Hani bir tekerleme var ya 'herkes gider Mersin'e, sen gidersin tersine' diye...
G.Saray da Mersin'e gitmesine gitti de, işleri ters gitti...
Şurası kesin;
Üç günde bir maç oynamak G.Saray'ı ciddi anlamda etkiliyor...
Cluj maçını aklınıza getirin, kimdi en iyiler, en çalışkanlar;
Yekta, Emre Çolak, Burak Yılmaz...
Mersin karşısında bu oyuncuları gördünüz mü?
Varlardı ama yoklardı...
Cluj maçında Umut'u gördünüz mü?
Neredeyse ortada yoktu...
Ama aynı Umut, Mersin maçında takımın en çalışkan oyuncularından biriydi...
SELÇUK MUTLU ETMİYOR
Selçuk derseniz, bu sezon genelde hep vasat bir çizgisi var...
Geçen yıl çıtayı o kadar yüksek tuttu ki, bu yıl ortaya koyduğu futbol çoğu insanı mutlu etmiyor...
Bütün bunlara rağmen ilk yarının tek hakimi G.Saray'dı...
Hele direkten dönen iki top...
Dedik ya, bir kere işler tersine gitti mi, düzelmek bilmiyor...
Mersin takımı ilk yarının tamamını savunmasında geçirdi...
Hücumu hiç ama hiç düşünmedi ...
NOBRE BOŞ GEÇMİYOR
G.Saray, ikinci yarının ortalarında yorulmaya başlayınca Mersin takımını hücumda görmeye başladık...
Mersin demişken, ikinci yarının başında golü atan Nobre, son dakikalarda da takımının en önemli savunma oyuncularından biriydi...
F.Bahçe'de, Beşiktaş'ta, Mersin'de, Nobre G.Saray maçlarını boş geçmiyor...
Maçı Markus Merk ile birlikte izledim;
Yani Culio ile Amrabat mücadelesini O'na sordum;
'Tartışması olmaz, kesin penaltı' dedi...
G.Saray'ı anlamak için futbol uleması olmaya gerek yok ...
Üç günde bir maç, yani fazla mesai G.Saray'ı fena halde hırpalamış...