Görüntü ve algı üzerine derinlemesine düşünmenin bilimini yapan ve nöropsikoloji alanında çığır açan Prof. Richard Gregory’e göre renkler aslında yok.
Renkleri beynimiz üretiyor.
Prof. Gregory “Görüş ve beyin olmasaydı evrende renk olmazdı. Renk beyinde üretiliyor ve nesneye psikolojik olarak yansıtılıyor” tezini bilimsel olarak ortaya koyunca en büyük tepkiyi ressamlardan almış.
Öyle ya, bir tablo düşünün.
Şaheser.
Ünlü bir ressamın elinden çıkmış ve paha biçilemiyor.
Sonra bir bilim adamı şaheserin karşısına dikiliyor.
Ve şöyle diyor: “Ressam arkadaş sen bu renkleri tablonun üzerinde sanıyorsun ama aslında yok öyle bir şey”.
Ressam’ın morali bozulmasın da ne yapsın?
Aşık Veysel “Güzelliğin on par etmez şu bendeki aşk olmasa” dizesi ile kendini güzel sananlara öldürücü darbeyi vurup gitti.
Biraz da ressamların morali bozulsun.
Peki Dünya zifiri karanlıksa, yani gördüğümüz renkler, şekiller sadece beynimizin yorumuysa, o halde, Dünya dediğimiz şey beyin tarafından üretilen bir algı mı?
Yaşadığımız hayat bir rüya ise uykumuzda gördüğümüz rüya ne oluyor?
Prof. Gregory bu soruları “ Dışarıda gerçekten bir evren var. Her şeyin bir rüya olduğunu söylemek saçma. Her şey bir rüya olsaydı rüya kelimesini kaybederdik. Kelimelerin anlamlı olması için gerçeklikte karşıtları da olmalı. Her şeyin bir yanılsama olduğunu söylersen yanılsama kelimesi yok olur, anlamını yitirir” diyerek yanıtlıyor.
Hepimizin aynı şeyi aynı algılıyor olmamıza gelince... Ünlü bilim adamı bu durumu “Sağ kalmak için yerleşik fikirlere ihtiyacımız var. Kolektif çalışmak zorundayız bu da toplumsal mutabakatı zorunlu kılıyor” yaklaşımıyla açıklıyor.
Yani siz “Beka meselesi yalandır, birlik-beraberlik söylemi siyasi menfaat icabıdır” diyenlere bakmayın. İnsanlığı iyiye, güzele, doğruya ulaştırabilecek bir şey varsa o da birlik duygusu... Topluca saldıranlar karşısında fert fert ayrışıp yem olmanın mantığı var mı? Hayallerimiz birbiriyle çelişebilir, sözüm yok. Mesele tüm bu hayalleri hepimiz için faydalı olan gerçeğe bağlayabilmek.
Sözlerini Halit Çelikoğlu’nun yazdığı, Teoman Alpay’ın bestelediği ve dahi rahmetli Müslüm Gürses’in pek güzel yorumladığı bir şarkı var. O şarkı “Hayalle yaşarken gerçek dünyada, zamanı içmişiz haberimiz yok” diyor. Yıkanı, ayrıştıranı, böleni, parçalayanı, zayıflatanı tanımlamadıkça, onaranı, iyileştireni, yapanı fark edemeyiz, hayalleri gerçek, gerçekleri hayal zanneder dururuz, zaman de boşa geçip gider.
Sizce de, kırdığı cevizlerin tamamı boş çıkanların hayalleri için ayırdığımız sürenin sonuna gelmedik mi?