi” tarih oldu. Yani artık zemin hazır. Şimdi insan odaklı politikalarla “tam yol ileri” deme vakti.