Venezuela’daki olaylar nereye varır? Kestirmek zor. Öyle ya S.Arabistan, sahip olduğu yüksek “graviteli” demokrasi sayesinde ABD’den tam destek görüyor. Venezuela için aynı şeyi söyleyemiyoruz. Galiba Venezuela’da demokrasi S.Arabistan seviyesinin çok altında.
Bu yüzden ABD son derece “demokratik bir yöntem” olan darbe yoluyla Maduro’nun alaşağı edilmesine yeşil ışık yakıyor. Burada bir tutarsızlık yok. Türkiye solunun bunu desteklemesinde de tutarsızlık yok. Mesele “tutarlılık değil ki, “tutmak” yani kim kimi tutarsa anlayın artık. Venezuela’daki gelişmeleri takip ederken hatırıma SSCB’nin dağılmasıyla sonuçlanan 1991 darbesi geldi. SSCB bu “başarısız” darbe girişiminden kısa süre sonra tarihe karışmıştı. Darbecilerin arasında yardımcısı Yanayev ile birlikte Gorbaçov’un en yakın 8 çalışma arkadaşı da vardı. Gorbaçov’un reform politikalarına karşıydılar. Onlara göre ülke yıkıma gidiyordu ve bu gidişe “artık dur” demek lazımdı. Darbe için Gorbaçov’u Kırım’da “tatilini geçirdiği” yazlığa kilitleyip göz hapsine aldılar. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Turgut Özal da o sırada “Marmaris’te” tatildeydi. Darbe Dünya’yı sarsmıştı.
Ama en fazla Türkiye’yi etkileyecekti. Soğuk savaş dönemine dönüş felaket olurdu. Özal hemen ABD Başkanı Bush’u arayıp endişelerini aktardı. Bush SSCB’deki darbeye karşı çok net bir açıklama yaptı. Gorbaçov’un göreve geri dönmesini istedi. Özetle “Yasadışı darbeye son verin yoksa “SSCB’ye yaptığımız tüm yardımları keseriz” dedi. Darbe sırasında SSCB’deki siyasetçilerin tamamı kontrol altındaydı. Bir kişi hariç.
Yeltsin...
Nedenini hala kimse bilmiyor ama Yeltsin tutuklanmamıştı. Gorbaçov’u kurtarmak için halkı ayaklandırdı. Ve tankların üzerine çıkıp “darbeyi püskürten lider” olarak tarihe geçti. Bununla da kalmadı. SSCB’yi tarihe gömen “Bağımsız Devletler Topluluğu’na Geçiş” anlaşmasını 3 ay gibi kısa bir sürede hayata geçirip Gorbaçov’u bitirdi. ABD’nin yıkamadığı SSCB “kurtarıcı pozlarıyla” ortaya çıkan darbecilerin pasını gole çeviren Yeltsin’in eliyle dağıldı, gitti. Sonra ne mi oldu? Darbenin üzerinden fazla değil 2 yıl geçtikten sonra Yeltsin kendisini görevden almak için harekete geçen parlamentoyu kapattı.
Yetmedi.
Silahlı kuvvetlere emir verip Rus Parlamentosu’nu top ateşine tutturdu. ABD Başkanı Clinton ise “demokrat” olarak nitelediği ve çok sevdiği Yeltsin’e destek çıktı.
Neyse...
1 Nisan 2019 sabahı güçsüz bir Türkiye hayali kuranların her yolu deneyebileceğini, haklılık, haksızlık, tutarlılık gibi dertlerinin olmadığını, bunun için ellerinin altında nice “kahraman maskeli” atanmaya hazır lider taslakları bulundurduklarını ispatlı, şahitli görmüş durumdayız.
15 Temmuz’u daha dün yaşadık. Sn. Erdoğan’ın liderliği olmasa vatan toprakları işgal altına alınmayacak mıydı? Mısır’ı kıtır kıtır yemediler mi? Venezuela’yı gözümüzün önünde dağıtmıyorlar mı?
Hala “Beka” meselesi yok mu diyorsunuz?