Türkiye Cumhuriyeti yarın 'tarihi seçim' için sandığa gidiyor. Sonuçlar elbette çok mühim ama inanın tek bir gerçek Demokles'in kılıcı gibi tepemizde sallanıyor ve pek az insan bunun farkında.
Muhtemelen yarın akşam saatlerinde tabloyu göreceğiz. Aynı saatlerden sonra 72 saatlik bir başka bekleyiş başlayacak. Devlet adına Öcalan'la görüşen heyet İmralı'ya gidip bir mesaj verecek mi vermeyecek mi? Şayet verecekse bu mesaj ne olacak? O mesajın siyasete, Meclis'e, sokağa ve dağa yansıması nasıl ve ne zaman olacak? Öcalan bu eşikten hemen önce dün sürece dair son sözlerini söyledi: ''Yeni İslamcı milliyetçi cunta, ulusalcı milliyetçi cuntadan daha derin, daha tehlikeli ve daha örgütlüdür. Yapılanmaları daha güçlüdür. Bu cuntanın ABD ile anlaşması daha derindir.''
Kandil'e ve BDP'ye mesajı şuydu: ''Beni referans almayın inisiyatif kullanın...'' Ama açıklamasındaki asıl can alıcı sinyal sokağa yönelikti:
'Her gün yüzlerce kişi gözaltına alınıyor, halk korunmazsa daha da fazla alırlar, buna göre sahip çıkılmalıdır. Kandil de BDP de bunları iyi görmeli, değerlendirmelidir. Stratejik derinliğe dayalı bir bakış açısına sahip olunmalıdır. Tekrar söylüyorum, benim çabalarım demokratik anayasal çözüme yöneliktir. Burada yaptığım görüşmeleri bu eksende yürütüyorum. Kandil de herkes de kendi koşullarına göre tavrını belirler. Benim söylediğim şeyleri yapmak zorunda değiller. Pratik konularda pratik önderliklerini kendileri yaratabilirler. Ben burada demokratik anayasal çözümü sağlamaya çalışıyorum. AKP'nin buna vereceği cevap önemlidir. AKP demokratik anayasal çözüme gelmezse, çözüm gelişmezse işin doğası gereği çatışma ortamı doğabilir. Bu durumda Kürtler demokratik özerklik temelinde kendi toplumsal inşalarını gerçekleştirebilirler. Buna da güçleri vardır. İkili hukuktan bahsediliyor, bunlar geliştirilebilir. Çözümün gelişmemesi durumunda ortaya çıkacak çatışma bir Türk-Kürt savaşı olmayacaktır; demokratik özerk güçlerin kuvvetleriyle AKP'nin hegemonik iktidar güçlerinin kuvvetleri arasında bir çatışma süreci başlayacaktır. Bu çatışma bütün Türkiye'de yaşanabilir. Ben bunları söylerken tehdit etmiyorum, deneyimime dayanarak sosyolojik bir tespit yapıyorum. PKK'sız, bensiz bir çözüm arayışındadırlar. Biz ise bunlara rağmen demokratik barışçıl çözümü geliştirmeye çalışıyoruz. Kürtlerle devlet arasındaki ilişki boşanma hali gibidir. Yaratacağımız yeni birliktelik ise özgür bir evlilik olmalıdır. Bu yönüyle bir nevi kadın sorunu gibidir. Kürtler ve devlet arasındaki ilişki ve mücadele, kadın-erkek arasındaki özgür birliktelik, eşit ilişki mücadelesi gibidir.''
Marmara'nın ortasında bir adada, tek kişilik cezaevinde tutulan Öcalan bunları söylüyor. Kabul edin veya etmeyin onun ne dediğini önemseyen, ötesinde bu sözleri emir telakki eden milyonlar var. Mevcut siyasi partiler kanunu ve yüzde 10 baraja rağmen bu irade Mec-
lis'e yansıyacak. Masadaki talepler ortada... Oluşacak tabloda, yeni güç dağılımıyla siyasetin temel aktörleri bu taleplere nasıl yanıt verecek? Bence asıl önemli olan budur.